Pandeminin başlangıç aylarında burjuvazi bize “herkes korona karşısında eşittir” dedi. Ancak ezen ile ezilen, sömüren ile sömürülen arasındaki çelişkiler devam ettiği sürece pandemi karşısında eşitlik mümkün değildir.
Pandemi sürecinde en zengin burjuvaların (2189 kişi) mülkiyeti 8,9 Milyar ABD Dolarından 10,2 Milyon ABD Dolarına arttı. Almanya’da koronanın başlamasından sonra milyarderlerin özel mülkiyeti 500,9 ABD Dolarından 594,9 ABD Dolarına çıktı. (Kaynak:UBS) Ancak aynı sürede tüm Avrupa’da kısa çalışma koşulları ve işten atmalar muazzam oranlara ulaştı. İşçi ve emekçilerin ciddi bir kısmının gelirleri düştü. Ölenlerin ve hastalananların oranları eşit olmadı. İnsanların yaşama ve çalışma koşulları ne kadar kötüyse pandemiden hastalanma ve ölme oranı da o kadar yüksek oldu. Kısacası; parası ve mülkiyeti olanlar daha az hastalandı ve öldü, fakirler daha fazla hastalandı ve öldü.
Aşı karşısında da eşitlik yok
Sağlık sektöründe yaşanan gelişmeler kapitalizmin insanın tabiatına ve sağlığına ne kadar yabancı olduğunu daha fazla gösterdi. Birer şirket gibi çalışan hastaneler koronadan dolayı boş bırakmak zorunda kaldıkları yoğun bakım yatakları kullanamadıkları için zarardan söz ediyorlar. Zarar bahanesiyle sadece Almanya’da 20 hastane korona döneminde kapatıldığı açıklandı. Ancak boş bırakılan yatakların da faydası olmadı, çünkü azami kâr yasasına göre işletilen hastaneler, tüm süreç boyunca yeni sağlık çalışanı almadıkları için yeni korona hastalarını bakacak durumda değiller. Yeni sağlık personeli çalıştırmak yerine aylardır günde 12 saatlik çalışma süreleri uygulayan hastanelerin koşullarına dayanamayan çalışanlar birer birer işten çıkıyorlar. Sağlık sektörüne aktarılan milyarlar azami kâr mantığına göre işletilen hastanelerin yöneticilerine ve hissedarlarına yaradı, ancak çalışanlar için hiçbir şey getirmedi. Tersine çalışma koşulları kötüleşti.
Kapitalist rekabetin mantığı bize sağlık sektöründe de yeni tür saçmalıkların varlığını öğretmiş oldu. Aşının geliştirildiği ve üretildiği şehirde aşı siparişi verilmediği için aşı olunamazken, dünyanın en ücra köşelerinde aynı şirketin ürettiği aşı kullanılıyor. Burjuva basını sabah akşam aşının hastalığını yeneceğini vaat ederken, her gün savaşlardan çok insan burjuva siyasetin uygulamaları nedeniyle ölüyor.
Her şeyin pazarın yasalarına tabi olan kapitalizmde aşının kâr amacına hizmet ettiği için kitlelere aksayarak ulaşacağı ne kadar kesinse, virüsün geçirdiği yeni mutasyonlardan dolayı aşının geniş kitlelere ulaşmadan etkisinin kırılacağı o kadar da büyük olasılıktır. Kapitalizmin, doğaya, insana ve tabiata karşı düşmanlığı sonucu çıkan pandemi yine kapitalizmin iç çelişkilerinden dolayı zapt edilemiyor. Sömürülenler, işçi sınıf ve emekçiler, virüsten kurtulmak için kapitalizmden kurtulmaları gerektiği çıplak bir gerçek.
Tek çözüm ortak mücadele!
Pandeminin seyri bize toplumsal çelişkilerin sertleşeceğine işaret ediyor. Alman Parlamento binasına ve Washington’daki beyaz saraya yürüyen faşistler, gericiler, ırkçılar, korona ile birlikte artan çelişkilerden yararlanma çabasında olduklarını gösterdi.
Önümüzdeki süreçte şirketlere hibe edilen milyarların faturası, işçi ve emekçilerin sırtına daha fazla yüklenecek. Irkçlık artacak. Üretim ve sömürü daha sert koşullarda devam edecek. Mücadele bir bütün olarak sertleşecek.
Bize düşen görev, gerekli hazırlıkları yapmak, işçi ve emekçilerin yaşamlarını ve sağlığını korumak için mücadeledeyi yükseltmek, sınıf kardeşlerimizle ortaklaşmak olacaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 15 Ocak 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi