Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın katılacağı miting öncesi Hopa’da yapılmak istenen açıklamaya yönelik polis saldırısında kullanılan gaz bombası sonucu Metin Lokumcu’nun yaşamını yitirmesine ilişkin davanın ilk duruşması görüldü. Mahkeme heyetinin tüm talepleri reddetmesi üzerine avukatlar reddi hakim talebinde bulundu. Duruşma Haziran ayına ertelendi.
Artvin’in Hopa ilçesinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mayıs 2011 tarihindeki mitingi öncesinde polisin sıktığı biber gazı ile fenalaşarak hastaneye kaldırılan emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun hayatını kaybetmesine dair açılan davanın ilk duruşması bugün Trabzon’da görüldü.
Lokumcu’nun ailesinin yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Sol Parti temsilcisi Alper Taş, HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk de duruşmayı takip etmek üzere adliyeye geldi.
Kimlik tespitleri ile başlayan duruşmaya sanıklar talimatla ifade verdiği için salona gelmedi. Pandemi nedeniyle yalnızca 35 kişinin takip ettiği duruşmada İlk olarak söz alan 3 sanık polisin avukatı müvekkillerinin ne ile suçlandığını bilmediğini savundu. Sanık avukatı, “Müvekkillerim olay yerinde farklı noktalarda görev almışlardır. Adli Tıp Raporu, kati, kesin bir illiyet bağı kurmamıştır” iddiasında bulundu.
AVUKAT EYÜBOĞLU’NDAN ‘GÖREVSİZLİK’ TALEBİ
Duruşmada Lokumcu ailesi adına ilk sözü Avukat Meriç Eyüboğlu aldı. 10 yıldır bu davayı beklediklerini söyleyen Eyüboğlu, mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini belirtti. Duruşmanın ağır ceza mahkemesinde görülmesi gerektiğini kaydeden Eyüboğlu, “Burada yapılması gereken tartışma ‘taksirle öldürme’ değil, ‘olası kast’tır. Mahkemenizin bunu değerlendirmesi gerekir. Burada kimyasal gaz kullanımı sonucu Metin hocanın ölmesi acaba taksir olarak nitelendirilebilir mi? Sanıklar bu sonucu öngörmüşler mi öngörememişler mi? Bu soruya vereceğimiz yanıt duruşmanın hangi mahkemede görüleceğini belirleyecek. Bunu tartışmamız lazım” dedi.
Dosyaya çok sayıda bilimsel rapor sunduklarını söyleyen Eyüboğlu, “Toplumsal olaylarda kullanılan kimyasal gazlar nedeniyle yaşanan çok sayıda ölüm var. Böyle yaşanan ilk ölüm 2007’de yaşanmış ve o günden bu yana 13 kişinin hayatını kaybettiğini biliyoruz. OC ve CS adlı gazlar çok sayıda ülkenin taraf olduğu sözleşmelerde geçiyor. Kimyasal gaz olduğu için yasaklı listede yer alıyorlar. Toplumsal olaylar diyoruz ama Çayan Birben kendisine doğrudan gaz sıkılması sonucu hayatını kaybetti. Ölümünden sonra mesele Meclise taşındı. O dönemin İçişleri Bakanı “Ürünümüz kaliteli ve doğaldır. OC gazı, insan sağlığına zararlı değildir.” açıklaması yaptı. Çayan Birben’le açılan davada bir görevsizlik kararı var. Nihayetinde mesele Yargıtay’a gidiyor. Bu gazlardan dolayı 13 kişi hayatını kaybetmiştir” ifadelerini kullandı.
SANIKLAR SONUCU ÖNGÖRMÜŞTÜR, BURADA SÖZ KONUSU OLAN ‘OLASI KAST’TIR
Dosyaya yeni görüntüler sunan Eyüboğlu, görüntüde Metin Lokumcu’nun yüzüne ve arkasına gaz sıkıldığının açıkça göründüğünü belirtti.
Eyüboğlu devamında şunları söyledi: “Kimyasal gazlar öldürüyor mu evet, Metin Lokumcu bu nedenle mi öldü, evet. Bu konuda raporlar var. Peki sanıklar bunu öngörememiş mi, bu sonucu, gelelim buna. Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı Rize İdare mahkemesine bir yazı sundu. Bu gazları kurs ve eğitim alan kişiler kullanabilir. Herkes gaz kullanamıyor özel eğitim alanlar kullanabiliyor. Bu gazların kullanımına ilişkin talimat var. Hopa’da 8 sat süren bir müdahale ve gaz kullanımından söz ediyoruz. Sizin tanık olarak sunduğunuz Hopa Kaymakamı o gün gazların bittiğini açıklamıştı. 7 ayrı ilden gelen polisi var. Bu eğitimlerden geçen polislerin sonucu öngörmemesi mümkün değildir. O nedenle ‘taksir’ tartışması yapmak hakkaniyetli midir onu takdirinize bırakıyorum.”
