Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB) yürütmesi 13 Nisan tarihinde dönem çalışmalarını planlamak üzere bir araya geldi. Gerçekleştirilen toplantıda ADGB’nin “Faşizmi Yıkacağız” başlığı altında Nisan-Eylül ayları içerisinde yürüteceği kampanyanın 10 Nisan start eylemlerine ilişkin de değerlendirmeler yapıldı.
Toplamda 10 ülkede 30’a yakın kentte gerçekleştirilen kampanya start eylemleri, kullanılan materyallerden atılan sloganlara ve yapılan konuşmaların içeriğine kadar birleşik bir eylem olması itibariyle ADGB kimliğini daha da görünür kıldı. Faşizme karşı kararlı mücadelenin dile geldiği eylemler, tüm olumlu yanlarına rağmen kimi eksiklikleri de açığa çıkartarak gelecek açısından ADGB ve içerisinde yer alan tüm yapıların düşünüş, hazırlık, güç aktarımı vb. gibi konularda duyarlı davranması gerektiğini de göstermiş oldu.
10 Nisan eylemleri göstermiştir ki, ADGB’de yer alan her bir kurum aynı düzeyde önem ve özeni göstermiyor. Eylemlere kitle katılımının örgütlenmesi için her şeyden önce birleşik mücadelenin önemli bir aracı olan ve güncel politik mücadelede faşizme karşı birleşik duruşu Avrupa kıtasında güçlü sergileme potansiyeli taşıyan ADGB kararlarının, her yapının kendi kararları olarak ele alması ve öyle ilişkilenmesi gerekmekte. Eylemlere istenen düzeyde kitlenin katılımının olmamasının yanı sıra ADGB içerisinde yer alan kimi yapıların ya hiç olmaması, ya da temsili katılımları sorunun ciddiyetinin hâlâ özümsenmediğini göstermekte.
Diğer bir eksik kalınan nokta ise Avrupalı yerel ilerici, devrimci kişi, kurum ve örgütlerin ADGB ve o’nun eylemlerine katılımını örgütlemedir. Hiç şüphesiz ADGB içerisinde yer alan Türkiyeli ve Kürdistanlı kurumların Avrupa ülkelerinde on yıllara varan faaliyetlerini dikkate aldığımızda, yerli kuvvetleri ADGB içerisine veya eylemlerine çekilememesinin esas nedeni, hedef kişi veya kurumlarla ilişki olmaması değildir. Her yapının şu veya bu düzeyde oluşmuş enternasyonal ilişkileri mevcuttur. Eğer bu başarılamıyorsa, bunun da gerçek nedenini tek tek yapıların ADGB pratiklerinde, toplamda sürece katılımları ve önemseme düzeylerinde aramak gerekir.
Yukarda da belirttiğimiz gibi, tüm eksikliklere rağmen ADGB “Faşizmi Yıkalım” kampanyasının startını -pandemi koşullarının getirdiği dezavantajlarla birlikte- 30’a yakın kentte düzenlendiği eylemlerle vermiştir. Şimdi görev, kampanyanın yeni ayaklarını, köşe taşlarını bu eksikliklerden çıkartılacak dersler ve illa ki pratikte verilecek özeleştirilerle güçlendirmektir.
Yakın dönemde başlayacak olan ve faşist Türk devletinin Avrupa’da yürüttüğü ekonomik, siyasi, çete faatliyetlerini teşhir ve takip etme, Avrupa devletlerinin de buna göz yummasını protesto eden eylemsellikler bu çalışmanın ikinci durağını oluşturacak. Hali hazırda konu üzerine değişik dillerde dosyaların hazırlandığı bu çalışmayı etkin yürütebilmenin önkoşulu, güçlü hazırlıktır. Gerek yerel düzeyde gerekse merkezi ADGB organlarının düzenli gerçekleştireceği toplantılarla, sorumluluk ve görev paylaşımlarıyla, bu çalışmanın başarısı garantilenebilir. Her alanda Türk devletinin hedefe koyduğu yerli yazar, akademisyen, siyasetçilerle şimdiden ilişkiye geçilerek bu çalışmanın bir parçası haline getirilebilinir. ADGB’nin 26 Haziran’da her alanda gerçekleştireceği mitingler ise hem bu ara dönemin finali, hem de yaşadığımız Avrupa ülkelerindeki ırkçı-ayrımcı politikaların teşhir alanı olacak.
24 Nisan Ermeni soykırımı, dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs, 4 Mayıs Dersim tertelesi, 8-9 Mayıs faşizmin yenilgisi ve Türkiye-Kürdistan’da grev, iş yavaşlatma, sokak gösterileri tarzında artan işçi sınıfı eylemleriyle dayanışma etkinlikleri de yakın dönemin ADGB planları arasında yer alacak. Her birinin ayrı tarihsel önem taşıdığı bu günlerde, etkili mücadele pratikleri ortaya koymak, ADGB bileşenlerinin ve tek tek tüm politik öznelerin görevlerle kurduğu güçlü ilişkiden geçmektedir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 23 Nisan 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi