Türkiye’ye veda ziyareti gerçekleştirecek olan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi ve Türk kamuoyuna vereceği son mesajları büyük önem taşıyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, uluslararası alanda önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere Türkiye’yi ziyaret edecek.
Afganistan, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, AB-Türkiye ilişkilerinin geleceği gibi konuların masaya yatırılacağı görüşmenin, Merkel’in gelecek hafta katılacağı AB Liderler Zirvesi öncesinde gerçekleşecek olması dikkat çekiyor.
Merkel’in ziyareti, sembolik olarak da büyük önem taşıyor. Almanya kamuoyunda en çok beğenilen siyasetçi olmayı sürdüren Merkel, önümüzdeki aylar içerisinde başbakanlık görevini devretmeye hazırlanıyor.
Almanya açısından önem taşıyan ülkelere veda ziyaretleri gerçekleştiren Merkel’in, bu kapsamda Türkiye’yi de programına dahil etmesi anlamlı ve önemli bir jest olarak nitelendiriliyor.
Merkel hangi mesajları verecek?
Angela Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik’e (CDU) yakınlığı ile bilinen Konrad Adenauer Vakfı’nın (KAS) Türkiye Temsilcisi Walter Glos, ziyareti DW Türkçe’ye değerlendirirken, “Şansölye Angela Merkel, 16 yıllık görevi sona ererken, veda niteliğindeki bu ziyaretiyle, Almanya için önemli ve özel bir partner olan Türkiye Cumhuriyeti’ne saygısını bir kez daha göstermek istiyor” dedi.
Cuma akşamı geç saatlerde İstanbul’a gelecek olan Merkel’ın Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi ve iki liderin ardından ortak basın toplantısı düzenlemeleri öngörülüyor.
Merkel’ın ziyareti kadar, bu ziyaret sırasında, ortak basın toplantısında, Türkiye kamuoyuna vereceği mesajlar da büyük merak konusu.
En çok ziyaret ettiği 10 ülkeden biri Türkiye
Almanya-Türkiye ilişkilerini çok yakından izleyen uzmanlardan olan Walter Glos, siyasi farklılıklara, ikili diplomatik ilişkilerde zaman zaman esen soğuk rüzgarlara rağmen Merkel’ın görev süresi boyunca hiçbir zaman Türkiye’yi doğrudan hedef alan ya da küçümseyen bir tavır takınmadığını, yaşanan güçlüklere rağmen diyaloğun sürdürülmesi için çaba gösterdiğine dikkat çekti.
Merkel’in sergilediği bu yapıcı tutumun Türkiye’de kendisine saygı duyulmasını de beraberinde getirdiğine dikkat çeken Glos, “Nesnel ve çözüm odaklı diplomasisi Türkiye’de, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nazarında büyük saygı uyandırdı” diyerek, Erdoğan’ın, Merkel’in bir önceki İstanbul ziyaretinde, Almanya’yı “dost ve partner” olarak nitelendirdiğini hatırlattı.
Türkiye, Merkel’ın başbakanlığı boyunca en çok ziyaret ettiği 10 ülke arasında yer alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da en sık telefon görüşmesi gerçekleştirdiği liderlerden.
Glos, reel politik çizgisinde hareket eden Merkel’in, Almanya ve Avrupa için asli meselelerde kısmen farklılaşan görüşlere rağmen Türkiye ile iş birliğinin sürmesi için bugün olduğu gibi gelecekte de pragmatik çözümlerin bulunması gerektiğinin bilincinde olduğunu söyleyerek, “Angela Merkel, Türkiye’nin göz ardı edilemeyecek ve edilmemesi gereken bir ülke olduğunu biliyor. Türkiye, Merkel sonrası dönemde de Almanya için önemli bir partner olmaya devam edecek” şeklinde konuştu.
İplerin kopmasını Merkel mi önledi?
Merkel’ın görev süresi boyunca, derin görüş ayrılıklarına rağmen Erdoğan ile yakın bir diyaloğu yürütmesi, yalnızca Almanya değil, Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye’nin ilişkilerinin kopmaması, gerginliklerin görüşmeler yoluyla düşürülmesine katkı sağladı.
2020 yılında Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan arasında tırmanan gerilimin çatışmaya dönüşmemesi için yoğun diplomasi yürüten Merkel’in bu çabaları, hem Ankara hem de Atina’da takdir topladı. Merkel, Libya ve mülteci krizi gibi konularda da, Erdoğan ile yaptığı görüşmelerle, çözüm yolları bulunmasında belirleyici bir isim oldu.
Atina merkezli Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELIAMEP) uzmanlarından Dr. Ronald Meinardus, Merkel’in Batılı liderler arasında, Erdoğan ile diyalog kurabilen, sonuç alıcı çalışmalar yürütebilen ender isimlerden biri olduğuna işaret ediyor.
Merkel’in Türkiye stratejisi
“Erdoğan’ın Nazi benzetmelerine dahi tahammül etmiş olması ve ikili ilişkilerin diplomatik bir çöküşe sahne olmamış olması, Merkel’in pragmatizminin bir sonucudur” diyen Meinardus, Merkel’in Türkiye politikalarında sıkça telaffuz ettiği “Görüş ayrılıkları varsa o zaman bunları konuşmalıyız” şeklindeki felsefesini anımsatarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Merkel’in bu tutumu, Erdoğan ile emsali olmayan özgün bir ilişki geliştirmelerine kaynaklık etti, özellikle Türkiye’nin Batı’da artan oranda izole edildiği bir dönemde… Ve sonuç olarak bugün Almanya Başbakanı Merkel, demokrasiyle yönetilen Batılı ülkeler arasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile rahatlıkla doğrudan görüşebilen neredeyse tek lider konumunda.”
Erdoğan Merkel’i örnek alır mı?
Merkel, 2005 yılında, Almanya başbakanlığını üstlendiğinde Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’de başbakan olarak görev yapıyordu. Merkel, 16 yıl aradan sonra, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu bir Türkiye’ye veda ziyareti gerçekleştiriyor.
Dr. Meinardus, Merkel ve Erdoğan’ın Avrupa’da son dönem en uzun süre iktidarda kalan iki lider olduğuna dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“16 yıldan sonra Sayın Merkel, Almanya’nın en önemli siyasi görevini, erdemli ve onurlu bir şekilde, kendi isteği ile, dünya kamuoyunun alkışları eşliğinde bırakıyor. Erdoğan da bu örnek davranışı sergiler mi işte bu artık çok olası görünmüyor. Pek çok gelişme, iktidarda kalabilmek için her türlü yönteme başvuracağına, Türkiye’nin demokratik oyun kurallarından daha da uzaklaşmasına yol açacağına işaret ediyor.”
Öte yandan Merkel’in Türkiye’ye yönelik tutumunda Suriye’deki gelişmelerin, 2015 yılında yaşanan mülteci krizinin önemli bir rol oynadığı, Merkel’in Erdoğan ile ilişkilerinde de belirleyici bir etken olduğu biliniyor.
Alman uzman Meinardus da, “Erdoğan’ın milyonlarca Suriyelinin Batı Avrupa’ya gitmesini önlemiş olması, çok kritik bir dönemde Merkel’in siyasi olarak hayatta kalmasını sağladı” şeklinde konuştu.
Merkel Erdoğan’a ayak uydurdu
Türk-Alman Üniversitesi (TAU) öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Erdoğan ise aslında Başbakan Merkel’in dış politika yaklaşımının Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çok farklı olduğunu, Erdoğan’ın “liderler arası diyalog” anlayışıyla hareket ettiğini, yaşanan gelişmelerin zamanla Merkel’i de buna ayak uydurmaya zorladığını kaydetti.
DW Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Profesör Erdoğan, “Tıpkı Putin ve Trump ile olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkel ile özel, doğrudan bir ilişki biçimi inşa etti. Devletler arası değil liderler arası bir ilişki biçimi aslında Almanya’nın normalde yürütmediği bir ilişki biçimi. Ama Merkel, Erdoğan’dan istediklerini aldı, kendisi de Erdoğan’ı rahatsız edecek bir şeyden kaçındı, kimi beklentilerine de karşılık verdi. Her iki taraf da aslında istediklerini aldı, iki lider de gayet uyumlu çalıştı” ifadelerini kullandı.
Merkel’in veda ziyaretine Türkiye’yi da dahil etmesinin önemli olduğunun altını çizen Profesör Erdoğan, “Görevinden ayrılırken Türkiye’yi ziyaret etmesi kıymetli bir jest” söyleminde bulundu.
Merkel, iç politikada sert eleştirilerle karşı karşıya kalmış olsa da, AB-Türkiye mülteci mutabakatının sürdürülmesine büyük önem veriyor, Afganistan kaynaklı yeni bir göç akının önlenmesi için de Erdoğan ile iş birliğinin önemini savunuyor.
Merkel’in bu konuları İstanbul temaslarının ardından, 21-22 Ekim tarihlerinde Brüksel’de yapılacak AB liderler zirvesinde de ele alması bekleniyor.
Demokrasi ve insan hakları gündemi
Merkel’in Türkiye ile ilişkilerde göçmen krizi, Suriye, Libya ve Afganistan gibi konulara odaklanması, Erdoğan’ın tartışmalı adımlarını eleştirmekten kaçınması, Alman medyasında yoğun eleştirileri beraberinde getiriyor.
Muhalefet partileri de Merkel’ı, Türkiye ile ilişkilerde demokrasi ve insan hakları konularını ikinci plana atmakla, Erdoğan’ın anti-demokratik adımlarına sessiz kalmakla eleştiriyor.
Merkel’in İstanbul ziyaretinde sivil toplum temsilcileri, insan hakları örgütleri ve diğer partilerin temsilcileriyle görüşüp görüşmeyeceği merak konusu oldu.
DW Türkçe’nin bu konudaki sorusunu yanıtlayan Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, Başbakan Merkel’in bu ziyaretinde sadece Türkiye cumhurbaşkanı ile görüşmesine odaklandığını söyledi.
Seibert bununla birlikte, Türk tarafıyla her görüşmelerinde, demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları konularının da gündemde olduğunun altını çizdi.
Alman siyasetçiler, Merkel’in Erdoğan ile yapacağı görüşmede, siyasi gerekçelerle halen tutuklu bulunan Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi isimlerin durumunu gündeme getirmesini talep ediyorlar, AİHM kararlarının uygulanmasını istiyor.
Türkiye’de siyasi görüşleri ya da eleştirileri nedeniyle gözaltına alınan ya da tutuklu bulunan Alman vatandaşlarının durumunun da görüşmede ele alınması bekleniyor.
Merkel’in ziyaretinden kısa bir süre önce bir Alman vatandaşı daha, Türkiye’de sosyal medya paylaşımlarında “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla hapis cezasına çarptırıldı.
Alman Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’ye seyahat uyarılarını bir kez daha güncellerken, Almanya’da ikamet eden kişilerle ilgili kapsamlı listeler tutulduğunu, yeterli kanıt olmadan, ön soruşturma yapılmaksızın ceza soruşturmaları açılabildiği uyarısında bulundu. Alman vatandaşları, evrensel hukukta düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilen konuların, Türkiye’de keyfi tutuklamalara, ceza kovuşturmalarına ve hapis cezalarına yol açabildiği konusunda uyarıldı.
Değer Akal
©️ Deutsche Welle Türkçe