Sosyalistlerin Avrupa’daki örgütlü gücü olan AvEG-Kon’un yakın zamanda yapılan kongresinin ardından, geçen hafta sonu konfederasyonuna bağlı Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu da (AGİF) kongresini gerçekleştirdi. AGİF, federasyon olduğundan doğal olarak konfederasyon içinde en geniş örgütlülüğe sahip.
”30. yılımızda ırkçılığa ve hak gasplarına karşı mücadelede ısrar” şiarıyla yapılan ve 2 yıllık mücadele sürecinin masaya yatırıldığı kongreye katılan delegeler, AGİF’in pandemi sürecinin zorlukları altında yaptıklarını ve yapamadıklarını tartıştı. Kongre hazırlığındaki teknik eksiklikleri ve bunların kongreye yansımalarını bir kenara not ederek, esas vurgulamak istediğimiz noktaya gelelim.
Kongrelerin her örgütün kendi gelişimini yönetmesi bakımından önemi tartışmasızdır. İki kongre arası sürecin politik ve örgütsel yönden değerlendirildiği, eksikliklerin özeleştirisinin verildiği, başarılarının da vurgulandığı kongrede temel sorunlardan birinin ve belki de en önemlisinin yürütülen faaliyetle yaratılan politik etkinin örgütsel bir güce dönüştürülememesi olduğu gerçeğidir.
Örneğin Hanau katliamı sürecinde sergilenen politik refleks, sonrasında kurulan Migrantifa örgütlenmelerine öncülük etmesiyle kurulan ilişkiler, Hanau katliamının üzerinin kapatılmaması için yürütülen adalet mücadelesi, Gerorg Floyd’un Amerika’da katledilmesini protesto eylemleri, Gökhan Güneş kampanyası, Yunanistan’da iki sosyalistin tutuklanmasına karşı yürütülen kampanya, ESP’ye yönelik tutuklamaları, Rojava’ya ve Güney Kürdistan’a yönelik işgal saldırıları, Türkiye ve Kürdistan’daki birçok gelişmeye karşı yapılan eylemler ve daha bir dizi çalışmalarla ulaşılan kitle sayısı ile örgütlülüğü arasındaki açı farkının oldukça geniş olması, örgütçülük yanının geliştirilmesinin zaruriyetini ortaya koymaktadır.
Gerek faaliyet raporu üzerine yapılan tartışmalar, gerekse de gelecek dönem perspektiflerine dair tartışmalarda ortaya çıkan yerel gündemlerle ilişkilenme sorununda her ne kadar bir komisyon kurulmuş ve bu komisyonun düzenli yerel gündemleri değerlendirerek federasyon yönetimine sunulmuş olsa da, bu konuda eşiğin aşılamadığı görülmektedir. Yeni dönemde iklim sorunundan ırkçılığa, işçi hareketiyle ilişkilenmeden kadına yönelik şiddete, polis yasalarına karşı mücadeleden demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı mücadeleye kadar birçok yerel gündemle daha fazla ilişkilenme ve bu mücadelelere dar katılımı aşarak kitlesini seferber etmeyi başardığı oranda yapılan özeleştirilerin bir anlamı olacaktır.
Kapitalist sistemin kâr, daha fazla kâr mantığı ve açgözlülüğü ile dünyayı talan etmesinin sonucu olarak yaşanan iklim krizinin yarattığı felaketin boyutlarını her geçen gün daha fazla hissederek yaşamaktayız. Aşırı kuraklıkların, orman yangınlarının, kasırgaların, buzul erimesinin, sellerin iç içe yaşandığı, soluduğumuz havanın, toprağın, suyun ve gıdanın zehirlendiği, biyoçeşitliliğin azaldığı, ormanların tükendiği bir süreç hızla ilerliyor. Bu felaketin durdurulması için yürütülen mücadelelerin içinde yer almak ve antikapitalist perspektifle büyütülmesi federasyonumuzun görevleri arasındadır.
Mücadeleyi büyütmenin öznel koşullarının oldukça elverişli olduğu bu yeni dönemde, örgütlülüğün, umudun ve direncin yerel alanlara taşınması ve yerel alanlar tarafından sahiplenilmesi anlamlı bir gelişme sağlayacaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 1Ekim 2021 tarihli Perspektif köşesi