Koronavirüs salgınında gerekli önlemleri almayan Avrupa devletleri 3. dalganın önüne geçemedi. Şu ana kadar yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği kıtada, milyonlarca insan da kalıcı sağlık sorunlarıyla yaşamak zorunda bırakıldı. Bir yandan “kısıtlama kurallarına dikkat edilmiyor” diyerek, işçi ve emekçiler salgının sonuçlarından sorumlu tutulmaya çalışılırken, öte yandan kapitalist rekabet ve kâr hırsı nedeniyle fabrikalar, işletmeler, okullar kapatılmayarak, salgının 3. dalgaya varmasının önü bizzat kapitalist devletlerce açılmış oldu.
Kapitalist kâr hırsı ve rekabet, salgını önleyebilecek, bitirebilecek aşıların üretim ve dağıtımında da kendisini gösterdi, göstermeye devam ediyor. Tıpkı salgının ilk dalgasında maske ve gerekli tıbbi malzemeler üzerinde yaşanan rekabette olduğu gibi, bugün de aşıya erişim konusunda müthiş rekabet yaşanıyor. Aşı üretimi ve erişim, rakip devletleri birbirine karşı korsan vari yöntemlere başvurmaya itiyor.
Dünya aşı üretim kapasitesi tüm insanları aşılamak için yeterli olmasına rağmen, kapitalist kâra dayalı üretim biçimi, sağlığın paralı oluşu ve patent hakları, bir avuç kapitalist devletin tüm dünya aşı rezervini bloke etmesini getiriyor. ABD, İngiltere, Almanya, Kanada vb. emperyalist devletler, kendi nüfuslarının 4-5 katı fazlası aşı siparişi vermişken, az gelişmiş yoksul ülkelerde hâlâ tek aşının dahi yapılmamış oluşu nasıl bir dünyada yaşadığımızın kötü resmini ortaya koyuyor.
Emperyalistler bir yandan ellerindeki fazla aşılarla yoksul ülkelere yardımda bulunacaklarının propagandasını yaparken, kendi aralarındaki aşıya ulaşım rekabeti, yapılan kapitalist antlaşmaların yer yer fes edilmesine, üretim tesislerinde el koymaların yaşanmasına yol açıyor. Bugün 3. dalganın önüne geçememiş olan Almanya ve Fransa, İngiltere ve İsrail örneğinde olduğu gibi, aşılamanın salgını kontrol altına almada belirleyici etkisinin görülmesiyle birlikte, AB içerisinde yer almayan fakat AB’deki fabrikalara sipariş vermiş ülkelerin siparişlerine sınırlamalar getiriyor, yer yer el koyuyor. Tek tek AB ülkeleri aşılama sürecini hızlandıracaklarını açıklıyor.
Ancak tutarlı bilim insanlarının yaptığı açıklamalar da göstermektedir ki, kapitalist üretim tarzının insan ve doğa üzerindeki olumsuz etkisinin bir sonucu olarak yaşamak zorunda bırakıldığımız Kovid-19 salgını, aşılama yöntemiyle de tamamen kontrol altına alınamayacak. Tam da bu nedenle, bugün vaka ve ölüm sayısının görece düştüğü İngiltere’de, kısıtlamaların adım adım kaldırılmasıyla, virüste artış beklentisi şimdiden burjuva politikacılar ve medya aracılığıyla topluma boca ediliyor. Yine toplum “temkinli olmaya” çağrılıyor. Dolayısıyla talana dayalı, insan yaşamını hiçe sayan üretim biçimi, koronavirüsün dünyada kalıcı hale gelmesi bir yana, yeni virüslerin ortaya çıkışının da temel sebebi olmaya devam edecek.
Bu nedenle, bugün aşı üretimi ve dağıtımındaki eşitsizliklere karşı mücadele “herkese ücretsiz, eşit sağlık” talebiyle birleştirilip, kapitalizme karşı mücadelenin manivelası yapılması zorunluluğu tüm dünyada kendisini dayatıyor.
Kâra ve rekabete dayalı kapitalizm karşısına, insanca yaşamın yegane güvencesi sosyalizm, ancak ve ancak insanlığı her türlü kapitalist virüsten kurtaracak toplumsal düzen seçeneği olarak konmalıdır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 9 Nisan 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi