Kasım 2020’de Türkiye’den gelen politik mültecilere yardım ettikleri gerekçesiyle tutuklanan Alican Albayrak ve Hüseyin Şahin örneği, genelde kapitalist devletlerin, özelde ise Yunanistan’ın göçmenlere dönük ırkçı yaklaşımını net ortaya koydu. İki ESP’linin tutuklanması, bir yanıyla örnek teşkil etmesi öngörülerek Yunanistan’a politik göçü engelleme amacı güderken, öte yandan dayanışmacı yaklaşımlara karşı da düşmanlığı ortaya koymuş oldu.
Kapitalizm sömürü sistemidir. Bir avuç burjuvanın kârı için dünyadaki tüm zenginlikler en acımasız bir şekilde talan edilir. Bu talan sürdüğü müddetçe, garantilendiği sürece egemen iktidarların karakterinin faşist mi gerici mi olduğunun hiç de bir önemi yoktur. Ha keza savaş da, bu sömürüyü garantilemenin bir başka biçimidir. Kârlar oluştuğu, emperyalistlerin kasalarına aktığı sürece milyonların savaşlarda yok olması sadece bir istatistiktir. Doğanın talanı, iklim değişimi yüz milyonları aç açıkta bırakmış… hiç önemli değil. Yeter ki para babalarının kasalarına zeval gelmesin.
Böyle buyuruyor dünyadaki emperyalist kapitalistler. Ancak kazın ayağı her zaman aynı olmuyor. Baskı, zulüm, sömürü, talan, açlık ve kuraklık milyonlarca insanı göç yollarına, genellikle de kapitalist metropollere yöneltiyor. Dün göçmen işçilere ucuz işgücü nedeniyle tüm sınır kapılarını sonuna kadar açanlar, bugün karada, havada, denizde merkez ülkelerini “korumak” için yeri geliyor tel örgüler çekiyor, duvarlar örüyor, sınır güvenlik birimlerinin sayısını üç katı, beş katı çoğaltıyorlar. Bunun da çare olmadığı koşullarda, keselerini açıp bir miktar mali yardım için ağzının bütün seli akan faşist, gerici, sözde demokrat ülkelerden göçmen geçişlerini önlemelerini istiyorlar. Nasıl ki Meksika emperyalist ABD için yerine getiriyorsa, faşist AKP rejimi ve Yunanistan da aynı soysuz görevi emperyalist AB için görüyor.
Faşist diktatörlüğün bir yandan tasfiyeci saldırılarla, OHAL ve KHK’larla işçi ve emekçiler, başta Kürt halkı olmak üzere değişik ulusal kökenden ve inançtan halklarımız üzerinde tutuklama, işkence, katliam politikalarını arttırdığı; AB’den bir miktar fazla para koparmak ya da politik tehditlerde bulunmak için göçmenleri serbest bırakma tehdidi savurduğu aynı dönemde, Yunanistan da AB adına “push back” denen geri itme hamlesini denizlerde boğulan sayısız göçmene rağmen uyguluyor. Demokrasileri ile övünen Avrupa devletleri ise göçmenlerin hakları söz konusu olunca en baskıcı devletlere dönüşüyorlar. Mültecilerin toplandığı kamplardaki koşullar insani olmadığı gibi, siyasi mültecileri şiddet uygulayarak geldikleri ülkelere iade etmek istemekteler. İtalya’dan Yunanistan’a birçok Avrupa ülkesinde göçmenlere sahip çıkan, temel insan hakkı olarak göçmen haklarını savunanlar ise kriminalize edilerek, cezalandırılmaya çalışılıyorlar.
İşte Alican ve Hüseyin yoldaşların karşı karşıya kaldığı hukuksuzluğun temelinde onların göstermiş oldukları dayanışmacı, sahiplenici pratiğin cezalandırılması yatmakta. İstiyorlar ki göçmenler, siyasi mülteciler yalnız kalsın, istiyorlar ki savaşlara, sömürüye, açlığa, zulme maruz kalanlar aklının hiçbir köşesinde Avrupa ülkelerini yeni bir yaşam kurmak için düşünmesin.
Emperyalist AB ve Yunanistan’ın tutuklama saldırısı karşısında Alican ve Hüseyin yoldaşları tutsaklıktan çekip almak, çok açık ki onların özgürlükleri temelinde geliştirilecek mücadeleden geçmekte. Komünistler, Kasım 2020’den günümüze “Mültecilere sahip çıkmak onurdur! Alican Albayrak ve Hüseyin Şahin’e özgürlük” şiarıyla yürüttükleri kampanyada çok değişik eylem ve etkinliklere imza attılar.
Yoldaşlarımız altı ayın sonunda 10 Mayıs’ta ilk kez mahkemeye çıkartılacak. Bu açıdan AvEG-Kon’un 10 Mayıs’a kadar yoğunlaştırılmış eylem kararı, yoldaşların özgürlüğünü sağlamak, Yunanistan devletinin tutuklama saldırısını boşa çıkartmak, dayanışma ruhunu geliştirmek için önemli bir süreç olacak. Sokak eylemlerinden hazırlanmış dosyaların muhataplarına ulaştırılarak, desteğin örgütlenmesine, birleşik platformların harekete geçirilmesine dek her çalışmanın başarısı politik öncülerin tüm enerjilerini en tam biçimde ortaya koymasından geçiyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 30 Nisan 2021 tarihli Perspektif köşesi