“Yasaab bil garabe! Saabbil gale laruhe Beled Hirriye!”
(Gurbetteki ey genç!
Özgür ülkeye gidiyorum dedi)
Vay be Halil’im, Vay! Vay Hayye Halil!
19 Haziran günlerden. Sarı sıcağıyla değil sadece, ölüm haberleriyle de gelen zorlu Haziran günleri. Önce inanası gelmiyor insanın okuduğu, duyduğu habere. Sonra yazası gelmiyor. Sonra sonra bütün duygular bir yumruk olup oturuyor göğüs kafesine. Acılar yumak yumak olup oturuyor yüreğine insanın.
Hey gidi Halil’im, Hey!
Demek sende ha! Demek sende yiğit yağız Arap Uşağı ha! Durma öyle, bakma öyle, Susma öyle diyesi geliyor insanın.
Sosyal medya da dolaştı önce haberin. Ajanslar düştü sonra. Haberleri tararken göz ucuyla sana rastladım. Tanıdık bir yüz, bildik bir sima, nerden bileceksin kim olduğunu? Anteke nere ben nere! Rojova nire İstanbul Maltepe nire!
5 yıl önceydi ajans haberlerine düşeli ve bir ateş koru gibi yüreğimizi yakalı. Halil Aksakal… … Düştü. Ölüme “ehlen ve sehlen!” diyecek kadar bir ateşti o namlu ucunda. Yiğit Harbiye’lim. Bir Harbiye’li harpte düşmüş bir avuç vatan toprağında. Bir Harbiye’li harbi durmuş emekçi insanlığın onuru , namusu ve gururu için. Bir harpte savunur Harbiye’li bütün Mahşeri duygularıyla, bütün dünyalı düşleriyle onurunu insanlığın.
Yiğit Arap Atlarının yelesi gibi saçlarının yelesiyle yıldızlara koşuyor Harbiye’li. Son kez geçiyordu 5 yıl önce Anteke sokaklarından. Ağır adımlarla yürüyorduk ardından. Anteke halkı selamlıyor geçişini kaldırımlarında yolların, evlerinin penceresinden alkışlıyor.
Düşleriyle gerçeğe dokundu, kendi gerçeğiyle düşlerini yarattı.
Vay be Halil’im, Vay! Bizlere düşlerine uzanmak, o güzel düşlerinde uyanmak kaldı.
O düşler ki, Aydınlığını taşıyorlar gündüz ve gecenin. “Ay karanlık, düşüm gecelerden kara. Dört yanımız puşt zulası” .
Bir umudumuz sizde kaldı, anlıyor musunuz?
Hayye Halil, Hayye.
“Mitil Halil ebi müt, Rojava ebi sir miğlub!”
((Halil gibiler ölmez
Rojava yenilmez!)
Anıları yaşamımızın esin kaynağı olsun.
أنحني باحترام في وجه الذكريات
Hayri Aslan