AYHAN ZEYTİN / DELMENHORST
Delmenhorst’ta geçtiğimiz ay polis tarafından şiddet kullanılarak gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan ve burada yaşamını yitiren genç mülteci Qosay konusundaki tartışmalar ve eylemler bitmek bilmiyor. Polisin göçmen gençlere yönelik şiddet vakalarının son örneklerinden biri olan olayla ilgili soruşturma devam ederken, Khalaf Ailesi ve Qosay için kurulan dayanışma inisiyatifi, olayın bir an önce aydınlatılarak suçlulardan hesap sorulmasını talep ediyorlar. Bu amaçla kentte 3 Nisan günü bir eylem daha düzenlendi ve hem Qosay anıldı hem de polis şiddeti bir kez daha protesto edildi.
Yoğun polis kontrolü eşliğinde yapılan mitingde “Qosay’ın Anısı İçin Birlik” inisiyatifi gencin ailesi adına konuşmalar yapılırken, çoğu genç olan kalabalık döviz, pankart ve sloganlarla tepki ve taleplerini dile getirdi. Konuşmalarda, taşınan pankartlarda ve dövizlerde ‚Qosay isminin hafızalardan silinmemesi gerektiği, çünkü onun polis tarafından öldürüldüğü ve acilen bunun ortaya çıkarılıp kamuoyuna açıklanması ve bunu yapan polislerin cezalandırılması gerektiği‘ vurgulandı. “Bu olayın açığa aydınlatılmaması başka ölümlerin de önünü açacaktır, bunu engellemek için olayın üstünün örtülmesini asla sineye çekmeyeceğiz” denildi.
GÖRGÜ TANIĞI DA KONUŞTU
Mitingde, Qosay’ın anne ve babasının yanı sıra, polisin gözaltı işlemi yaptığı sırada yanında bulunan görgü tanığı ve aynı zamanda kuzeni olan Hamudi de bir konuşma yaparak başlarından geçenleri bir kez daha kamuoyu ile paylaştı. Hamudi olayı şu şekilde anlattı: “Qosay polisi görünce kaçmaya başladı. Bir polis Qosay’in peşinden koşarken diğer polis beni kelepçeledi. İkiyüz metre ileride Qosay yerde yatıyordu ve üzerinde bir polis duruyordu. Ellerine kelepçe taktılar. Beni de onun yanına görürdüler, bu sırada Qosay’ın suratı sıkılan biber gazından dolayı sararmıştı. Qosay sürekli su istiyordu ve nefes almakta güçlük çektiğini söylüyordu. Polislere ’ne yaptınız ona‘ deyince, bir polis ‚Wir haben ihn vermöbelt‘ dedi. Olay yerine ambulans çağrıldı ve Qosay gelen sağlık ekibinden su istedi, nefes alamadığını ve başının döndüğünü söyledi. Sağlıkçılar, ’sana birşey vermeden önce bize neyin var söyle ki ona göre hareket edelim‘ diyerek yine su vermediler. Dört beş dakika sonra polisler sağlıkçıların yanına giderek, genci karakola götürüp götüremiyeceklerini sordular. Sağlıkçılar da götürebileceklerini söylediler. İki polis Qosay’ın her iki koluna girip polis arabasına götürmeye çalışırken, o sırada yığıldı. Polis Qosay’ın yanına gelerek ‚bu hareketlerini bırak, yoksa seni bir daha döveriz‘ dedi.”
Kendisinin serbest bırakılıp Qosay’ın karakola götürüldüğünü söyleyen Hamudi, gece 00.40 sıralarında polisin Khalaf Ailesi’nin evine gelerek, Qosay’ın hastaneye kaldırıldığını ve durumunun iyi olmadığını bildirdiklerini ve gün içinde de Qosay’ın yaşamını kaybettiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.
YENİ VAKA İDDİALARI TEPKİLERİ ARTTIRDI
Olayın ardından Khalaf ailesi, hem polis hem de sağlık ekibi hakkında Qosay’ın ölümüne neden olmak iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş ve kente birçok kez protesto gösterileri yapılmıştı. Olayla ilgili mahkeme süreci başlarken, Delmenhorst polisi ve itfaiyesi ise suçlamaları reddeden açıklamalar yaptılar.
Qosay vakası ile tartışmalar devam ederken kentte benzer bir olayın daha yaşanması ise tepki yarattı. İddialara göre, Delmenhorst’ta nisan ayının ilk günlerinde 28 yaşında bir genç polis kontrolü sırasında kimlik göstermediği gerekçesiyle darp edilerek gözaltına alındı. Bu anları cep telefonuyla kaydeden arkadaşının elinden telefon alınarak, olaydan kimseye bahsetmemesi ve avukata başvurmaması için polisler tarafından tehdit edildi. Gözaltınan alınan gencin ise çıplak ve kelepçeli iken dayak yediği ve sabaha karşı fenalaşarak hastaneye kaldırıldığı bildiriliyor.
(Yeni Hayat)