İtalya, sömürge savaşlarına katıldığında diğer emperyalist devletler dünyayı büyük oranda kendi aralarında paylaşmışlardır. 1885 yılında Doğu Afrika’da Eritre ve Somali’yi içine alan bir sömürge imparatorluğu kurmaya çalışan İtalya, 1896’da Etiyopya ( o dönem Abessinier olarak adlandırılan) ile savaşa girer.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecinde Libya’yı Fransa ile anlaşarak 1900’de sömürgeleştiren İtalya, 1911’de sömürge hakimiyetini genişletmek için Kuzey Afrika’da yeni bir savaş başlatır.
1922’de iktidara gelen faşist Mussolini, Büyük Roma İmparatorluğu’nu tekrar kurma hayaliyle Aralık 1934’de Etiyopya’ya savaş açar ve Mayıs 1936’da Etiyopya’yı ele geçirdiğini ilan eder. “Etiyopya halkını kölelikten kurtarma, sivilleştirme ve İtalyan’lara Etiyopya’da yeni bir yaşam vaadi” propagandası eşliğinde yürütülen savaşta büyük insanlık suçları işlenir. Kitlesel katliamlar, toplama kampları oluşturma, halkların yaşam alanlarının yıkılması, içme sularının zehirlenmesi ve havadan tonlarca zehirli gaz saldırılarıyla insanların ve hayvanların katledilmesi gibi bir dizi barbarlıklara girişir.
Etiyopya kaynakları İtalya’nın 1887 ve 1941 yılları arasında sadece Etiyopya’da 730 bin insanı katlettiğini belirtirken, İtalyan tarihçiler, İtalyan sömürgeciliği döneminde tahmini 300 bin kişiyi katlettiğini yazarlar.
İtalya hâlâ Libya, Somali, Eritre ve Etiyopya’da işlediği sömürgeci savaş suçlarıyla yüzleşmemiştir, faşist barbarlığının hesabını vermemiştir.
İtalya’nın bu tarihsel sömürgeci ve Mussolini faşizminin ırkçı katliamcı politikası günümüzde İtalya’daki Lega Nord veya Forza Nuova gibi faşist partiler tarafından sahiplenilmektedir. Göçmen karşıtlığı üzerinden siyaset yapan bu partiler, toplumda belli bir taban bulabilmişler, İktidar ortağı Lega Partisi’nden İçişleri Bakanı olan Matteo Salvini’nin, ırkçı ve göçmen düşmanı politikası ile Akdeniz’de sivil yardım kuruluşlarının kurtardığı mültecileri limanlara sokmayarak Akdeniz’de mahsur bırakması sıkça kamuoyuna yansımaktadır.
Salvini’nin Lega Nord partisinden bir faşistin Şubat 2018’de Macerata kentinin farklı noktalarında siyahi insanlara ateş ederek 6 kişiyi yaralaması, İtalya futbol maçlarında siyahi futbolculara karşı yapılan ırkçı saldırılar, İtalya’daki ırkçılığı kamuoyunun gündemine taşırken, iktidardaki partiler yaptıkları açıklamalarla ırkçılığın bir devlet politikası ve kendilerinin bu politikanın yürütücüsü olduklarını gizlemeye çalışmaktadırlar.
Faşist ve ırkçı saldırılarda daha önce Temmuz 2016’da Fermo kentinde bir Nijeryalı renginden dolayı katledilmiş, 2011 yılında ise Florenz kentinde iki göçmen katledilmişti.
Faşist partilerden Forza Nuova’nın Kuzey İtalya koordinatörü ve Hellas Verona futbol takımının Ultras adlı faşist seyirci grubunun başı Luca Castellini adlı faşist, grubuyla Hitler’in gamalı haçları ve faşist marşlarıyla kent içinde gösteriler ve Hitler propagandası yapabiliyor.
Faşist ve ırkçı propagandanın parlamentoya taşınan faşist partiler üzerinden meşrulaştırılmaya çalışıldığı, mülteci düşmanı politika ve propagandanın yaygınlaştırılması ile göçmenlere yönelik ırkçı saldırılarda artışın gözlendiği İtalya’nın sömürgeci ve ırkçı tarihiyle yüzleşmesi, güçlü bir antifaşist, antikapitalist hareketin gelişmesine bağlıdır. Dahası, gelişen ırkçı, faşist hareketi durdurmak birleşik bir antifaşist cephenin yaratılması ve aktif mücadelesiyle olanaklıdır.
(Atılım Avrupa Eki’te 21 Ağustos 2020 tarihli 650. sayısında yayımlandı.)