Arada geçen şu kısa zaman diliminde bile, faşizme karşı kazanılan “Gökhan Güneş’i Sağ İstiyoruz!” kampanyası zaferinin, başta diğer yeni kayıp yakınları olmak üzere, tüm devrimci-demokrat politik güçler ve hatta çeşitli toplumsal kesimler üzerinde yarattığı kazanmaya dönük moral, motivasyon gelişimine tanıklık ettik. Aynı duyguları hiç şüphesiz Avrupa’da bulunan komünistler, devrimci ve demokratlar da yaşadı.
“Gökhan Güneş’i Sağ İstiyoruz!” çalışmasını Avrupa’da ören AvEG-Kon’un yürüttüğü faaliyetler, bir önceki sayıda sıraladığımız başarılı pratiklerle birlikte eksik kalınan bazı noktaları da bir kez daha gösterdi. Gösterdi diyoruz, zira belli başlıklar altında aşağıda değineceğimiz noktalar ne bugünün sorunu ne de hemen çözülecek sorunlar. Fakat bugünden başlamak üzere, bu sorunların çözümünde belli bir irade ortaya konularak çözüm gücünü pekala açığa çıkartabiliriz.
Birincisi; ardışık veya eşzamanlı bir biçimde Avrupa’nın birçok kentinde basın açıklamaları ve sokak eylemlerine dayalı kitle eylemleri gerçekleştirildi. Niteliğiyle öne çıkan bu eylemler, yüzleri, binleri bulan kitlesel eylemselliklere dönüşemedi. Burada tabi ki kastımız hayalci olmak değil, fakat kendi çeper ve çeperimizin tümü başta gelmek üzere, ulaşılması gereken devrimci-demokrat kitlelerin bütününe etkili bir şekilde ulaştığımız da söylenemez. Burada pandemi koşullarının da katkı sunduğu fakat esas olarak daha uzun süredir tartışıla gelen sadece mesajlara indirgenmiş çalışma tarzının etkili olduğunu görmek gerekir. Komünist öncüler başta kendi kuvvetleri olmak üzere, en geniş çapta canlı ilişkiler ortaya çıkartamadığı, bunun için örgütlülükler oluşturmadığı koşullarda, geniş kitlelerin düzenlenen eylemlere katılımı gerçekleşmeyecektir. Yüz yüze görüşmeler, çat kapı çağrılar, telefon üzeri aramalar vb. çok daha sonuç alıcı olmakta, durumun önemi ve aciliyeti daha net kavratılabilmekte ve “evet, bu eyleme katılmalıyım” düşüncesi daha fazla insanda yaratılabilmektedir.
İkincisi; bu çalışma esnasında enternasyonal, diplomatik çalışmalar ilk elden devreye sokuldu. Birkaç günün sonunda önemli sonuçlar da açığa çıkmaya başladı ve sonuçta belli başlı bazı ülkelerde dost enternasyonalist güçlerin desteği alınırken, kimi siyasal partilerden de tekil siyasetçiler, insan hakları örgütleri açıklamalar yapmaya başladı. Ancak bu ilişkiler çerçevesinde gerek merkezi düzeyde gerekse yerellerde kalıcı kurumsallaşmaya gidememiş oluşumuz, adeta bu tür çalışmalara sil baştan başlamamızı koşullamakta. Tam da bu nedenle hiç vakit kaybetmeksizin kıta ve ülkeler bazında, varsa komisyonları işler kılarak, yoksa hızla oluşturarak hem geçmiş dönem çalışmalarımızda ortaya çıkmış olan ilişkiler düzenli hale getirilebilir, hem de bu dönemde yakalanan ilişkilerin sürekli kılınmasına dair planlar ortaya çıkartılabilir. Yine çevre çeperimizde “saklı” bulunan kişisel ilişkiler açığa çıkartılarak, kurumsal ilişkiler haline dönüştürülmelidir.
Üçüncüsü ise; seferberlik esnasında yeni araçların devreye sokulması bakış açısıyla sosyal medyanın çok etkin kullanıldığına tanık olduk. Hemen hemen her gün sosyal medya dolaşımı için yeni görsellerin hazırlanması, hashtag eylemlerinin örgütlenmesi vb. bu çalışmada aktif devreye sokuldu. Tüm bu çabalar karşısında, her bir komünist kendisine mutlaka “bu alanı ne kadar verimli değerlendirdim” sorusunu sormalıdır. Sosyal medya paylaşımlarının hızla binleri bulması gerekirken, bu rakamlara ulaşılamıyorsa, söz konusu görselleri gördüğü halde paylaşmayan, paylaşılması için çevre ve çeperine çağrı yapmayan yoldaşları bir kez daha bu tabloda kendi paylarını düşünmeye çağırıyoruz. Web TV’nin izleyici kitlesini arttırmak, geniş kitleler nezdinde bilinirliğini sağlamak da görevlerimiz arasındadır.
Şüphesiz eksiklikleri daha da sıralayabiliriz. Fakat tüm bunların çözümü de yine her politik öncünün planlama, örgütlenme ve kurumsallaşmada irade olmasından geçiyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 5 Şubat 2021 tarihli Perspektif köşesi