Yeni kavga ve direniş yılımıza adım attığımız bu ilk günlerde, Alman proletaryasının sosyalist önderleri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht ile Kürdistan ulusal demokratik hareketi ve Kürt kadın ordulaşmasının önderlerinden Sakine Cansız’ı, birlikte ölümsüzleştikleri Fidan ve Leyla yoldaşları bir kez daha anacağız.
Geçtiğimiz yıl çeşitli coğrafyalarda kadın cinsi, büyük bedeller ödeyerek kazandığı kürtaj ve boşanma hakkını kullanmak istediğinde; ev içi emek sömürüsüne itiraz ettiği her durumda; ürettiğinin karşılığı olarak insanca bir yaşam ücretiyle sendikal örgütlenme özgürlüğünü savunduğunda sermaye devletleri ve egemen ayrıcalıklarından ödün vermeyen tek tek erkekler tüm iktidar olanaklarıyla hücuma geçtiler.
Kadın ve LGBTİ+’lara yönelik cinsel taciz-tecavüz saldırıları ve DAİŞ yöntemleriyle cins kırımına ulaşan katliamların ürkütücü bir toplumsal çürüme boyutuna ulaştığı bir yıldı yaşadığımız. Özgünlüğü ise kadın hareketinin çeşitli öznelerinin birleşik direnişe geçme becerisi sergilediği her durumda çeşitli kesimlerden cins bilincine sahip kadınların da cesaret alarak pandemi yasaklarına rağmen sosyal medyadan, sokaktan sözü ve eylemini yükseltmesiydi.
Avrupa’da, Kürdistan ve Türkiye’de, Dünya’nın birçok ülkesinde kadın devrimiyle sosyalist devrime ömrünü adamış öncü kadınların ve kadın özgürlük hareketinin diğer bileşenlerinin meydanlarda, grevlerde, zindanlarda, adliyelerde, savaş cephelerinde hakları ve hayatları için direnmekten, dövüşmekten, bedeller pahasına kazanımlar elde etmekten vazgeçmeyen bir hareketin yükselişiydi.
Kadın direnişinin eylemli zenginliği öyle muazzam bir dayanışmaya dönüştü ki; bu bazen bir “Las Tesis” dansı olarak tüm dünyayı sardı. Bazen de sömürgeciliğe karşı gerilla mevzilerinden yükselen zılgıtlara, faşist sömürgeciliğin kirli savaş destekçilerinin kentlerin “en güvenli” merkezlerindeki sömürü fabrikalarını tutuşturan alevlerin selamı oldu. Kimi zaman erkek şiddetine ve yoksulluğa karşı Sarı Yelekli Kadınlar’ın ısrarlı direnişi olurken kimi zaman da Arjantin’de polis merkezini tutuşturan kadın adaleti oldu.
Fransa’da Sakine, Fidan ve Leyla yoldaşları, yaşadığımız tüm erkek egemen sömürgeci saldırganlığa rağmen direnme cesaretimizi güçlü tutan özgürlük yolumuzun meşaleleri olarak anacağız. Avrupa’da, özelde Almanya’ da işçi sınıfı ve emekçilerin, kadın ve LGBTİ+’ların, ezilen halkların; özgürlük, adalet ve eşitlik mücadelesini yükselten göçmen sosyalist kadınlar olarak sosyalist önderler Rosa ve Karl’ı anacağız. Irkçılığa ve şovenizme, kadın ve trans katliamları başta olmak üzere erkek-devlet şiddeti kapsamındaki tüm cinsel saldırılara; sömürgeci faşizmin Kürdistan’daki işgal ve ilhak politikasına açık ve örtük destek sunan işbirlikçi Avrupa devletlerine; kadınlara dayatılan evsel köleliğe, pandemide katmerlenen kadın işsizliği ve yoksulluğuna karşı Rosa Lüxemburg’un her koşulda dövüşme ısrarı ve kararlılığından, öncü örgütçülüğünden, işçi sınıfına olan güveninden, enternasyonal duruşundan, düşmana karşı başeğmezliğinden daha güçlü öğreneceğiz.
Onlara layık olabilmenin yolunun, kadın özgürleşmesi için erkek egemen kapitalizme karşı tırnaklarımızla kazıya kazıya, büyük bedellerle elde ettiğimiz haklarımızı ne pahasına olursa olsun korumaktan geçtiğini unutmayacağız. En güncel görevimizin ise Türkiye ve Kürdistan’da “Kırıntı değil hakkımız olan yaşamı kazanmak için erkek egemen sömürgeci faşizmi yıkalım, özgürlüğü kazanalım!” diyerek birleşik direnişi ören hemcinslerimizle, yoldaşlarımızla dayanışmayı en güçlü şekilde örgütleyeceğiz.
Biliyoruz ki, Rosa’ların ve Sakineler’ in yoldaşlığına ancak böyle layık olabiliriz. Onlara layık olabilmek için yeni kavga ve direniş yılımıza kadın zaferleri ekleyeceğiz!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 8 Ocak 2021 tarihli Sosyalist Kadın köşesi