Faşist saray rejimi topyekûn saldırılarına devam ediyor. Yönetememe krizinde derinleşen AKP-MHP ittifakı, sadece geçtiğimiz bir hafta içerisinde halklarımıza dönük üç önemli saldırı planını devreye soktu. HDP Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesini HDP’ye dönük kapatma girişimi izlerken, bir gece operasyonuyla da kazanılmış kadın haklarının önemli bir parçası olan İstanbul Sözleşmesi’nden tümüyle çekilme kararı alındı.
Tek başına bu saldırılar bile faşist rejimin daha birkaç hafta önce dillendirdiği demokratikleşme, insan hakları eylem planı gibi açıklamaların ne kadar gerçeklikten uzak birer safsata olduğunu gözler önüne serdi. Hele ki faşist şefin insan hakları eylem planını açıkladığı günlerde bütün yaşamı insan hakları mücadelesi içerisinde geçmiş, tutarlı demokrat olma çabası içerisinde olmuş Ömer Faruk Gergerlioğlu’na dönük saldırılar faşizmin ciddiyetten uzak, trajikomik halini ortaya koymuştur.
Çok açık ki faşist şef ve bilumum tüm devlet aklı, inşa ettikleri rejimin bekası için işçi sınıfı ve ezilenlerin, onların politik öncüleri ve siyasi temsilcilerinin tamamen teslim alınması, tüm kazanımların birer birer tırpanlanması stratejisini sürdürmede en küçük tereddüt göstermeden yoluna devam ediyor. Hal böyle olunca, AKP-MHP ittifakının almış olduğu kimi kararların yine faşist devlet kurumlarınca geri alınacağı, devlet bekasını korumada diğerlerinden hiçte geri kalır yanı olmayan CHP vb. gibi tescilli devlet partilerinden beklentiler içerisine girmek, ya da “daha önce de kapattılar, yenisini kurar, yolumuza devam ederiz” gibi yaklaşımlar, hiç de günün ihtiyaçlarına denk düşmeyen, siyaseten miyopluk ve deneyimlerden doğru sonuçlar çıkarmamakla birlikte, sonuçları ağır olabilecek yaklaşımlardır.
Aslında HDP’nin kapatılması girişimlerine ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline dönük saldırılar karşısında Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da halklarımızın Newroz günü ortaya koyduğu tutum; milyonlar olup Newroz meydanlarını doldurması, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi kentlerde kadın iradesinin sözleşmeyi sahiplenen kitlesel militan duruşu, toplamda yürünecek hattı net biçimde gösteriyor. Zira hem HDP’nin gelişimi, hem de egemenlerin İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamak zorunda kalmaları da halklarımızın ortaya koyduğu ısrarlı mücadeleler sonucu elde edilmiş başarılardı.
HDP kuruluşundan itibaren Avrupa’da yaşayan ve faşizmin gadrine uğramış milyonlarca göçmen işçi ve emekçi için de bir umut oldu. Yapılan seçimlerde binler gücünü, emeğini birleştirerek, HDP’nin birçok Avrupa ülkesinde ilk sıralarda gelmesini sağladı. Aynı sahiplenme bugün HDP’nin kapatılması girişimleri karşısında da pekala realize edilebilir. Bunun için en başta politik öncülerin, komünistlerin süreğen ve militan bir duruş ortaya koymaları; egemenlerin koronavirüs kısıtlamalarının taleplerimizi ortaya koymamızın önüne geçmesine izin vermeyen kararlılığa ihtiyaç var.
Bu duruş, kendisini herhangi bir kurumda var edememiş, ancak yüreği ve aklı HDP ile birlikte faşizme karşı mücadeleden yana olan binlerce göçmen işçi ve emekçinin de sokağa çıkışını, enerjisini bu kez de HDP savunmasında alma, örgütlülüğe çekme tarzında olmalıdır. Faşist rejimin sokak yasakları karşısında Avrupa’dan yükselecek güçlü ve kitlesel ses, moral ve motivasyon olarak tüm HDP güçlerine yansıyacaktır. Ajitasyon-propagandanın bir parçası olarak AB emperyalistlerinin Türk devletiyle yürütmüş oldukları ikiyüzlü politikalar, yerli halklar nezdinde açığa çıkartılmasına katkı sunacaktır.
Bu temelde her komünist öncü birleşik mücadele platformlarının HDP’yi her düzeyde savunmaya kilitlenmesi de dahil, ama onun yetmediği yerlerde bağımsız öncü çıkışlarla süreçle ilişkilenmeli, kararlı mücadele örneklerini oluşturma perspektifiyle hareket edebilmelidir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 26 Mart 2021 tarihli Perspektif köşesi