İpek Er’e tecavüz ederek ölümüne neden Musa Orhan’ın gücü ve cesaretini kendisini kollayan, aklayan ve cezasızlıkla ödüllendiren sistemden aldığının altını çizen HDP Milletvekili Gülistan Koçyiğit, birleşik mücadele yürütülmesi gerektiğini söyledi.
Siirt’te İpek Er’e yönelik sistematik tecavüz saldırısında bulunan ve intihara sürükleyerek ölümüne neden olan uzman çavuş Musa Orhan’ın tutuksuz yargılandığı davanın 3. duruşması yarın görülecek.
Kamuoyunda oluşan tepkiler sonrası gözaltına alınan ve tutuklanan ancak kısa bir süre sonra serbest bırakılan Musa Orhan’ın cezasızlık politikasıyla ödüllendirilmesi Kürdistan’da genç kadınlar üzerinden yürütülen sömürge politikalarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ile devletin asker ve polis eliyle Kürdistan’da özellikle genç kadınlar üzerinden yürütmeye çalıştığı sömürgeci politikaları konuştuk. ETHA’ya konuşan Koçyiğit, “Toprağa el koyan sömürgecilerin kadınlar nezdinde de toplumu ele geçirmeyi amaçladığını” kaydetti.
Tüm sömürgeci toplumların, bir başka toprağa el koyduğunda yaptığı ikinci şeyin de kadınlar nezdinde toplumu ele geçirmek olduğunu hatırlatan Koçyiğit, “Savaşlarda taciz, tecavüz saldırıları yani toprakla kadını eşleştirip hem toprağı, hem kadını ele geçirerek hem ulusu hem de o halkı yok etme stratejisinin bir parçası” dedi.
Sömürge zihniyetinin dünyanın hemen her yerinde ve savaşlarda aynı yöntemlerin devreye konulduğunu dile getiren Koçyiğit, “Kürdistan özelinde son 40-45 yılı çatışmalı geçen yüz yıllık bir Kürt sorunu var. Bu çatışmalı süreçlerde çok fazla insan hakkı ihlali yaşandı. Bu insan hakları ihlallerinin de büyük bir bölümü kadınlara yönelik cinsel suçlar. 90’lar bu konuda aslında çok büyük ve acı örneklerle dolu; gözaltında tacizler, tecavüzler, aile karşısında çıplak soyma, teşhise zorlama… Bu yöntemlerin özellikle Kürdistan’da çok yaygın uygulandığını biliyoruz. Yine kolluk ve korucular eliyle işlenen birçok cinsel suç var. Bütün bunlar ne yazık ki cezasızlıkla sonuçlandı. En çarpıcı olan ise Musa Çitil davasıydı. ‘93 yılında Derik’te 3 defa gözaltına alınan bir kadına yönelik çok fazla askerin katıldığı tecavüz davasıydı, üstü örtüldü. Bu anlamıyla genel bir cezasızlık politikası” var ifadelerini kullandı.
‘FAİL MUSA ORHAN DEĞİL DEVLET, ERKEK YARGI’
Musa Orhan ve Kürdistan’da bugün işlenen cinsel suçlara bakıldığında kökeninin Musa Çitil örneği olduğunu hatırlatan Koçyiğit, “Onlar bu suçu birden fazla işlediler, yargı önünde aklandılar. Yetmedi en üst düzeyden, YAŞ kararlarıyla aklandılar, takdir edildiler. Bu anlamıyla bu suçu sadece bir Musa Orhan ya da Musa Çitil olarak görmek yani faili kişiye indirgemek çok yanıltıcı. Burada fail devlet, erkek yargı, Kürt sorununu çözmeyen anlayışın kendisi. Fail kolektiftir. Musa Orhan meselesine de buradan bakmak gerek. Buradan da AKP/MHP hükümetinin, TC’nin Kürt sorununa yaklaşımı meselesiyle bu olay arasında birebir bağlantı var. ‘Kürt sorunu yoktur’ diyen zihniyet tabi ki Kürdistan’da işlenen cinsel suçları aklama yoluna gidiyor. Bunun bir askerin, kolluğun aslında Kürt kadını olduğu için yaptığına dair bir algısı yazık ki ne yargıda ne de diğer alanlarda olmuyor. İpek Er meselesinde de diğer birçok meselede de Kürt ve kadın kimliği yan yana geliyor ve oradaki güvenlik güçleri bu suçları işlemeyi beis görmüyorlar. Devlet bizzat arkasında duruyor ve aklıyor” diye konuştu.
‘BU BİR SİSTEM SORUNU’
Musa Orhan’ın tutuksuz yargılanmasının altında yatan temel nedenin İpek Er’in Kürt, suçu işleyen kişinin de asker yani devletin kolluğu olduğunu kaydeden Koçyiğit şöyle devam etti: “Bir cezasızlık politikasıyla, sömürge siyasetiyle karşı karşıya olduğumuz ve kesinlikle münferit olmadığının altını çizmek gerek. Bu bir sistem sorunu; teşvik eden, kollayan, gözeten, cezasızlıkla ödüllendiren sistem. Toplumu kadınlar üzerinden çürütmeye, teslim almaya, kadınlar üzerinden aslında bir şekilde içten içe yok etmeye çalışıyor sistem. Bu anlamıyla saldırı kadın bedenine doğru ama Kürt halkına; mücadelesini, direnişini, eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesini çürütmeye, içten içe geriletmeye yönelik. Bu saldırılar tüm halklara, kadınlara dönük bir saldırı.”