AVUKAT ARAN: EMRİ VERENLER DE YARGILANMALI
Daha sonra söz alan Avukat Sercan Aran, dosyada sadece 13 sanığın değil dönemin içişleri bakanının, kaymakamının, emniyet müdürlerinin de yargılanması gerektiğini söyledi. Aran, “Emri verenler de yargılanmalı. Yurttaşların bir araya gelmesine izin verilmedi. Temel haklarını kullanan yurttaşlara polis müdahalesi oldu. Metin Lokumcu’nun ve yurttaşların ‘yeter artık’ demesine rağmen kolluğun müdahalesine devam ettiğini görüyoruz. Bunun sonucu olarak da bugünkü davada Metin Lokumcu’nun ölümünü konuşuyoruz. Burada sanıkların olası kastla öldürmeden cezalandırılmalarını istiyoruz. Bu davanın bir örnek teşkil edeceğini düşünüyoruz. Görevsizlik kararı verilmeli ve dava Ağır Cezada görülmeli. ‘Olası kastı’ tartışabileceğimiz tek makam Ağır Cezadır. Dosyanın Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini istiyoruz” dedi.
‘ADALETİN YERİNİ BULMASI İÇİN GELDİK’
Duruşmada avukatlarından ardından Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu söz aldı. “31 Mayıs 2011’de öldürülen Metin Lokumcu benim babam”diyerek sözlerine başlayan Ulaş Lokumcu, “Biz bütün aile buradayız ama 13 polis burada yok. Onlarla göz göze gelmek isterdim” dedi. Ulaş Lokumcu, “O gün 22 yaşında üniversite öğrencisiydim, bugün 32 yaşındayım, evlendim ve bir çocuğum var. Babam kızım için, torunu için mücadele ediyordu. Yargılama ancak 10 yıl sonra başlıyor. Biz burada adaletin yerini bulması için geldik. Umarım siz de adaletin yerini bulmasını sağlarsınız” dedi.
Babası Metin Lokumcu’yu kaybettiği günü anlatan Ulaş Lokumcu, “Ben o zaman İzmir’de üniversitedeydim. Babam beni aradı, saat ‘10.30 gibi. ‘Bugün basın açıklaması yapacağız, Başbakan geliyor belki bizi duyar’ dedi. Sen gitme baba dedim, ‘bizim de söz hakkımız var’ dedi. 45 dakika sonra beni tekrar aradı, ‘Basın açıklaması bitti, gaz bombaları, TOMA’lar burayı mahvetti. Acayip gaz sıkılıyor’ dedi. Baba kendini koru dedim, “Oğlum biz büyükler çekilirsek bu polisler gençleri ziyan edecek’ dedi. Kapattı telefonu, o bizim son konuşmamızdı. Sonra akrabalar aradı, ‘baban kalp krizi geçirdi, bilet alıyoruz sana’ diye. Ben daha bilmiyorum, ev arkadaşım televizyonu açmama izin vermedi. Dışarı çıkalım dedi. Uçak saati televizyonda gördüm fotoğrafını ama habere bakamadım. Havaalanında bir polis fark ettik. Elinde telsiz, tam uçağa giderken ekranda gördüm. Adli Tıp’a gittik. Hala inanamıyorum” dedi.
‘BABANIN AĞZINA BİBER GAZI SIKILDIĞINI GÖRDÜM’
Dönemin başbakanı olan Tayyip Erdoğan’ın Metin Lokumcu’nun ölümü sonrası sarf ettiği sözleri hatırlatan Ulaş Lokumcu, “Bizim kültürümüzde ölünün arkasından güzel konuşulur. O dönem ki başbakan bunu tercih etmedi” dedi. Arada konuşması kesildi Ulaş Lokumcu’nun, su içti. Bir süre bekledikten sonra mahkeme başkanının sorularına yanıt verdi. Mahkeme başkanının ‘babanızın bir rahatsızlığı var mıydı?’ soruna Ulaş Lokumcu, “Yoktu, ben babama yetişemiyordum o yürürken” diye yanıt verdi. Mahkeme başkanı, olayın yaşandığı gün neler olup bittiğine dair yaptığı görüşmeleri de sordu. Ulaş Lokumcu şu yanıtı verdi: “Basın açıklaması bitiyor, gaz sıkılıyor. Görüntüler de var. Birkaç arkadaşı da var yanında. Çok yakından gaz sıkılıyor, ondan sonra biraz sakinliyor sonra tekrar başlıyor. Görüntülerde babam polislerle konuşuyor. Bir arkadaşı, ‘babanın ağzına biber gazı sıkıldığını gördüm’ dedi.
