Faşist diktatörlüğün tüm pervasızlığıyla sosyalistlere saldırdığı ve tutsak ettiği günlerde, komünist öncü Avrupa konferansını yaptığını duyurdu. Bu türden saldırılara yabancı olmayan komünistler, saldırıları ayakta karşıladı ve faşizme yine meydan okudu. Faşist şeflik rejiminin yaratmak istediği umut kırma, moral bozma tutmadı. Umudu kırılan, morali bozulan faşist diktatörlüğün kendisi oldu. Sosyalistleri ifadesi alınmadan tutuklayan, avukatlarının yanında bulunmasını bile yasaklayan faşizmin yargı mekanizması, içine düştüğü acizliği ve duyduğu kini gösterdi.
Türkiye, Kürdistan ve Avrupa’da sergilenen sosyalistleri sahiplenme ve direniş, 10 Eylül kutlamaları, Avrupa Konferansı’nın yapıldığı açıklaması, faşizmin saldırıları karşısındaki kararlı duruş, ilerici ve devrimci çevrelerde de takdir kazandı. Öncü kimseyi şaşırtmadı, kendisinden bekleneni yaparak, umudun dimdik ayakta olduğunu gösterdi.
Şimdi görevlerden biri de, tutuklanan sosyalistleri sahiplenme mücadelesini Avrupa’da sürdürmek ve uluslararası kamuoyunda faşizmin hukuksuzluğunu teşhir ederek, tutuklanan sosyalistlere özgürlük şiarını yükseltmektir.
Avrupa çalışması açısından, gerçekleştirilen konferans ve aldığı kararlar önemli bir yerde duruyor. Avrupa ve dünya çapında önemli gelişmelerin yaşandığı, Koronavirüs bahanesiyle işçi ve emekçilerin demokratik hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı, kadına yönelik şiddetin, ırkçı-faşist saldırıların arttığı bir dönemde, konferans kararlarının yol göstericiliğinde mücadeleyi büyütmek, yeni dönemin kazanılmasını sağlayacaktır.
Detaylı irdelenmesi ve özümsenmesi gereken konferans kararlarının kavranması, kavratılması çalışmasının hızla yapılması ve kararların yerine getirilmesi için her bir komünistin kendine görevler çıkarması gerekmektedir.
Emperyalist-kapitalist sistemin doğaya, iklime ve insana ne kadar düşman olduğu, dünyanın ve insanlığın geleceğini ne kadar tehdit ettiğini koronavirüs salgın süreci bir kez daha açıkça ortaya koydu. Bugün insanlık için ‘ya sosyalizm ya barbarlık’ seçeneğinden başka seçenek yoktur ve bu durum sosyalizm için devrimci mücadeleyi güçlendirmeye zemin sunuyor.
İlk pandemi sürecinde yasaklar ve korku psikolojisi eşliğinde önü alınan işçi sınıfı ve çeşitli toplumsal hareketler tekrar sokağı tutmuş durumdalar. Yeni dalga geldi-gelecek tartışmaları yapıladursun, haklı talepleri uğruna sokağa çıkan kitlelerin hareketini artık kolay kolay engelleyemeyecekler. Zira pandemi sürecinde işçilerin toplu taşıma araçlarıyla fabrikalara gitmeye ve toplu olarak çalıştırılmaya devam edilmesi, bu türden yasakların amacının işçi ve emekçileri virüsten korumak olmadığını ortaya koydu.
Irkçılığa karşı yapılan kitlesel eylemler, iklimin kirletilmesine karşı eylemler, işçi ve emekçilerin hak alma eylemlerinde yeniden bir yükseliş var. Fransa’da Sarı Yelekliler, sendikalar ve işçiler, Macron yasalarına karşı kaldıkları yerden mücadeleye devam etmekteler. Almanya’da grevler kapıda.
Avrupa devletleri, virüse karşı işçi ve emekçilere ücretsiz sağlık taraması, maske, hijyen maddeleri ve gıda yardımı yapmak, fabrikaları kapatmak yerine, getirdikleri tek çözüm, yasaklara uymayanları ütopik para cezaları ile tehdit etmek. Tekellere, büyük şirketlere trilyonları aktaran bu devletler, işçi ve emekçileri virüsle baş başa bırakmaya devam etmekte. Yeniden gelişen kitle hareketinin önünü almayı hedefleyen bütün bu saldırılar mücadele konusu yapılmalıdır.
Yeni dönemi kazanmak için, her bir komünistin özneleşmesi ve kapitalist barbarlığa karşı mücadeleyi büyütmesi gerekmektedir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 25 Eylül 2020 tarihli Perspektif köşesi