343 Fransız kadın 5 Nisan 1971’de, kürtaj yasağına karşı “Kürtaj oldum” manifestosunu imzalayarak Fransa’da kürtaj hakkına doğru giden büyük bir adım attı. 1973’te, 331 doktor kürtaj hakkını ve kadınların üreme hakları konusunda kendileri karar vermesi gerektiğini savunan bir bildiriyi imzaladı. Kamuoyu desteğinin de artmasıyla birlikte parlamentoda süren uzun tartışmaların ardından kadınların mücadelesi sonuç verdi 17 Ocak 1975’te yürürlüğe giren yasa ile kürtaj 10 haftaya kadar yasallaştı.
5 Nisan 1971’de, tam 50 yıl önce 343 Fransız kadın kürtaj yasağına karşı “Kürtaj oldum” manifestosunu imzalayarak Fransa’da kürtaj hakkına doğru giden büyük bir adım attılar.
Bu manifesto, Le Nouvel Observatoire ve Le Monde gazetelerinde yayınlandı ve büyük bir heyecan, yankı yarattı. 343 öncü kadın kendilerine yönelecek sadece toplumsal baskıyı değil, aynı zamanda devlet baskı ve şiddetini, tutuklanmayı göze aldılar. Bu süreçte Fransa’da gönüllü olarak gebeliği sonlandırmak yasaklanmış yasadışı kürtaj yaptıran bazı kadınlar idam edilmiş ve 1942’de kürtaj “devlete karşı işlenen suç” kapsamına alınmıştı. Bir bakıma kürtaj yaptırmak ya da yapmak vatana ihanet olarak kabul ediliyordu.
İstenmeyen bir hamilelikle karşı karşıya kalan kadınlar gizli ve sağlıksız koşullarda ya da daha iyisi için kürtajın yasal olduğu İngiltere’ye gizlice giderek kürtaj yaptırıyorlardı.
343 kadının manifestosunda, “Her yıl Fransa’da 1.000.000 kadın kürtaj yaptırıyor. Tıbbi koşullar altında basit şekilde yapılabilen bu operasyon yasaklardan ötürü ilkel koşullarda tehlikeli sonuçlar oluşturuyor. Milyonlarca kadın yasal zorunluluklardan dolayı sessiz kalmak zorunda kalıyor. Bilmenizi isteriz ki; biz yasadışı kürtaj yaptıran kadınlardan birisiyiz. Ücretsiz doğum kontrol yöntemleri istediğimiz gibi, ücretsiz kürtaj hakkı da istiyoruz” yazıyordu.
Nouvel Observateur’un sayfalarında yayınlanan manifestoda tanınmış isimlerden Simone de Beauvoir, Marguerite Duras, Françoise Sagan, Jeanne Moreau, Catherine Deneuve ve Agnès Varda’nın yer alması manifestoya görünür kıldı ve etkisini artırdı. Öyle ki ünlü karikatür dergisi Charlie Hebdo tarafından kapağa taşındı. Karikatürist Cabu bu manifestodan sonraki çizimiyle Charlie Hebdo’nun kapağından şu soruyu sormuştu: “Kürtaj manifestosunu imzalayan 343 sürtüğü kim hamile bıraktı?”
O tarihten itibaren feminist kürtaj çağrısı tarih kitaplarında “343 fahişenin Manifestosu” olarak biliniyor. Yaygın olarak kullanılan bir isim aynı zamanda bir tartışma kaynağı oldu. Geçmişe dönük bir değerlendirme yapıldığında Charlie Hebdo: “Çizim politikacıyı ve onun cinsiyetçi pozisyonlarını hedef aldı, ancak tarih maço hakareti korudu.” diye belirtiyor.
50 yılı geride bırakan kürtaj hakkı mücadelesinde bir dönüm noktası olan bu manifesto bazıları için “tarihi hareket” olarak değerlendirilirken başkaları ise bu süreci “teşhircilik” olarak nitelendiriyor.
1 Nisan’da manifestonun yıl dönümü nedeniyle yayınlanan bir röportajda 343 imzacıdan biri olan Marguerite Duras şöyle diyor: “Manifesto yayınlandıktan bir hafta sonra aldıkları bir mektupta dışkı vardı. Vatikan Radyosu’nda, “Fransa soykırım ve krematoryum yoluna çıkıyor” yorumları yapılıyordu”
Manifesto ve kürtaj hakkı seferberliği kadının kendi bedeni üzerinde, kendi söz ve karar alma hakkını hiç olmadığı kadar tartışmanın yolunu açan bir pratik oldu. Öyle ki, 1972 sonbaharında, tecavüzden sonra kürtaj yaptırmaktan yargılanan Marie-Claire Chevalier’in davası, kürtaj hakkı için mücadelenin ana davasına dönüştü. 343’ün üç üyesi Gisèle Halimi, Simone de Beauvoir ve Delphine Seyrig davaya müdahil oldular, suç işleyen ve suça ortak olduğu gerekçesiyle genç kadını ve annesini savundular. Mahkeme dışında feminist aktivistler destek gösterileri yaptı. Bu tarihi duruşmanın ardından, Fransa’da kürtaj için mahkumiyetlerin sayısı önemli ölçüde düştü.