‘METİN LOKUMCU BİTMEYECEK’
Daha sonra Metin Lokumcu’nun kardeşleri tek tek söz aldı. Metin Lokumcu’nun eşi Gülay Lokumcu, oğlu Ulaş’ın beyanlarına katıldığını söyledi ve ‘adalet’ istedi.
Metin Lokumcu’nun kız kardeşi Neşe Gürhan: “Metin Lokumcu anlatılamaz. Ancak onunla yaşanır. Onu tanıyanlar bilir. 31 Mayıs 2011 günü bir Metin Lokumcu gitti. Ama bugün bin Metin Lokumcu bitmeyecek. Arkamızda olan avukatlar, meslektaşları, arkadaşları… Ailemiz adına geldikleri, dayanıştıkları için çok teşekkür ederim. Metin Lokumcu, 25 sene Rize’de öğretmenlik yaptı. Hopa’dan Rize’ye herkes tanırdı ve çok da saygı duyardı. Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’de abime bu kadar saygı duyulurken Tayyip Erdoğan abime adıyla hitap etmedi.”
‘ANNEM EVLAT ACISIYLA SAĞLIĞINI VE AKLİ DENGESİNİ YİTİRDİ’
Metin Lokumcu’nun kız kardeşi Songül Çiçekoğlu, “Şimdi hesap soruyoruz ki; bu vahşiliği, canavarlığı başkasına yapmasın, yürekleri yakmasınlar diye. Davacıyım Hakim Bey. Annem evlat acısıyla sağlığını ve akli dengesini yitirdi. 2 sene zor dayandı, onu da kaybettik” dedi.
‘BİZE BİR DEĞİL BİN CAN BORCUNUZ VAR’
Metin Lokumcu’nun kardeşi Yeter Babalık ise “Abime kastedenler en ağır cezayla cezalandırılsın. Metin Lokumcu’yu dereleri, doğayı, hayvanları severken, korurken katlettiler. Elinde limon varken taş dediler. Yüreğinde sevgi doluyken ‘Eşkıya’ dediler. Kendini doğayı korumaya adamıştı. Elinde, tüfek, silah, sopa yoktu; şiddet uyguladılar, öldürdüler. Elinize ne geçti? Biz bir abi kaybettik. Binlerce abinin, ablanın, tüm Türkiye’nin elleri omuzumuzda. Silahın gücüyle gezenler şimdi neredeler? Gelsinler karşımıza bize hesap versinler! Korkaklar! Silahın efendileri! Suçluları susturmaktansa suçsuzları susturmak işlerine geliyor. Bize bir can borcunuz değil, bin can borcunuz var. Bunu bilin” diye konuştu.
‘DEVLET ADETA BİZİ CEZALANDIRDI’
Metin Lokumcu’nun kız kardeşi Ayşe Bekar, “Abimin karakterini ve birbirimize olan bağlılığımızı burada iki cümleye sığdırmam mümkün değil. Ben sadece sağlığı ile ilgili yalan yanlış şeyler söylendiği için doğru olanı söylemek istiyorum. Abim yaz kış ava giderdi. Köyün gençleri ona yetişemezdi. Kalbi ve astımı olan insan dağa tırmanabilir mi? Ağrı kesici bile kullanmazdı. Hayat dolu bir insanı hayattan kopardılar. Acımız büyük, yaramız kapanmıyor. Mağdur olduk. Üstelik akrabaları olarak bir de devlet adeta bizi cezalandırdı, bizi fişledi, hakkımız olanı bile vermedi. Yetmedi, 2 karikatür paylaştım diye bana hakaret davası açıp 11 ay ceza verdi” dedi.
