TİS görüşmelerinin çıkmaza girmesinden sonra 6 Ekim’de uzlaşma görüşmeleri başladı. Binden fazla inşaat işçisi Berlin’de coşkulu bir eylem yaptı.
Serdar DERVENTLİ
Berlin
İnşaat işkolunda devam eden toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinin çıkmaza girmesinden sonra 6 Ekim günü uzlaşma görüşmeleri başladı. Görüşmelerde sendikaya destek vermek üzere binden fazla inşaat işçisi Berlin’de coşkulu bir gösteri yaptı. Düzenlenen mitingde konuşan IG BAU sendikası yöneticileri, uzlaşma görüşmeleri öncesi işçilerin beklentilerini yükseltecek tarzda çıtayı yükselti. Çarşamba günü binden fazla inşaat işçisi Başkent Berlin sokaklarında taleplerini haykırdı. TİS görüşmelerinin çıkmaza girmesi üzerine 6 Ekim’de başlayan uzlaşma görüşmelerinde sendikanın ileri sürdüğü bütün taleplerin arkasında durduğunu göstermek için Almanya’nın tüm bölgelerinden Berlin’e gelen inşaat işçileri coşkulu eylemleriyle süresiz greve de hazır olduklarını ortaya koydu.
ONLAR ALTIN ÇAĞINI YAŞIYOR
Köln’den Berlin’e birlikte gittiğimiz işçiler yol boyunca iş koşullarının zorlukları ve beklentileri üzerine konuştular. Kovid-19 salgınının en tehlikeli olduğu dönemlerde bile evde kalmadıklarını söyleyen işçiler, “Biz her gün çalışmakla kalmadık, fazla mesai yapmak zorunda kaldık. Biz ‘Home office’ falan yapamayız ki” sözlerini öfkeyle söylüyorlar. Yol inşaatında çalışan Timo isimli bir işçi, “Her gün yorgunluğu kemiklerimizde hissediyoruz. Ama doğru düzgün dinlenemeden yine işbaşı yapıyoruz. Ama bunun karşılığını isteyince işverenler, ‘işler tam düzelmedi, tam düzelince bir daha konuşuruz’ diyorlar. Buna göre onlar altın çağını yaşıyor” diyor. Otoban köprüsü inşaatında çalışan Fuat isimli işçi arkadaşına destek veriyor, “Katılıyorum Timo’ya, işverenler tam da altına çağlarını yaşıyorlar. Ben işyeri temsilcisiyim, işveren bize işin çokluğundan yeni sipariş alamadığını söylüyor. Bize hakkımızı vermek istemiyorlar” diyor.
BU İŞTE NORMAL EMEKLİLİK OLMAZ
İleri sürülen taleplerin haklılığı, soğukta-sıcakta, yağmurda-fırtınada çalışmanın zorlukları, her gün onlarca kilometre işe gidip gelmeler… İşçilerin her anlattıkları kendi başına bir haber konusu. Laf dönüp dolaşıp emeklilik yaşına geliyor. Bazı politikacıların emeklilik yaşının 69 veya 70’e çıkarılması önerisini, “Bundestag’da sıcak koltuklarında oturanların ancak böyle bir şey akıllarına gelir” diyor Fuat. 25 yıldır inşaatta çalışan iki çocuk babası Fuat 43 yaşında. “Benim emekli olmam için daha 24 yıl çalışmam gerekiyor” diyor ve hemen ekliyor, “tabi bu arada emeklilik yaşını 70’e çıkarmazlarsa.” Bir süre önce doktorun, kendisinde bel fıtığı başlangıcı tespit ettiğini söyleyen Fuat, “Yaptığımız her iş kas gücüyle oluyor, insan zor dayanıyor. 67 yaşına kadar zaten kimse dayanamıyor, bu işte normal emeklilik olmaz” diyor. İnşaat işkolunda erken emekliye ayrılanlar çoğunlukta, normal emekliye ayrılan yok gibi. Sendikanın verdiği bilgiye göre işçiler genelde 59 yaşında malulen erken emekliye ayrılmak zorunda kalıyorlar. Tabi bu işçileri yaşlılıkta yoksulluk bekliyor. Emekliye ayrıldıkları her yıl için yüzde 3,5 eksik emekli maaşı alıyorlar. 59 yaşında emekliye çıkan bir işçi için bu yüzde 28 daha düşük maaş anlamına geliyor.