1973’te, 331 doktor kürtaj hakkını ve kadınların kendi üreme hakları konusunda kendilerinin karar vermesi gerektiğini savunan bir bildiriyi imzaladılar. Kamuoyu desteğinin de artmasıyla birlikte 1974 yılına kadar kürtaj suç olmaktan çıkarıldı ve yasal olarak düzenlendi. Bunu başarmak için, dönemin Sağlık Bakanı Simone Veil, uzun ve hararetli parlamento tartışmalarıyla karşı karşıya kaldı. Nihayet 17 Ocak 1975’te yürürlüğe giren yasa ile 10 haftaya kadar yasallaştı.
1982’den beri de kürtaj operasyonu sosyal sigorta tarafından ödenmesi Roudy yasası çerçevesinde oylandı. Yasa François Mitterrand yönetimindeki Kadın Hakları Bakanı ve “Manifeste des 343” imzacısı Yvette Roudy’nin adını taşıyor. 1999’da kürtaj süresi on haftadan on iki haftaya çıkarıldı. Aynı zamanda, yasa reşit olmayanların ebeveyn izni olmadan kürtaj yapmalarına izin verdi.
343’lerin Manifestosu’nun etkisi sadece Fransa ile sınırlı kalmadı. Sınırları aştı ve nesilden nesile aktarılmaya devam ediliyor. Manifestonun yayınlanmasından birkaç ay sonra, Haziran 1971’de benzer bir metin Alman dergisi Stern’de yayınlandı .Ve bugün bile bu öncülerin mücadelesi kadın özgürlük mücadelesi öznelerine ilham olmaya devam ediyor..
Fransa’da Journal du dimanche’nin son sayısında 343 “hamile olan kadın ve kişiler” tarafından imzalanan yeni bir manifesto ortaya çıktı. Vanessa Paradis, Béatrice Dalle veya Najat Vallaud-Belkacem başta olmak üzere imzacılar, Fransa’da kürtajda on iki hafta sınırının kaldırmasını ve ücretsiz olmasını talep ediyorlar. İlk manifestodan elli yıl sonra “henüz bedenlerimizin üzerinde tam söz ve mülkiyet hakkına sahip değiliz. Ataerkillik seçimlerimizi frenliyor” diyorlar. İmzalanan yeni metinde aynı zamanda kürtaja erişimde halen var olan eşitsizlikler kınanmakta, on iki hafta olarak sınırlanan kürtaj süresinin sınırlanmasının yanı sıra şartlara bağlanmasını kabul etmediklerini ifade ediyorlar. Ayrıca, “günümüzde kürtaja erişimde yaşanan yasal, ekonomik, sosyal ve toplumsal eşitsizlikler nedeniyle kürtaja erişimde sınıf farkı kendini göstermektedir. İstenmeyen gebeliği sonlandırmak için sosyo-ekonomik durum belirleyici olmaktadır” deniliyor.
Fransa’da hükümetin neoliberal politikaları kadın haklarını da hedef almaya devam ediyor. Özelleştirme politikalarıyla birlikte bazı kürtaj üniteleri kapatıldı ve kadınların kürtaja ulaşımı fiilen zorlaştırıldı. Var olan sistemde ekonomik kaynaklara sahip kişiler yurtdışına gidebilir, “daha ilerici yasalara” sahip ülkelerde kürtaja erişim sağlayabilir. Ama bedenleri üzerinde söz hakkı olmayan, ekonomik durumu elverişli olmayan diğer kadınlar pandemi koşulları da eklendikçe istenmeyen bir gebeliği sürdürmek zorunda bırakılıyor.
Var olan eşitsizliğe karşı kürtaj hakkına erişimin önünde tüm engellerin kaldırılması ve kürtajı sınırlayan sürenin uzatılması için mücadele eden kadın örgütleri parlamentoya yeni yasa önerilerinde bulundu. İşte bu yeni manifesto ya da kürtaj hakkını bir ileri hamleye taşıma seferberliği; istenmeyen gebeliği sonlandırma süresinin 12 haftadan 14 haftaya uzatılmasına yönelik yasa tasarısının Şubat ayında geri çevrilmesinden hemen sonra başlatıldı.
Kadın özgürlük mücadelesi tarihinden öğrenerek haklarını gaspettirmeme ve kazanımlarını büyütme iradesi gösteren kadınlar 343 Manifestosu’nun yıldönümünde “kavgaya devam” diyor.