Emperyalist Almanya’nın Erdoğan Faşizminin manevra alanını genişletme hamleleri sürüyor.
Çok uzak değil, daha iki ay önce Avrupa Liderler Zirvesi, Akdeniz’deki krizden ötürü Türkiye’ye yaptırımları tartışıyordu. Almanya, etkili yaptırımların yolunu kapatmış, Fransa-Yunanistan-Avusturya’yı sakinleştirmiş, iki tarafı masaya oturtmuştu.
Hatırlanacaktır; daha geçen hafta Avrupa Parlamentosu (AP), Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararından sonra AKP-MHP Koalisyonuna karşı bir yasa tasarısını onaylamıştı ve Avrupa Konseyi’ne göndermişti. Bu yasa tasarısı tartışılırken Almanya Dışişleri Bakanı Maas beklenmedik bir Ankara ziyareti yaparak Çavuşoğlu ile bir görüşme gerçekleştirmişti.
Sonrasında faşist şef Erdoğan’ın savaş bakanı Hulusi Akar, mevkidaşı Anne Kamp Karrenbauer (AKK) ile görüşmek üzere Berlin’e geldi.
Dışişleri bakanlarının Ankara görüşmesi, Akar’ın Bağdat ve Hewler ziyareti, AKK’nin geçen hafta Yunanistan ve Kıbrıs Dışişleri Bakanları ile görüşmesi sonrası gerçekleştirilen ziyaret, bir dönemdir süren kapsamlı bir diplomasi trafiğinin bir parçası.
Resmî açıklamalara göre “ortak sorunlar” masaya yatırıldı. Akdeniz, Libya, Suriye… Bir de “gizli” gündemler var tabii.
Bütün bu diplomasi trafiğinin merkezinde Almanya duruyor. Almanya, Türkiye’yi yeniden bölgesel siyasete entegre etme misyonu ile tarafları “barıştırmaya” çalışıyor.
Çünkü Türkiye, AKK’nin deyimiyle “NATO’nun önemli ve saygın bir üyesi”. Alman burjuvazisi ve onun devleti için “Ankara, Avrupa’nın güvenliğine sıkı ve güvenilir katkı sağlayan bir partner”.
NATO, AB ve G20 gibi “önemli” zirvelerin bile dijital yapıldığı düşünüldüğünde Pandemi önlemleri ayaklar altına alınıp yüz yüze görüşmeler yapılıyorsa meselenin daha karmaşık, hazırlığın daha da boyutlu olduğu anlaşılır. Kıbrıs ve Yunanistan Dışişleri bakanları ile dijital görüşme yapmayı yeterli gören AKK, Akar’la yüz yüze görüşmeyi tercih etti.
Bildiğimiz bir gerçek, Türkiye mali oligarşisinin binbir iple Avrupa emperyalistlerine bağlı oluşudur. Türkiye de politik, ekonomik ve jeostratejik bakımdan, Almanya burjuvazisi öncülüğündeki AB için stratejik ve vazgeçilmezdir. Kimi sürtüşmeler ve siyasal demagojiler, karşılıklı atışmalar bu yalın gerçeği değiştirmiyor.
Akdeniz ve Libya’da TC’nin faaliyetlerinin “kabul edilebilir” bir düzeye çekilmesi Almanya’nın bir önceliği olsa da TC’nin bunun karşılığında “beklentileri” olduğundan kuşku yok. KDP-TC işbirliği, Medya Savunma Alanlarına ve Şengal’e saldırı, Rojava’ya işgalci saldırı, Türkiye’de devrimci hareketin ezilmesi, Avrupa’da devrimci ve yurtsever göçmen hareketin kriminalizasyonu konularının, yani faşist şeflik rejiminin savaş konseptinin de gündemlere “ortak” edildiği kesin.
Geçen sayımızda bu köşede çıkan “AP’nin bitmez tükenmez Türkiye kararları ve uyarıları” yazısında şu tespite yer vermiştik: “AP’nin süreklileşmiş uyarıları ve karar tasarıları, Avrupa halklarının faşist Tayyip Erdoğan rejimine karşı tepkilerinin bir ‘yumuşak’ yansımasıdır. Amaç hem Avrupa halklarının hem de Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki demokrasi güçlerinin ‘tepkisini’ konsolide etmek.”
Ve işte daha bir hafta geçmeden AB’nin öncüsü Almanya’nın Savunma Bakanı AKK, Akar ile birlikte yaptığı basın açıklamasında, “Türkiye önemli bir NATO partneridir ve öyle kalacaktır” dedi.
Bu cümle en çok da Almanya ve AB’den en ufak bir beklentisi olanlara verilmiş kesin bir cevaptır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 5 Şubat 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi