Fransa’da Paris ve Lyon’da kısa aralıklarla yapılan iki saldırı ve Viyana’daki saldırı, faşist, ırkçı ve IŞİD, El Nusra gibi çetelerin toplum için ne kadar tehlike arz ettikleri bir kez daha görüldü. Yine Lyon şehrinde önce Ermenilerin yaşadığı mahalleye saldıran ve ardından 1915 Ermeni soykırımında katledilen Ermenilerin anısına yapılmış olan Lyon kenti yakınlarındaki Decines-Charpieu kasabasında bulunan Ermeni Hafıza Merkezi ve Ermeni Soykırımı anıtına “Bozkurtlar” ve faşist diktatör Erdoğan’ın isminin baş harflerine atıfla “RTE” yazılması, ırkçı, faşist çetelerin diğer halklara olan düşmanlıkta sınır tanımadıklarını göstermektedir.
Yine bu saldırıların Macron ile Erdoğan arasındaki Charlie Hebdo dergisinin yayımladığı Muhammed karikatürleri üzerinden başlayan karşılıklı salvo atışlarının ardından gelmesi tesadüfü değil. Ülke içinde ve dışında sürekli gerilim yaratma ve halkları düşmanlaştırma politikası ile ayakta durmaya çalışan faşist şef Erdoğan’ın açıklamaları sonunda Avrupa’da kendisine doğrudan veya dolaylı bağlı çeteleri harekete geçtiler.
Bu saldırılardan sonra Fransa’da derneği kapatılan cihatçı İdriss Sihamedi’nin Türkiye’ye sığınma talebinde bulunması, Erdoğan’ın bu çetelerle yakın bağını göstermektedir.
Macron ve Erdoğan arasındaki restleşme sürecinde Türk faşistlerinin Ermenilere ve Ermeni Soykırımı anıtına saldırısından sonra Fransa İçişleri Bakanı, “aşırı Türk milliyetçisi Bozkurtlar hareketini yasaklayacağız” diyerek, yıllardır bu ülkede örgütlenen ve her fırsatta faşist saldırılara girişen Ülkü Ocakları’nı kapatacağının sinyalini verdi.
Farklı çıkar hesapları ve politik atışma süreciyle bağı içinde de olsa, atılacak bu adım önemli, ancak yetersizdir. Gerek Fransa’da gerekse de Avrupa’nın diğer ülkelerinde Türk devletine çalışan ırkçı, faşist yapılanmalar, ajan ağları, AKP yanlısı bir partide, camilerde, derneklerde, konsolosluklarda örgütlenmekte oldukları bilinmesine rağmen bir adım atılmamaktadır. Başta Kürt aktivistleri olmak üzere, devrimcileri, muhalifleri sürekli tehdit eden bu faşist yapılanmalar yasaklanmadıkları gibi, Avrupa devletlerinin Kürt derneklerine ve aktivistlerine, devrimcilere sürekli baskısı ve saldırısı, bu çeteleri cesaretlendirmektedir.
Binlerce casusuyla Avrupa ülkelerinde cirit atan MİT’in gerçekleştirdiği Paris’te 3 Kürt kadın devrimcinin katledilmesi, en son Avusturya’da Berivan Aslan’a yapılmak istenen suikast, Türk devletinin Avrupa’daki ajan ağının ne kadar faal olduğunu göstermektedir.
Paris, Lyon ve Viyana katliamları ile Haziran ayında Viyana’da Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci, demokrat kesimlere dört gün boyunca yapılan saldırıların, Hanau’da, Solingen’de, Halle’de Kassel’de yapılan katliamların aynı insanlık düşmanı ırkçı, faşist zihniyettir.
Irkçı, faşist zihniyetin ve beraberinde getirdiği saldırıların, katliamların sorumluluğu, buna zemin hazırlayan Avrupa burjuvazisidir. Irkçı, faşist, cihatçı-İslamcı çeteleri yasaklamayan, yaptıkları katliamların tüm boyutlarıyla ortaya çıkmasını ve hesap sorulmasını engelleyen, NSU davasında olduğu gibi belgeleri yok eden ve dava dosyasına gizlilik zırhı getiren, IŞİD çetelerinin, faşist Türk MİT elemanlarının ve Neonazi çetelerinin ortalıkta gezmelerine sessiz kalan ve faşist diktatör Erdoğan’ı desteklemekte yine de yarışan Avrupa devletlerinin burjuva yöneticileridir.
Devrimci ve ilerici güçler tüm faşist ırkçı, cihatçı parti ve örgütlerin kapatılması talebini daha güçlü dile getirmeli ve yapılan katliamların hesabını sorma mücadelesinin bir talebi haline getirmelidir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Kasım 2020 tarihli Avrupa Gündemi köşesi