Faşist rejim devrimci ve yurtsever güçlere saldırganlıkta sınır tanımazken, Garê yenilgisi rejimin baştan aşağı tüm dengelerini sarstı. Bir yandan yenilgiyi perdelemek için yıllardır sürdüre geldiği sürek avını HDP şahsında bir kez daha katmerleştirirken, diğer yandan tehditler, öç almaya dönük yeminler, ırkçı ve milliyetçi duyguları diri tutmanın aracı haline getirildi. Öyle ki normal polis ve jandarma yemin törenleri dahi güncele uyarlanarak faşist şefin gestapo bakanı Soylu tarafından “Garê’nin öcünü alacak mıyız”larla bitirilir oldu.
Aynı sarsılmışlık, faşizmin tüm kolluk güçlerine olduğu gibi istihbarat örgütüne de sirayet etmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programına katılan Genel Kurmay Eski İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in “Avrupa’da da bunların unsurları var. Avrupa’daki unsurlarına bir şey yapmamız lazım. Yani daha evvel Paris’te yapıldı” diyerek Sakine Cansızların katliamına ilişkin yaptığı açıklama, devrimci ve yurtsever kamuoyu tarafından bilinen gerçeğin, faşist devletin yetkili ağızlarından bir kez daha itiraf edilmesi oldu. Öyle görünüyor ki rejim Garê yenilgisinin psikolojisini kendisince başarılı bulduğu katliamları açıklayarak üzerinden atmaya çalışıyor.
Evet güncelde Paris katliamının itiraf edilmesi bu anlama gelirken, bir başka gerçeği de gözler önüne sermiş oluyorlar. Başta Fransa olmak üzere, tüm AB ülkeleri bu katliamın gerçek sorumlularının açığa çıkartılması için harekete geçmek bir yana, hem Türkiye ve Kürdistan’da devrimci ve yurtsever harekete karşı faşizmle işbirliğinde derinleştiler hem de durumu fırsata çevirerek Türk devletinden daha fazla ihaleler koparmanın aracı haline getirmeye çalıştılar. Katliama dair tüm kanıtlar faşizmi işaret ederken, onlar, katliamı “kişisel suç” kapsamına alarak faşist rejimi bir kez daha korumuş oldular.
Bu itirafın bir başka gösterdiği gerçek ise dünyanın neresinde olursa olsun faşizme karşı yürütülen mücadele, gerek işlevsellik bakımından gerekse ideolojik ve politik olarak büyük değer taşımakta. Avrupa’da yaşayan ve faşizme karşı yıllara varan mücadeleler içerisinden gelmiş geniş kitleler, yürütülen mücadelenin rolü ve işlevselliği konusunda yer yer şüpheye kapılmakta. Zira kimi dönemlerde uzun mücadelelerin somut karşılığını almak, görmek mümkün olmayabiliyor. Ancak emperyalist küreselleşme koşulları, işçi sınıfı ve ezilenler cephesindeki mücadeleyi de öylesine coğrafik olarak genişletmiş ve alanlar açmış durumda ki, faşizmi bir de bu coğrafyalarda köşeye sıkıştırmak, ülkede yürüyen mücadelelerin sesini, soluğunu buralara taşımak, faşist rejim ve emperyalizm arasındaki kirli ittifakı yerli halklar nezdinde teşhir etmek, faşizmin alanını daraltmak açısından geniş imkanlar sağlamakta ve kimi zaman anda hissedemediğimiz, göremediğimiz başarılar ortaya çıkarmakta.
Evet Garê yenilgisi faşizmin tüm dengelerini sarsmış durumda. Pekala Avrupa’da da devrimci, yurtsever öncü güçleri hedefleyebilirler, bunu Sakineler örneğinde olduğu gibi yaptılar da. Ancak faşizmin bugüne kadar yürüte geldiği katliamlar temelde kararlı mücadelemizi geriletmediği gibi, faşizme olan kin ve öfkemizin, mücadele azmimizin bilenmesine yol açtı, açmaya da devam edecek.
Tarih sahnesinde silinecek olan faşizm ve faşist güçlerdir. Devrimciler ve yurtseverler, işçi sınıfı ve halklarımızın aydınlık geleceğidir. Faşizme karşı mücadelede hiçbir saldırganlık bizi bir adım öne çıkmaktan alıkoyamayacak. Öyle veya böyle, tüm katliamlar sorumlularıyla birlikte açığa çıkacak, hesabı mutlaka sorulacaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 26 Şubat 2021 tarihli Perspektif köşesi