‘KATİLLERİN EN AĞIR CEZAYI ALMASINI İSTİYORUM’
Son olarak Metin Lokumcu’nun kardeşi Mete Lokumcu şöyle konuştu: “Dereler abluka altındaydı o dönem. Abim de dereler için mücadele ediyordu. O gün öyle gaz sıktılar ki, hastaneye alınırken abimi tanıyamadım. Gözleri şişmişti, yüzü kıpkırmızıydı. Hastanenin çevresinde bile gaz vardı. Hastanede abimin doktorlara son sözü ‘Bizi mahvettiler’ oldu. Abimi herkes çok severdi, hastane önü de bu yüzden çok kalabalıktı. Ben abimle iletişim bile kuramadım. Denize veya dağa giderken şimdi eksik gidiyorum. O gazı kullananlar işlerinin başını sonunu düşünmediler. Katillerin en ağır cezayı almasını istiyorum.”
SAVCI ‘GÖREVSİZLİK’ TALEBİNİN REDDİNİ İSTEDİ
Lokumcu ailesinin beyanları sonrası verilen aranın ardından “görevsizlik” talebini değerlendiren mahkeme heyeti duruşma savcısına görüşünü sordu. Savcı, dosyanın durumunu, gelinen aşamayı ve delil durumunun da göz önüne alınarak “görevsizlik” kararının daha sonra da değerlendirilebileceğini söyledi, talebin reddedilmesi gerektiğini belirtti.
DİYARBAKIR BAROSU: DEVLET İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİ ENGELLEMEYE ÇALIŞIR
Duruşma barolar adına katılan isimlerin talepleriyle devam etti. Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, “Biz Diyarbakır barosu olarak cezasızlık ile mücadele ediyoruz. 10 yılın ardından ancak başlıyor bu dava ve bu bile neden bu davaya katılmamız gerektiğini bu gösteriyor. Devletler insan hakları ihlalleri gerçekleştirmez, bunların engellenmesi için çalışır. Biz yıllardır kamu görevlilerinin gerçekleştirdiği ihlaleler ve bu davalarda yaşanan cezasızlık ile mücadele ediyoruz. Faillerin kamu görevlisi olduğu soruşturma ve kovuşturmalarda bu görevliler yargı tarafından korunuyor. Ben bugün burada Diyarbakır’da bulunan 1700 avukat adına konuşuyorum. Hopalılar mağdur, Cizreliler, İzmirliler mağdur, yargı üzerine düşeni yapmalı, mağdurların adalet duygusunu tatmin etmelidir. Bireylerin bu ülkede güven içerisinde yaşayabilmesi için bir iklim oluşturmamız lazım. Sizin bu dosyada vereceğiz ve adaleti sağlayan karar belki de bu iklimin oluşmasına vesile olacak. Bundan sonra kamu görevlilerinin suç işlememesi için biz bu davayı takip etmek zorundayız” dedi.
ARTVİN BAROSU: KİMYASAL GAZIN NASIL KULLANILDIĞINA DAİR GÖRÜNTÜLER VAR
Artvin Baro Başkanı Ayla Varan da, “Kimyasal gazın nasıl kullanıldığına dair görüntüler var. 10. yıla gelmiş bir davada öngörmüşler mi öngörmemişler mi tartışılmasına bile gerek yok. Kimyasal gaz kullanımına bile gerek yoktu. Bu dosyanın yeri mahkemeniz değildir” diye konuştu.
İZMİR BAROSU: SORUMLULAR EN ALTTAN EN YUKARI DEVLET GÖREVLİLERİDİR
İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel ise, “Bu bir insan hakları davasıdır. Herhangi bir şekilde görüşünü ifade eden vatandaşın üstüne gazıyla copuyla gitmenin başka bir anlamı yoktur. Ölen yurttaşımız bir hak gaspına uğramıştır ve sorumluları en aşağıdan en yukarıya devlet görevlileridir. Bu görevlilerin yargılanması için yürütülecek yargılama bizim görevimizdir. Çünkü burada bir insan hakkı ihlali vardır ve avukatlık mesleği biz insan haklarının korunması yükümlülüğünü yüklemiştir. Bu nedenle katılma talebimiz kabul edilmedi, mahkemeniz de ‘görevsizlik’ kararı vermelidir” ifadelerini kullandı.
VAN BAROSU: GAZ KULLANIMI DA YARGILANMALIDIR
Van Barosu Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Karataş da “Çocukluğumdan beri bu gaz bombalarına maruz kalınan bir yerden geliyorum. Ve pek çok insanın bu nedenle öldüğünü biliyoruz. Burada sadece Metin Lokumcu’nun ölümüne sebebiyet verme değil, gaz kullanımı da yargılanmalıdır. İnsan haklarının korunması baroları görev olarak tanımlanmıştır. İnsan haklarının korunması için baroların taleplerinin kabul edilmesi elzemdir.”
