Pandemi salgınıyla hasta sayısı ve ölüm sayıları yeniden artıyor. Burjuva devletler yeniden kısıtlamaları gündeme getiriyor. Mali oligarşi ve onun siyasal temsilcileri, birinci dalganın dersleri ışığında “ikinci dalgaya” hazırlanıyor. Başta dünya tekelleri gelmek üzere, kapitalistlerin en az zararla, kapitalist sağlık sektörünün de nispeten “rahat” geçirebileceği koşulları yaratmaya girişiyor.
Pandemi gündeme geldiğinde, insanlık olarak istisnai bir ara dönemden geçtiğimizi belirtmiştik. Bu ara dönem, sınıf çelişkilerin bütün yıkıcılığı ile devam ettiği, hatta keskinleştiği bir süreç olarak gelişti. Ne var ki, bu ve benzeri pandemiler, birçok yükseliş ve inişi de içinde taşıyan nispeten zamana yayılan veya yayılabilecek süreçlerdir. Dolayısıyla “Pandemiyle yaşamayı öğrenmek” – tabi ki devrimci biçimde – öğrenmek güncelliğini korumaktadır.
Pandemi, öncüye kuşku yok ki birçok şey öğretti. Sosyal medya ve dijital alanın 21. yüzyıl örgütlenme araçları olarak işlevselleştirilmesi, Web TV gibi özgün araçların kendisini dayatması ve hayata geçirilmesi, dijital ortamda eğitimler-sunumlar-atölyelerin yapılması öncünün öğrendiklerinin en başında geliyor. Bu kazanımları süreklileştirmek, geliştirmek “ikinci dalga” kadar “bütün dönemlerin” bir görevi olarak yerli yerinde duruyor.
Öncü, siyasal iddia ve yöneliminin bir ifadesi olarak “bir anlama momentinin” ardından Avrupa’da da “sokaklara geri döndü”. Sokak ısrarı ile komünistler demokratik göçmen hareketi, kadın hareketi ve emekçi sol içinde bir siyasal yol gösterici rol oynadı. 1 Mayıs’ta Qamişlo’dan Edinburgh’a kadar sokağı tutan komünistlerin iddiasını alanlarda realize etti.
Kuşkusuz süreç bizden çok daha büyük bir politik muharebe gücü ve enerjisi bekliyor. Zira pandeminin yükü her geçen gün işçilerin ve ezilenlerin omuzlarına yükleniyor.
İşçi sınıfı ve ezilenler sokakta, iş yerlerinde, metro ve otobüs duraklarında toplanırken, mülteciler “toplama kamplarında” ölüme terk edilmişken “evde kalmanın” ve devrimci faaliyeti dijital dünyaya sığdırmanın ideolojik bir sorun olduğu, devrimciliğe denk düşmeyen bir hareket tarzı olduğu bütün yalınlığıyla anlaşılmıştır.
“Sokakta ısrar ve örgütsel süreklilik” taktiğinin ne kadar da isabetli olduğunu sınıflar savaşımı zamanla gösterdi. Pandemi boyunca Kovid-19’un yayılmasının asıl nedeninin işçi ve ezilenlerin sokak gösterileri ve etkinlikleri değil, dünya pazarında bütünleşmiş kapitalist sistem olduğunu haykırdık. Devamıyla da burjuvazinin halkın politik özgürlükleri kısıtlama girişimlerine karşı sokak eylemlikleriyle karşılık vermeliyiz. Zira politik özgürlükler sokakta savunulur.
“İkinci dalga” gelebilir. Devrimci öncünün ve tek tek militanların tavrı net: Kovid-19’la devrimcilik yapmayı öğrendik ve öğrenmeye devam edeceğiz, ama devrimci iddialarımızdan bir milimetre dahi sapmadan, sokakta ve kitleyle, mücadelenin içinde olacağız.
Demokratik hak ve özgürlüklerin yasaklanmasına ve kısıtlamalara karşı sokakta ısrar ederek, ölümlerin esas nedeninin kapitalist sistem olduğunu teşhir etmeye ve insanlığın geleceğinin sosyalizmde olduğunu anlatmaya devam edeceğiz.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 2 Ekim 2020 tarihli Perspektif köşesi