Geçtiğimiz haftalarda Türk dışişleri bakanı Çavuşoğlu, mevkidaşı Alman bakanla yaptıkları ikili görüşmeler sonrası basına verdiği demeçte, turistlerin karşı karşıya geleceği herkesin aşılanacağı sözünü verdi. Bu sözler ne dil sürçmesi ne de öylesine söylenmiş sözler. Yönetememe kriziyle birlikte ekonomik darboğazla debelenen sömürgeciliğin geldiği noktayı, içine düştüğü durumu göstermektedir.
Marks’ın “kapitalizm kâr edemediği ağacı keser” sözü kulaklarımızda çınlıyor. Bırakın kâr etmeyi, üç kuruş dövize muhtaç duruma gelmiş faşist diktatörlüğün ülkeye her koşulda döviz girdisini sağlamak için kendi “halkını” bile değersizleştiren, beş kuruşa satabileceğini gösteren bu sözler, müslümanlıkta, milliyetçilikte başka hiçbir iktidarın eline su dökemeyeceği AKP-MHP iktidarının işçi sınıfı ve emekçilere; halklarımıza bakış açısını net bir biçimde ortaya koymakta. Baskı, zulüm, en ağır koşullarda çalışma, azami sömürü, işsizlik, yoksulluk yetmiyormuş gibi bir de kendi sağlığı için değil, sadece gelecek turistler hastalanmasın diye aşılanacak kitleler! Aç gözlülüğün, utanmazlığın, aymazlığın daniskasıdır bu.
Mide bulandırıcı bu durum karşısında haklı olarak birçok devrimci özne öfkesine öfke katkı. En başta da sosyalistler, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, dünya halklarına, Avrupa prolateryasına seslenerek Türkiye’ye turist olarak gelmeme çağrısı yaptı. “Bizler sömürgecilerin sağlığı için aşılanacak ‘hayvanlar’ değiliz… Paranızın şirketler, zenginler ve hükümet dışında hiçbirimize bir faydası olmayacaktır. İhtiyacımız döviz değil, sınıf öfkesi ve faşizmi yıkmaktır” diyen ESP, çağrıyı “Türk ve Kürt halklarına yönelik bu faşist, neoliberal ve sömürgeci aşağılamanın bir parçası olmayı reddedin. Tatilde Türkiye’ye gitmeyin” diyerek sonlandırdı.
Komünistler yıllardır Avrupa’da yürüttükleri faaliyetlerde, faşizme karşı turizm boykotunu da defalarca gündeme getirdi. Özellikle özgürlüklerin yok edildiği, Kürdistan coğrafyasında katliamların süreklilik kazandığı her durumda, Avrupa işçi ve emekçilerini faşizme ekonomik destek sağlamamak için Türkiye’ye tatile gitmemeye çağırdı.
İçerisinden geçtiğimiz süreç bir kez daha AKP-MHP faşist iktidarının halklarımızı aşağılayan tutumları; çete-mafya-devlet-kontrgerilla ilişkilerinin iç içe geçtiğinin, devrimcilerin on yıllardır söylediği devletin mafyalaştığının açıkça görünür olduğu; işkence, gözaltı, tutuklama; sınır ötesi operasyonlar, bombalama, kimyasal kullanımı ve katliamların arttığı günümüz koşullarında turizm boykotu çalışmalarının daha da görünür kılınmasını gerektirmekte. Komünistler, yerli halklara olduğu kadar, Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen işçi ve emekçilere de tatil için memlekete giderek faşizmin zulmüne ekonomik katkıda bulunmama çağrısında bulunabilmeliler. İki turist çekmek için halkımızı bu kadar aşağılayan AKP-MHP faşist iktidarının sömürgeci savaş değermenine tek kuruş su taşımamanın onurunu kuşanmaya davet edilmelidir işçi ve emekçiler.
Bunun için başta birleşik platformlar olmak üzere, kendi bağımsız eylem ve etkinliklerimizle turizm boykotu çalışmalarına hız verebiliriz. Günümüzde sosyal medyanın yaşamımızda edindiği yeri dikkate aldığımızda sosyal medya afişleri, Türkiye ve Kürdistan’da faşizmin suçlarını, katliamlarını sergileyen kısa filmler, klipler; tatil amaçlı gitmeyi düşünen yakın dost ve arkadaşlara boykot çalışması kapsamında ziyaretler, turizm merkezi önünde dağıtılacak bildiri ve çağrılarımızla pekala bu çalışmayı daha görünür ve örgütlü kılabiliriz.
Faşizmin halklarımızı aşağılaması aynı zamanda turizm döneminde akacak dövize ne kadar aç olduğunu da göstermekte. Tam da bu nedenle bu çalışma önemsiz görülmemeli, küçümsenmemeli. Pratik olduğu kadar ideolojik anlamda da değeri büyük bir çalışma olarak önümüzde durmaktadır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 28 Mayıs 2021 tarihli Perspektif köşesi