İkinci dalga salgını geldi-gelecek, kırmızı bölge ilanları ve bu bölgelere giriş-çıkış yasakları, zorunlu testler, karantina vb. tartışmalar eşliğinde sürdürülen burjuva propaganda ile toplum üzerinde psikolojik baskı sürdürülmeye devam edilmekte. Gündem bununla meşgul edilirken, işsizliğe, yoksulluğa itilen milyonların durumu, gelişen ırkçı saldırılar, kadına yönelik şiddet hasır altı edilmekte.
Pandeminin ortaya çıkardığı ciddi bir sağlık krizi yaşayan emperyalist devletler bunları hasır altı ederken, işçileri virüse karşı korumadan çalıştırarak üretimi artırmanın telaşı içinde. Virüsle baş başa bırakılarak çalıştırılan işçilerin durumunu çarpıcı biçimde gösteren örneklerden biri Avrupa ve Amerika’da et kesimi yapılan fabrikalar oldu.
Haziran ayında kamuoyuna yansıdığı gibi, Almanya’da göçmen işçilerin yoğun olarak çalıştırıldığı ve 7 bin çalışanı olan Gütersloh’daki Tönnies et fabrikasında binlerce işçi virüse yakalanmasına rağmen çalıştırılmaya devam edildi. Doğu Avrupa ülkelerinden getirilen işçilerin fabrika yakınlarındaki evlerde adeta istiflenecek şekilde yan yana kaldıkları, fabrikada yan yana akort şeklinde çalıştıkları görüldü.
Sadece Almanya’da değil, araştırmalar Avusturya, Fransa, İngiltere ve Amerika’daki et sektöründe de durumun benzer olduğunu göstermektedir. Araştırmaya göre, sadece ABD’de 181 et fabrikasında 14 bin işçi Kovid-19 virüsüne yakalanmış ve onlarcası yaşamını yitirmiş. Sadece bu örnek bile, kapitalist sistemin insana, işçilere, emeğe nasıl baktığını resmediyor.
Emperyalist devletler, tekellere, büyük şirketlere devlet bütçesinden aktardıkları trilyonları şimdi işçi ve emekçilerden nasıl çıkaracaklarının hesaplarını ve planlarını yapmaktalar. Birçok yerde toplu iş sözleşmelerinde ücretler dondurulmakta, kazanılmış haklar tırpanlanmaktadır.
Atılım Avrupa bir süredir Avrupa devletlerinde gelişen ırkçılığa, ırkçı saldırı ve katliamlara dikkat çekmekte ve ırkçılığa karşı mücadelenin önemini vurgulamakta. Burjuva devletlerin yaşadıkları krizleri aşmak için ırkçılığı, milliyetçiliği körükleyerek toplumu bölme ve toplumsal mücadeleyi zayıflatma çabasını, bugün pandemi sürecinde daha da yoksullaşan işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesinin önüne geçmek için sürdürdüğünü görmekteyiz.
Yaşanan ırkçı ve faşist katliamların devletle bağını ortaya koyan ve ırkçılığa karşı mücadeleyi kapitalist sisteme karşı mücadele ile birleştiren devrimci ve antifaşist güçlerin eylemleri, Hanau’nun 6. ayında olduğu gibi yasaklanırken, ırkçı-faşist eylemlere Berlin’de olduğu gibi alan açılmakta.
Hamburg’da onlarca Rote Aufbau çalışanının evleri, AGİF güçlerinin de birlikte çalışma yürüttükleri ortak dernek lokali polis tarafından basılmakta ve antifaşist mücadele kriminalize edilmeye çalışılmakta. Hatırlanırsa bu dernek daha önce de defalarca Türk faşistlerinin saldırısına uğramıştı.
Viyana’da Haziran ayında günlerce Türk faşistlerinin saldırısına uğrayan VTID derneği 1 Eylül’de yakılmaya çalışıldı.
Sosyalistler, devrimciler ırkçılığa karşı mücadeleyi antikapitalist mücadele ile birleştirerek yükseltmelidirler. Avrupa devletlerinin pandemi vb. gerekçelerle antifaşist mücadeleyi engelleme çabalarını boşa çıkaracak fiili-meşru mücadelenin önünü açmaya devam etmelidirler. Burjuvazinin ikinci dalga yaygaralarını, bunun üzerinden geliştireceği baskılara ve yasaklara karşı devrimci bir dalganın geliştirilmesi hedefine kilitlenmelidirler.
AvEG-Kon kongresine hazırlanan sosyalistler, aynı zamanda komünist öncünün doğum tarihi olan 10 Eylül’ü, ölümsüzlerimize duyduğumuz sevgi, saygı ve bağlılıkla karşılayacaklardır.
Atılım Avrupa
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 4 Eylül 2020 tarihli Perspektif köşesi