HAK ETTİĞİMİZİ VERSİNLER!
Son altı aydır her gün 60 kilometre uzaklıktaki otoban köprüsü inşaatına gidip geldiğini söyleyen Fuat, “Her gün en azından 3 saatimi gidiş geliş yolu için hesaplamam gerekiyor. Bazen trafik yoğun oluyor, bazen kaza oluyor, her gün bir şey çıkıyor. İşe göre 8-10 saat çalışıyoruz. Yemek molası falan derken 9-11 saatimiz rahat inşaatta geçiyor, 3 saatte yolu ekle etti 12-14 saat.” Bu nedenle yol parasının artırılması gerektiğini söyleyen Fuat, “Bana göre yolda geçen saatimiz için de ücret almalıyız” diyor. İnşaat işçileri Almanya’da en fazla çalışanların başında geliyor. WSI’nin yayımladığı bir raporda inşaat işçilerinin yıl ortalamasında 1468 saat çalıştığı yer alıyor. Genel ortalamadan 138 saat daha fazla. İşçilerin kendi aralarındaki sohbet ve tartışmalarda “hak ettiğimizi versinler” sözü sıkça kullanılıyor. 12 aylık bir süre için yüzde 5,3 ücret zammı verilmesi işçiler açısından “hak ediliyor”. Enflasyonun yüzde 4’ü geçtiğini söyleyen Mirko isimli bir işçi, “Bence enflasyon daha yüksek ama neyse diyelim ki yüzde 4. O zaman ücretlerin gerçekten artması için en azından yüzde 4,5 almalıyız. Ama öyle matematik oyunlarıyla ortaya çıkan yüzde 4,5 değil. 12 ay için yüzde 4,5” diyor. Mirko, IG BAU’un da geçmişte matematik oyunları yaptığını söylüyor, “Bunu bizimkilerin bize yapmaları hiç iyi değil. 12 ay için yüzde 2,2 aldılar, ikinci yıl için de yüzde 2,2 aldılar. Bize 4,4 aldık diyorlar. Üniversiteye gitmedik ama matematiği bizde biliyoruz” diyor. Sohbeti dinleyen sendikanın bölge sorumlusu ve bir sekreteri hiç bozuntuya vermiyorlar.
YÜZDE 5,3 AŞAĞISI KURTARMAZ!
Sabah saat dörtte çıktığımız yolculuk öğlen 12 sularında miting alanında sona eriyor. Miting alanında kırmızı ve turuncu renkler ağırlıklı. Pankartlar, dövizler, yüzlerce bayrak ve tabi kahve, çay, su ve yiyecek stantları. Selamlaşmalar, kucaklaşmalar… derken anonslar başlıyor; Korona nedeniyle maske takılması ve mesafe konulmasının önemli olduğu ve polisin bu denetlemekle yükümlü olduğu… Birden dört bir yerden kahkahalar yükseliyor ve “Gelsinler inşaatları denetlesinler, bakalım orda nelere uyuluyor, nelere uyulmuyor” sözleri havada uçuşuyor.
Kürsüden anonsları yapan genç sendikacı iyi bir ajitatör aynı zamanda; duyuru ve yeni gelenleri selamlama aralarında sendikanın taleplerini tekrar tekrar sıralıyor, neden bunların önemli olduğunu anlatıyor. “Enflasyon dördü geçti, her şeyin fiyatı artıyor – pardon bir şeyin değil fiyatı aynı kaldı – bizim işgücümüzün fiyatı! 12 aylık süre için yüzde 5,3 – aşağısı kurtarmaz!”