TRABZON: BU DAVA DEVLETE GÜVENİ YA ARTTIRACAK YA DA AZALTACAKTIR
Trabzon Baro Başkanı Sibel Suiçmez ise Türkiye’de adalete erişmenin imkansızlığına dikkat çekti ve şöyle devam etti: “Eğer aile bunun peşini bırakmasaydı, bağımsız savunma eline geleni yapmasaydı bugün burada olmazdık. Bu dosya cezasızlıkla sonuçlanırdı. Metin Lokumcu’nun öldürüldüğü gün aslında hepimiz bir parça öldürüldük. Sadece insan hak ve özgürlüklerini değil, derenin, kuşun, balığın hakkını savunmak zorundayız. Bu dava o nedenle de çok önemlidir. Bugün burada yapılan yargılama ile artık bu devlete güven duyulmasını temsil edecek olan sizlersiniz. Vereceğiniz kararlar bu ülkede vatandaşların devlete güvenini azaltacaktır ya da arttıracaktır.”
Mahkemeye katılma taleplerini ileten Bursa Barosundan Büşra Pınar Altınoluk da avukatlık kanunun 76. maddesi gereği baroların taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini söyledi.
Daha sonra Çağdaş Hukukçular Derneği, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ve Halkevleri davaya katılma talebinde bulundu.
BAROLARIN TALEPLERİ REDDEDİLDİ
Mahkeme heyeti baroların ve derneklerin katılma taleplerini “suçtan doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesi ile kabul etmedi. “Görevsizlik” kararı verilmesi talebini de değerlendiren mahkeme heyeti, dosyanın Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi talebini de reddetti.
BULDUK: SANIKLAR DURUŞMA SALONUNA GETİRİLMELİ
Avukat Nagehan Bulduk taleplerini iletti. Bulduk, “Dinlenmesini istediğimiz tanıklar var, bir sonraki duruşmada onların burada dinlenmesi talebini iletiyoruz. Ayrıca adil yargılanma hakkının gereği olarak sanıkların bir sonraki duruşmada burada hazır edilmesini talep ediyoruz” dedi.
EYÜBOĞLU: SİZİN BU İNSANLARIN ADALET UMUDUNU KIRMAYA HAKKINIZ YOK
Taleplerin reddedilmesi sonrasın yeniden söz alan Avukat Meriç Eyüboğlu, “Siz o gün Hopa’da ne olduğunu bilmiyorsunuz ve sorarak anlamaya çalışıyorsunuz. Metin Lokumcu defalarca gaza maruz kalmış, onu bilmediğiniz için belki de böyle karar verdiniz. Biz 9 yıl 11 ay sonra yalancıktan bir dava açıldığını görüyoruz. Bütün taleplerimizin reddedildiği bir yargılamada bizim adalete dair umudumuzu kırmaya sizin hakkınız yok. 2012’de rapor çıktığı halde 2020’de çıkan bir iddianame var karşımızda. ‘Delil’ diyor savcı, hangi delilden bahsediyoruz, hangi delil olması lazım. Size sunduğumuz belgeler açık. Burada yargılanan sanıkların bizim adalet duygumuza karşılık gelmesi mümkün değil, ama bu kadarını da artık yapmayın. Çok açık bir şey var, bu kimyasal gazlar Metin Lokumcu’yu öldürmüş mü, evet. Raporlar var. Gaza maruz kalmış mı Metin Lokumcu, evet. Görüntüler var. Ee hangi delillerden bahsediyoruz” dedi.
Eyüboğlu, “Şimdi dosya zaman aşımına gitmeye giderken bize bunları söylemeyin artık yani. Siz ne karar verirseniz verin biz geleceğiz, bu dava tarihe not düşecek. Lütfen siz de burada adaletli bir karar veren bir hakim yerinizi alın. Savcı beyden umudum yok ama sizden hala umutluyum. Lütfen adaletli olun ve kararınızı gözden geçirin. Bizim canımızı daha fazla yakmayın” diyerek “görevsizlik” talebinin yeniden değerlendirilmesini istedi.
Mahkeme başkanı tanıkların ve sanıkların duruşmaya getirilmesi talebini reddetti. Mahkeme başkanı soruların dilekçe ile iletileceğini, gerekirse sanıkların SEGBİS ile duruşmaya bağlanacağını söyledi.