‘ERKEĞE O GÜCÜ VEREN SİSTEMİ KALDIRMALIYIZ’
Yıllardır dile getirdikleri her meselenin Kürtlerin sorununa indirgendiğinin altını çizen Koçyiğit, hak, eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış talep ettiklerinde bunların Kürtlerin sorunuymuş gibi çarptırılmış bir algı yaratılmaya çalışıldığını dile getirdi. Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmemesinin büyük bir çürütme yarattığını, devletin mafyalaştığına dikkat çeken Koçyiğit, şu ifadeleri kullandı: “Klasik anlamda bir devletten bahsedemeyeceğiz. Devlet adına suç işleyenler hep vardı; JİTEM, kontrgerilla, Özel Harp Dairesi.. Ama bugün uyuşturucu çeteleriyle iş tutan bir devletten bahsediyoruz. Bunların kökeninde Kürt sorunu var. İpek Er, Kürt ve kadın olduğu için saldırıya uğradı ama bugün sadece Kürt kadınları ya da kadınlar olarak bu meseleye tepki verdiğimizde sonuçta bu çete yapısı devam edecek. Burada topyekün bir itiraza, hayıra, redde ihtiyaç var. Biz bu çürümüş ve her tarafından kokuşmuş; toplumun üzerinde büyük bir tahakküm kuran, eşitlik, özgürlük mücadelesinin odaklarını yok etmeye çalışan ve bunun için her yöntemi mubah gören taciz, tecavüz, el koyma, yağma, talan, kentleri bombalama, gözaltı, tutuklamaya karşı gerçekten bir hayır örgütlemek gerek. Hem İpek Er’in failini cezalandırmaya çalışmak ama en önemlisi İpek Er’in failini aklamaya çalışan, o gücü veren sistemi kaldırmak. Gerçekten kadın özgürlükçü demokratik bir sistem inşa edelim. Belki Musa Orhan kamuoyunda oluşan baskıdan dolayı kısmi de olsa küçük bir ceza alabilir ama temel sorunumuzu çözmeyecek; başka bir kentte, kasabada, köyde yaşanabilir.
“İkizdere’de doğa katliamına karşı direnenlere insanlık dışı şekilde saldırdılar ama Van Gevaş’ta yaşam alanları için direnen insanların üzerine mermi yağdırdılar. Kürdistan gerçekliği böyle. İkizdere ile Gevaş’ın; İpek Er, Gülistan Doku ile Şule Çet davasını ve tüm kadın özgürlük mücadelesini buluşturmamız, birleştirmemiz gerek.”
‘BİZİ BİRLİKTE VE ORTAK MÜCADELE KURTULUŞA GÖTÜRECEK’
Türkiye’nin dört bi yanından kadın örgütleri ve derneklerinin İpek Er’in davasına sahip çıkarak müdahilik talebinde bulunması gerektiğine işaret eden Koçyiğit şöyle konuştu: “Bu mesele ile ancak böyle mücadele edebiliriz. Birimiz hepimiz için mücadele etmeliyiz. Birleşik bir mücadele hem demokrasi güçleri açısından hem de kadın özgürlük mücadelesi açısından olmazsa olmaz. Biz bu sistemi ancak birleşik bir yerden ortak kolektif bir akılla, ortak itirazla engelleyebiliriz. İçişleri Bakanlığı ve suç örgütü lideri kadın bedenini kavgalarında araçsallaştırıyorlar, oysa ki mesele iç çatışmaları. Buna karşı sesimiz, sözümüz bir olmak zorunda. Ne Kürdistan’da ne Trakya’da ne İstanbul’da, ne Orta Anadolu’da, ne Türkiye’de, ne de dünyada kadına yönelik suçları kabul etmiyoruz. Buna karşı yan yana, kol kola mücadeleyi örgütleyeceğiz. Bizi kurtuluşa götürecek formül bu olacaktır.
‘ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİ KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİYLE YIKACAĞIZ’
“Çok açık ve net Türkiye’de mevcut rejim kendisini yerleştirmek istiyor ve bu faşizmi kalıcılaşmak için her türlü yöntemi kullanıyor. Temel yöntemlerden biri kadın özgürlük mücadelesini engellemek, kadını köleleştirmek, tahakküm altına almak, özgür kadın düşüncesini, bütün toplumun ve kadınların aklından silmek. Buradaki çürümüş sistemin karşısındaki temel dinamik kadınlar ve kadın özgürlük mücadelesi. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdılar, kadın mücadelesine saldırılar büyük. Ben umutluyum bu köhnemiş, çürümüş, ahlaksız, vicdansız her tarafından pislik akan bu düzen kadın mücadelesi sayesinde tasfiye olacak. Kadınlar bu düzeni yıkacaklar. Kadın özgürlük mücadelesi bu faşist sistemi yıkacak. Gücümüze inanalım, yan yana gelelim. Kadınlar olarak mafyalaşmış devlete, iktidara boyun eğmediğimizi gösterelim.”