Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin hukuk dışı karar, 1 Temmuz itibariyle kesinleşecek. Böylece devlet, kadına karşı şiddeti önleme görevinden vazgeçme kararını tescillemiş olacak. Bu durumun çok yönlü olumsuz etkileri olacağı kesin. Tüm kesimlerce öncelikli bir sorun olarak görülmesi gerekiyor. Yani yalnızca kadın hareketinin değil ezilen, sömürülen, baskı altına alınan tüm kesimlerin meselesi.
Tehlike herkes için büyük… Çünkü İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, kadınların haklarına göz dikenlerin ilk adımı olacak ama son olmayacak. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik kazanılmış tüm hakların tek tek kaybedilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalınacak. Sıra çocuk istismarından ceza alanların affına, 6284 Sayılı Kanun’a, ayrımcılık karşıtı sözleşmelere, çocuk istismarını önleyici yasalara da gelecek. Faşist saray rejimi, boşanmayı önleyerek kadınları şiddet gördüğü aileye kapatmak, çocuk yaşta evliliğin önünü açmak, kürtaj hakkını gasp etmek istiyor.
Macaristan, Polonya… derken yaşadığımız Avrupa ülkelerinde de olabilecek bir tehlikeden söz ediyoruz. Her gün, kadınlar erkekler tarafından öldürülürken, toplumsal yaşamdan soyutlanırken-yoksullaşır ve ev içi işlere mahkum edilirken yaşam hakkının teminatını sağlaması gereken devletler kadınları ölümün kucağına atacak kararlar alıyor, yaşam hakkını hiçe sayıyorlar. Sözleşme’den vazgeçen iktidarlar, kendi çıkarları ve siyasal ittifakları uğruna “eşcinselliği yaygınlaştırıyor, aile düzenini bozuyor, toplumun değerlerine uymuyor” gibi gerekçelerle kadınları ve LGBTİ+’ları şiddetten koruyan yasal kazanımları hedef gösteriyor. Pandemi koşullarında artan erkek şiddetini “aile, din, toplum değerleri” ile meşrulaştırarak kadınları, çocukları ve LGBTİ+’ları savunmasız bırakmaya çalışanların karşısına kadınlar, mücadele azmi ile dikiliyorlar. Cinsel kimliklere, yönelimlere ve hayatlarına sahip çıkarak, gökkuşağının tüm renklerini savunuyorlar.
İstanbul Sözleşmesi’ne saldıran tek adama, kadın düşmanlığını kendine iş edinen İçişleri Bakanı Soylu’ya, oluk oluk kan, ırkçılık ve erkeklik akıtan Sedat Peker’lere ve tüm erkek egemen faşist iktidarlara karşı kadınlar 1 Temmuz’da sokakları mesken eyleyecek.
1 Temmuz’a kadar eylemlerin ivmeleneceği ve 1 Temmuz günü kadın grevinin örgütleneceğini deklere eden kadın örgütleri İstanbul Sözleşmesi için amansız bir mücadele azmini taşıyorlar. Bulundukları her yerde kadın ve LGBTİ+ düşmanlarına meydan okuyacak, İstanbul Sözleşmesi için tüm yaratıcı eylem biçimlerini seferber edecekler. Yaşamı savunan herkesi taraf olmaya, kadınları kadın örgütlerinde örgütlenmeye çağıracaklar.
Avrupa’da mücadele yürüten kadın örgütleri olarak bizler de Türkiye ve Kürdistan’da yaşam hakkı için yükselen bu kadın isyanına ses olacağız. 1 Temmuz günü İstanbul Sözleşmesi için ayağa kalkmış kadınlarla aynı cephede ortak bir mücadele için dayanışma eylemleri gerçekleştireceğiz. SKB örgütlü bulunduğu kentlerde Onların seslerini Avrupalı kadınların sesleri ve mücadeleleri ile birleştirmek için, yerli kadın örgütlerinin gündemine taşıyacak, 1 Temmuz günü Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınlarla hep birlikte kadın dayanışmasını öreceğiz.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 25 Haziran 2021 tarihli Sosyalist Kadınköşesi