Türkiye ve Kürdistan’da faşist Saray rejiminin komünistlere, devrimcilere, Kürt halkına, işçi sınıfına, emekçilere, kadınlara, öğrencilere, LGBTİ+’lara yönelik pervasız saldırıları sürmektedir. Faşizmin bu pervasızlığını HDP vekili Gergerlioğlu’nu tutuklarken, gençliğe yönelik tutuklama saldırılarındaki boğaz sıkma, kafaya basma, çıplak arama, gibi işkenceler, kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik saldırılar, günlük ev baskınları ve tutuklamalar gibi sayısız örnekte görmek mümkün.
Ancak ne var ki, artan tüm bu saldırılara rağmen, komünist ve devrimci güçlerin sokak mücadelesini büyütme ısrar ve iradesi, kadın hareketinin İstanbul Sözleşmesi’ni savunma ve kadına yönelik şiddete karşı mücadelesi, işçi sınıfında farklı taleplerle ortaya çıkan direnişler, Boğaziçi Direnişi’nden birçok kente yayılan gençlik eylemleri, kitlelerde diktatörlüğe karşı biriken öfkeyi daha fazla açığa çıkarmakta.
Komünist ve devrimci güçler bu öfkeyi diktatörlüğe karşı mücadeleye seferber etme hamleleri gerçekleştirmekte. “Faşizmi Yıkalım, Özgürlüğü Kazanalım” hamlesi, savunmadan çıkıp saldırıya geçme, özgürlüğü kazanmak için faşizmi yıkmaya odaklanma perspektifi sunuyor. Ülkede birleşik mücadele içinde yer alan güçler bir araya gelerek, birlikte faşizmi yıkmaya odaklı bir perspektifle hareket ediyor.
Faşist diktatörlüğü yıkma mücadelesinde Avrupa’daki Türkiye ve Kürdistanlı güçlere önemli görevler düşüyor. Avrupa’da zayıflayan birleşik mücadeleyi yeniden ayağa kaldırarak, birlikte mücadele ile kitleleri sokağa seferber ederek, yerli güçlerin enternasyonal desteğini alarak, faşist diktatörlüğü teşhir etme faaliyeti, aynı zamanda Avrupa emperyalist devletlerinin faşist diktatörlüğe sundukları desteği teşhir etmeyi de kapsayacaktır.
Birleşik mücadelenin örgütleri Avrupa’da da yaratılmış durumda. Ancak birleşik mücadele içinde yer alan öznelerin bütün gövdesiyle bu mücadelenin önemini kavradıklarını söylemek oldukça zor. Bu zayıf kavrayış ve sahiplenmeyi birleşik mücadele örgütlerinde alınan kararların sahiplenilmesinde ve uygulanmasında görmekteyiz.
Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB), yakın zamanda bir deklarasyon yayımlayarak 10 Nisan’da başlayıp 4 Eylül’de sonuçlanacak şekilde “Faşizmi BİRLİKTE yeneceğiz!” başlıklı bir kampanya başlatacağını duyurdu.
ADGB bu kampanya ile dünya ve Avrupa’daki gelişmelere tavır almanın yanı sıra, özellikle faşist diktatörlüğe karşı bütün demokrasi güçlerinin BİRLİKTE mücadele etmesini sağlamak istiyor. Bu kampanya boyunca bir yandan yaşadığımız ülkelerdeki ırkçı, sağcı, faşizan politikalara karşı yerel demokrasi güçleriyle birlikte mücadele ederken, diğer yandan onlarla birlikte Türkiye’deki antifaşist mücadeleye güç katmayı hedefliyor.
Şimdi görev, merkezi olarak planlanmış bu kampanyanın bütün alanlarda birlikte en iyi şekilde realize edilmesi olmalıdır. 10 Nisan’da başlayacak olan kampanyanın hazırlıklarının birçok alanda zayıf olduğu ve faşizmi birlikte yenme perspektifinin kampanya hazırlığına yeterince yansımadığı görülüyor. Bu sorun hızla aşılmalı, kampanyaya imza atmış bütün özneler alanlarda kampanyanın sahibi olarak hareket etmelidir. Kampanyanın sahibi olmak, hazırlığından programına, görselliğinden içeriğine kadar bütün safhalarda ortaklaşmayı, ortak yanları öne çıkarmayı gerektirir. Geniş kitleler faşizme karşı mücadeleye ancak böyle seferber edilebilir.
Sosyalistler, birleşik mücadeleye verdikleri önem ve kapsayıcılıklarını kampanyaya yansıtmalı, kampanyayı zayıflatan tutum ve pratiklerle mücadele ederken, kampanyanın güçlü geçmesi için devrimci enerji ve çabasını seferber etmelidir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 9 Nisan 2021 tarihli Perspektif köşesi