‘AVUKATLARIN SANIKLARA SORU SORMASI SAĞLANMALI’
Avukat Sercan Aran, “soruların dilekçe ile iletilmesi” kararına itiraz etti. Bunun yargılama usullülerine aykırı olduğunu söyleyen Aran, “Bu sanıkların önceden hazırlık yapması demek. Bu yüzyüzelik ilkesine aykırı” dedi.
Mahkeme başkanı bu itiraz üzerine “Benim takdirim böyle” diyerek yanıtladı. Bunun üzerine söz alan İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, “Sorularınızı yazı verin diye bir usul olamaz. Oldu olacak yanıtlarımızı da yazıp verelim. Çünkü bu sanıkların bir hazırlık yapacağını gösterir. Bu yargılamanın bütünün adilikten uzaklaştırıyor. Buradaki katılan vekilleri sanıklara bugüne kadar soru sorabilmiş değiller. Yani soru sormaya imkan tanıyacak bir karar tesis edin. Bulundukları yerde SEGBİS ile bağlanmasını karar altına alın. Ya da yeni bir talimatname yazın, sanık ifadeleri yeniden alınsın ve katılan vekilleri de orada olsun” diye konuştu.
Mahkeme başkanı bu beyanların ardından kararlarının bu yönde olduğunu söyleyerek talepleri reddetti.
REDDİ HAKİM TALEBİ
Ara karar yazımı devam ederken söz alan Avukat Meriç Eyüboğlu, “Bugün bu salonda bildiğimiz bütün yöntemleri kullandık. Ara karar oluştururken bile ‘beraat’ kararını vereceğini ima eden bir gerekçe ile ara karar veriyorsunuz. Taleplerimizi duymazdan geliyorsun. Belli ki biz bu davayı adil yargılamaya ulaşmak açısından selametle ilerleyemeyeceğiz” diyerek reddi hakim talebinde bulundu.
DURUŞMA HAZİRAN AYINA ERTELENDİ
Mahkeme reddi hakim talebinin değerlendirilmesi için dosyanın nöbetçi ceza hakimliğine gönderilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşmanın 28 Haziran 2021, saat 10.00’a bırakılmasına karar verildi.
ÇEPNİ: METİN ABİMİZ HOPA’DA DİRENİŞİN SİMGESİ OLDU
Dava öncesi açıklama yapan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, on yıl boyunca davanın sürüncemede bırakıldığına dikkat çekti ve “Hopa’da direnişe katılanlar yargılandı. Fakat AKP iktidarı bugün olduğu gibi o gün de saldırdı. Metin Lokumcu abimiz Hopa direnişinin simgesi oldu, Karadeniz’de ekoloji mücadelesinin, demokrasi mücadelesinin simgesi oldu. ‘Metin Lokumcu’ya adalet’ demek için buradayız. Ölümüne sebep olanların cezalandırılması ve ailesinin istediği sonucun çıkması için mücadele edeceğiz ve sonuna kadar davanın takipçisi olacağız” dedi.
‘DAVAYI SAHİPLENECEĞİZ’
Duruşma önce adliye binası önünde açıklama yapan Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu Sözcüsü Engin Nur, yargılamanın Hopalılardan “kaçırıldığını” belirtti. Nur, “Trabzon halkı bu davaya sahip çıkarak, sürecin buraya gelmesini sağladı. Emek, demokrasi güçleri olarak Metin Lokumcu için adalet mücadelesini sonuca kadar sürdüreceğiz. Davayı sahipleneceğiz” dedi.
‘FİZAN’A DA TAŞISANIZ GİDECEĞİZ’
Hopa Halkevi yöneticilerinden Kamil Ustabaş ise, yargılamanın başlamasını “adalet arayışının ilk noktası” olarak nitelendirdi. Ustabaş, “O dönemde ‘Emri ben verdim’ diyenler Metin hocamızın katilidir. Bugün burada emri alanlar yargılanıyor. Bizlerin adalet mücadelesi emri verenler yargılanıncaya kadar devam edecektir. Dava Yargıtay kararı ile Trabzon’a taşındı. Hopalılar yeniden deresine, suyuna sahip çıkar diye davayı buraya getirdiler. Bu davaya sahip çıkmayalım diye bu yapıldı. Ama değil Trabzon’a Fizan’a taşısanız adalet arayışına devam edeceğiz” diye konuştu.
(ETHA)