Paris’de ‘Maraş’tan Roboski’ye Faşist Katliamların Hesabını Soracağız’ yürüyüş ve mitingi yapıldı.
Paris’de, CDK-F, TJK-F, ACTIT, ADHK, ATİK, FEDA, ODAK, PARTİZAN, PDD ve BİR-KAR’ın çağrısıyla ‘Maraş’tan Roboski’ye Faşist Katliamların Hesabını Soracağız’ yürüyüş ve mitingi yapıldı.
Paris gare se l’est önünde başlayan yürüyüşle, meşale ve sloganlar, marşlar eşliğinde Republique (Cumhuriyet) meydanına yüründü.
“Faşizme karşı omuz omuza”, “Zindanlar boşalsın tutsaklara özgürlük”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız” sloganları ile süren yürüyüş ardından Republique meydanında miting gerçekleştirildi.
Mitingde, CDK-F, TJK-F, ACTIT, ADHK, ATİK, FEDA, ODAK, PARTİZAN, PDD ve BİR-KAR tarafından hazırlanan ortak bildiri okundu. Miting yapılan konuşmalar ve sloganlarla son buldu.
Mitingde okunan ortak bildiri;
Maraş’tan Roboski’ye Faşist Katliamların Hesabını Sınıf Mücadelesini Yükselterek Soralım!
Faşist Türk hakim sınıflar sisteminin yönetme politikalarından biri olan ve tarihi oldukça eskilere dayanan, fiziksel olarak imha etme yöntemi sayısız örneğiyle tarih sayfalarına ve toplumsal belleğe işlenmiş durumdadır. Bu yöntem dünde kalmamış, maalesef günümüzde de çeşitli biçimlerde uygulanmaktadır. Gerek kitlesel düzeyde gerekse de tek tek bireyleri hedef alarak bu kirli politika hayat bulmaktadır. Toplumsal hayatın sadece son yüzyılına bakıldığında bile haftalardan aylardan ziyade, her gün bir katliam yaşandığına tanıklık etmekteyiz.
Gerici sömürücü düzenlerin ortak pratiklerinden olan katliam uygulamalarına, ülkemiz hakim sınıfları da çok sık biçimde başvurmuşlardır. Ermeni soykırımından Kürt katliamlarına, Alevi kırımlarından gayri-müslim katliamlarına, işçi köylü ve emekçi katliamlarından Devrimci ve Komünistleri hedef alan katliamlara uzanan geniş çaplı bir yok etme suçuyla kabarık bir sicile sahiptirler. İçinde bulunduğumuz aralık ayı içinde 3 büyük katliam aklımıza ilk gelenler arasındadır: 19-22 Aralık 2000 hapishaneler katliamı, 19-26 Aralık 1978 Maraş katliamı ve 28 Aralık 2011 Roboski katliamı. Tarihler ve mekanlar değişse de, pratik uygulayıcıları başkaları da olsa, asıl fail değişmemektedir: Sömürü ve talan düzeninin efendileri ve onların çıkar bekçiliğini yapan TC devleti. Bu kokuşmuş düzenin sahipleri Maraş’ta hedef aldıkları Alevi ve devrimci demokrat halkın ev ve işyerlerini önceden işaretlemiş, ana karnındaki ceninleri, çocuk genç ve yaşlıları, kadın ve erkekleri katliam tezgahından geçirmişlerdir. Gözleri oyulan çocuklar, tecavüze uğrayan kadınlar… ve daha nice alçaklık. Dönemin başbakanı olan Bülent Ecevit öldükten sonra çekmesinden, bu katliamın organizesinin MİT ve MHP ortaklığında yapıldığına dair çıkan rapor her şeyi anlatmaktadır.
28 Aralık 2011’de aynı kanlı eller bu sefer Roboski’de 34 Kürt yoksul köylüsünü bombalarla paramparça ederek tarihsel suçlarına bir yenisini eklemişlerdir. Kaçakçılık yaparak yaşamlarını idame ettiren 34 kişi içinde çoğu çocuktu ve 28’i Encü ailesine mensuptu. Bu katliamdan dolayı kimse ceza almadı, ülkeyi yönetenler bedel ödemediler.
Bu düzen, sadece ötekileştirdiği, inkar edip görmezden geldiği kesimleri değil, sömürü ve yağma düzenlerinin sonucunda işsizlikten ve yoksulluktan kaynaklı evine ekmek götüremeyen, çocuklarının istedikleri eşyaları alamayan nice insanımızın kendini yakarak ya da asarak intihar etmesi örneğinde olduğu gibi geniş bir kesimin katliam fermanını vermektedir. Bu ekonomik katliam en az etnik, sınıfsal, dinsel ve mezhepsel ayrılıkların kullanılarak gerçekleştirildiği diğer katliamlar gibi yıkıcıdır. Kadın ve çocuklarda bu katliam politikasından payına düşeni almaktadırlar. Kadın ve çocuk cinayetleri, taciz ve tecavüzleri sistem sahiplerinin bizleri nasıl bir çukura ittiğini göstermektedir.
Tarihten günümüze kadar gelen ve hala bir tehdit olarak yaşamlarımızı kuşatan bu tehlikelere karşı çaresiz değiliz. Birleşik, örgütlü mücadele ile bu kuşatılmışlığı püskürtebiliriz. Bu katliamlar, ezilen ve sömürülen milyonların, milyarların bir araya gelip sınıf düşmanlarına karşı ortak mücadeleyi güçlendirmesinin önüne set vurmak içindir. Bu ablukayı dağıtıp, insanca yaşayabileceğimiz bir dünyayı kurmak bizim ellerimizde. Çağrımız cellatların düzenlerini alaşağı edip aydınlık günleri yaratma iradesidir. Cellatların kirli ellerinde can veren her bir insanımızı saygıyla yad ediyoruz. Unutmak, unutturmak ihanettir. Biz ihanet edenlerden olmayacağız.