Avrupa ve dünya emperyalizmi, pandemi koşullarını kullanarak en asgari düzeyde tepkiyle G7 ve NATO zirvelerini gerçekleştirdiler.
NATO zirvesine paralel olarak 16 ülkeden NATO birlikleri Litvanya’nın Baltık sahiline tatbikat gerçekleştirdi. Tatbikat, 40 savaş gemisi, 60 savaş uçağı ve 4 bin askerle gerçekleştirildi. Mayıs ortasından beri Akdeniz’de de „Sea Breeze“ isimli NATO askeri tatbikatı gerçekleştiriliyor. İki tatbikatın amacı Rusya’nın hegemonya alanında olan sahillere her an saldırı hazırlığının mümkün olduğunu göstermekti. Pazartesi gerçekleşen NATO zirvesine günler kala ABD savunma bakanlığı Ukrayna’ya 150 Milyon ABD Doları (124 Milyon EURO) askeri destek sunulacağını açıklaması da Rusya’ya karşı oluşturulmak istenen çemberde ısrarın göstergesidir.
Pazartesi bir araya gelen 30 NATO ülkesi, Çin’i ana rakip ilan ederek yeni ABD Başkanı Joseph Biden’in isteklerinin yerine getirmiş oldu. Resmî sonuç bildirgesinde „Çin’in artan etki sahası ve enternasyonal siyaseti NATO ile cevaplamamız gereken yeni koşullar yaratabilir“ denildi. Çin’in atom silahlarını geliştirmesi, yanlış bilgilerle siyaset yapması ve batı değerlerini hiçe sayması resmî gerekçe gösterildi. Ancak gerçek gerekçe zayıflayan ABD emperyalizminin ve Batılı emperyalist ülkelerin, güçlenen yeni rakiplerine karşı askeri ve siyasi olarak yeniden örgütlemesidir.
Çarşamba günü Biden ve Putin Cenevre’de bir araya gelmeden önce bazı münakaşalar yaşanmıştı. Putin’i „katil“ olarak hitap eden ABD Başkanı Biden’e karşı Putin. „kullanılan dil ABD’nin siyasi kültürün ve Hollywood maçoluğun parçadır” diye yanıt vermişti. Kapalı kapılar arasında yapılacak görüşmelerde Çin ile ilişkiler, dünya emperyalistlerin rekabetinin yoğunlaştığı alanlarda olası anlaşmalar gibi konular olabileceğini bekleyebiliriz. Görüşme karşılıklı istekten çok zorunlulukların dayatması sonucu gerçekleştiğini varsayabiliriz. Çünkü ABD-Rusya ilişkileri, soğuk savaş sonrasında hiçbir zaman bu kadar kötü değildi.
İngiltere’nin Cornwall kentinde yapılan G7 zirvesinin son gününde Çin’den G7 ülkelerine yönelik sert açıklamalar geldi. Çin’in Londra Büyükelçiliğinden bir sözcü, “dünya genelini ilgilendiren kararların küçük bir grup ülke (ABD, Kanada, Fransa, Japonya, Almanya, Ingiltere ve İtalya) tarafından alındığı zamanlar çoktan geride kaldı” dedi. Çin ve Hindistan, Rusya ve İran gibi müttefikleri olmadan dünyanın kaderini belirlemek ahmaklık olduğunu belirtmiş oldu. Almanya Başbakanı Angele Merkel ve ABD Başkanı Joe Biden, Çin’e tepkilerinin resmî olarak insan hakları ihlalleriyle açıkladılar. Ancak iki ülke de işlerine gelmediğinde insan haklarını hiçe saydıklarını çokça örnekten biliyoruz. Çin’e karşı gerçek tepki, emperyalist ülkeler arasında eşitsiz gelişme yasasının sonucu olarak güç dengelerinin sürekli Çin ve müttefiklerinin lehine değişmesi ve G7 ile NATO ülkelerinin her geçen gün hegemonya alanları kaybetmesi ve dolaysıyla maddi kaynaklarından giderek yoksun kalmasıdır. Emperyalist ülkeler arasında ilişkiler kızıştıkça dil de gederek sertleşiyor.
Gerek NATO zirvesine, gerek ülkeler arasında bire bir görüşmelere ve gerekse de G7 zirvesine emperyalist ülkeler arasında artan çelişkiler damgasını vurdu.
Emperyalist ülkeler arasında ilişkiler ve laf münakaşaları bu kadar yoğun yaşanırken, sokakta gösterilen tepkinin zayıflığı son derece dikkat çekiyor. Pandemi koşullarının getirdiği atalet, Avrupa’da antiemperyalist mücadelenin parçalanması ve zayıflaması, devrimci iddia sahibi siyasi öncülerin örgütsel güçsüzlüğü ve düzen içi siyaset yapış tarzı 2021 yılında yapılan G7 zirvesine, NATO zirvesine, Erdoğan gibi bir faşistin ziyaretine karşı tepkinin sınırlı kalmasına sebep oldu.
Emperyalistler bu dünyada ne kadar istedikleri gibi siyaset yapacağını düşünseler de son sözü işçi sınıfı ve emekçiler, ezilenler söyleyecek.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 18 Haziran 2021 tarihli Perspektif köşesi