Faşist politik islamcı şef komutasında kudurgan devlet terörü aralıksız sürüyor. Burjuva devlet, işçi sınıfı ve emekçilerin, kadın ve gençlerin, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere ezilen halk ve inanç topluluklarının eşit, özgür, adil bir yaşam için biriken öfkesinin isyana dönüşme potansiyeli gördüğü en ufak bir itirazı-eylemi, türlü yol ve faşist zorbalıkla bastırma uğraşında.
Geçtiğimiz günlerde İzmir’ de siyasi polis, değerlerini yitirmiş bir itirafçıyı kullanarak ezici çoğunluğu ESP -SKM yönetici ve üyesi olan onlarca sosyalisti işkenceyle gözaltına aldı. Patlama noktasına gelmiş emekçi halk ile devrimci öncülerin fiziken buluşmasını asla istemediği içindir ki, böylesi aşağılık yöntemleri kullanmakta beis görmez. Özgürlük için faşist sömürgeciliği yıkmayı kendilerine görev bildiklerini her koşulda haykıran devrimci sosyalistlerin hedeflenmesinin tesadüf olmadığı çok net. Ancak, üzerinde durmaya değer bir başka nokta da öncü sosyalist kadınların özel olarak bu saldırının hedefinde oluşudur. Birincisi; bu saldırıyla Eş Başkanlıkta ifadesini bulan kadın temsiliyeti ve öncülüğü hedeflenmiştir. Tıpkı Figen, Leyla ve onlarca belediye Eş Başkanının hedeflenmesi gibi.
İkincisi; bu saldırıyla hedeflenen, İstanbul Sözleşmesi’nin gaspına karşı kent kent, meydan meydan kadınların birleşik eyleminin örgütlenişinde düşünsel ve pratik emeğini seferber eden öncü kadınlardır. Pandemi boyunca kişisel sağlığını koruma kaygısıyla eve kapanmak yerine tersanede, havzada, işçi duraklarında, hastane önlerinde çalışan emekçilerin salgın hastalık riskiyle kölece sömürüsüne karşı sınıf bayrağını dalgalandıran kadınlardır. Beşli sermaye çetesince yapılan doğa talanına karşı duran kadınlardır. Semtlerde, okullarda, iş yerlerinde kadın ve LGBTİ+’ları; erkek şiddetine karşı hakları ve hayatları için örgütlenmeye çağıran kadınlardır. Erkek devlet ve en yakınındaki erkek tarafından vahşice katledilen kadınların son nefeslerini verirken o asla unutmayacağımız “Yaşamak İstiyorum” feryatlarını kadın kitlelerinin yıkıcı öfkesine dönüştürmek için gecesini gündüzüne katan kadınlardır. Üniversitelerde atanmış kayyumlara karşı özerk, demokratik, cins özgürlükçü ve anadilde eğitim isteyen genç kadınları da; “Stalingrad ya da Kobanê fark etmez, bizimkiler hep aynı kararlılıkla dövüşür” diyerek Rojava kadın devrimini savunan genç kadınları da, aynı berraklıktaki yoldaşlık bilinciyle sahiplenen kadınlardır. Eylem, gözaltı, adliye, hapishane veya mezar başları hiç fark etmeksizin o muazzam kadın yoldaşlığını hissettiren kadınlardır.
Sıralananlar, kadın devrimiyle toplumsal devrimin konusu olan ve sosyalist kadınların öncülük ettiği-örgütlediği-eylemcisi olduklarının yalnızca zerresidir! Devlet, topraklarımızda kadın hareketinin öncülerinden sosyalist kadınları bin bir faşist yöntemle mücadeleden alıkoyarak toplumu, erkek egemen gericiliğin en dip noktasıyla çürütmek istiyor. 4 aylık hapislik sonrası salıverilen bir ensest tecavüz suçlusu pislik erkeği, davul-zurnayla karşılayan geleneksel burjuva aile düzeyinde düşkünleştirmek, yozlaştırmak istiyor. Halihazırda bunu başaramıyorsa, sosyalist kadınların yükselttiği insanlık onurunu ayakta tutan devrimci mücadele sayesindedir.
Bu onur, ateş altında yürüyüşümüzün bugünden kazanılmış zaferidir!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 22 Ocak 2021 tarihli Sosyalist Kadın köşesi