Emperyalist-kapitalist sistem, faşist ve gerici iktidarlar işçi sınıfını, emekçileri ve halkları dört bir yandan kuşatma saldırılarını sürdürüyor. İşçi ve emekçiler, ezilen halklar ise dört bir yanda kuşatmalara ve dayatılan köleliğe, yoksulluğa karşı direniyor.
Avrupa’da emperyalist burjuvazi bir taraftan son örneğini Fransa’da gördüğümüz gibi, yeni güvenlik yasaları ile basın ve medya özgürlüğünü kısıtlayarak polis üzerinden estirilen devlet terörünün üzerini örtmeye çalışırken, diğer taraftan Korona virüsünün yaygınlaşmasına rağmen işçi ve emekçiler üretim yapmaya zorlanmaya devam edilmekte. Toplu ulaşım araçlarında tıklım tıklım bir şekilde ve fabrikalarda topluca çalışmaya zorlanan işçi ve emekçilerin sokakta bir araya gelmesi, demokratik hak ve özgürlükleri kullanması ise engellenmeye çalışılmakta.
Virüsü fırsata çevirmiş olan burjuvazi, milyarlarca Euro’yu büyük tekellere akıtmaya, işçi ve emekçilere ise, en bariz örneğini İngiltere’de kamu sektöründe gördüğümüz gibi, ücretlerin dondurulması dayatılmakta ve Avrupa’nın her tarafında tekellerin kitlesel işten çıkarma saldırılarına göz yumulmaktadır.
Burjuvazinin ekonomik, siyasi ve devlet terörü saldırılarıyla krizin yükünü işçi ve emekçilere yükleme saldırıları kuşatmasına karşı yürünecek tek yol, yerli ve göçmen işçi ve emekçilerin birleşik mücadeleyi yükselterek, iktidarların yeni saldırı yasalarına, tekellerin işten atmalarına ve yoksulluğa, kadına yönelik şiddete, ırkçılığa karşı fiili, meşru sokak mücadelesini ve kapitalist sisteme karşı sosyalizm alternatifini yükseltmektir.
Diğer taraftan sömürgeci faşist Türk devletinin Kürt halkının özgürlük mücadelesine, Rojava ve Şengal’e yönelik saldırılarıyla doğrudan bağı olan KDP ve Irak hükümeti arasında yapılan Şengal Anlaşması ile, Şengal kuşatılmaya çalışılmaktadır. Bu anlaşma ile, sonuncusu 2014’te IŞİD tarafından yapılan katliamlara bir yenisi daha eklenmek istenmektedir.
Tarihe 74. katliamı olarak not düşülen 2014 Şengal katliamı, KDP Peşmergelerinin arkasına bakmadan kaçmasıyla, Irak’ın ve bütün dünya devletlerinin gözü önünde yapılmıştı. Bu katliamda 2 bin 300’den fazla Êzidî katledilmiş, 390 binden fazlası yerinden edilmiş ve 7 bin Êzidî kadın ve çocuk IŞİD tarafından kaçırılmış, 4 bini kurtarılırken, 3 bin kadın ve çocuğun akıbeti ise hâlâ ortaya çıkarılamamıştır. Kadınların köle pazarlarında satılması, 21. Yüzyıla insanlığın utanç sayfası olarak geçmiştir.
Ezidi halkının örgütlenerek IŞİD’i yenilgiye uğratması ve meclislere dayalı özerk demokratik bir yönetim ve Şengal Özyönetim Birlikleri (YBŞ) oluşturarak yaralarını sarmasına tahammül edemeyen faşist Türk devleti ile işbirliği içinde olan KDP ve Irak devleti, yaptıkları anlaşma ile Şengal’i işgal etmeyi, Êzidî halkının iradesini yok etmeyi ve Êzidîlerin savunma gücünü ortadan kaldırmayı hedeflemektedirler. Türk devletinin IŞİD üzerinden yapamadığını, şimdi KDP ile Irak devleti yapmaya çalışmaktadır.
Ezidi halkının bu kuşatmayı yarması ve yeni bir Ezidi katliamının önüne geçilmesi, uluslararası alanda gösterilecek olan sahiplenmeye ve enternasyonal desteğe bağlıdır. Avrupa’da yapılan bu yöndeki çağrılar ve eylemler önemli olmakla beraber henüz bu basıncı oluşturacak düzeyde değildir.
Sosyalistlerin önünde duran görevlerden biri de, diğer kurumları da harekete geçirme çabasını artırmak ve Şengal’e yönelik bu kuşatmanın yarılması için mücadeleyi yükseltmektir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 5 Aralık 2020 tarihli Perspektif köşesi