KCDK-E, Türk devletinin kimyasal silah kullandığına dair onca kanıta rağmen başta OPCW olmak üzere uluslararası güçlerin sesiz kalmaya devam ettiğini belirterek, herkesi 29-31 Ekim tarihleri arasında yapılacak eylemlere katılmaya çağırdı.
Avrupa Kürdistanlı Demokratik Toplumlar Kongresi (Kongreya Civakên Demokratik ên Kurdistaniyên li Ewrûpa-KCDK-E), Türk devletinin kimyasal silah kullandığına dair onca kanıta rağmen başta Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) olmak üzere uluslararası güçlerin insanlık dışı saldırılar karşısında sesiz kalmaya devam ettiğini belirterek, ilgili kurumları harekete geçirmek için, başta Kürt halkı olmak üzere özgürlük eşitlik isteyen vicdan sahibi herkesi 29-31 Ekim tarihleri arasında Avrupa kentlerinde yaygın olarak gerçekleştirilecek eylemlere katılmaya çağırdı.
KCDK-E, Almanya, Fransa, İsviçre, Belçika, Kıbrıs, Avusturya, İsveç, Norveç, Finlandiya, Kanada, Danimarka ve Avustralya’da yapılacak eylem takvimini de açıkladı.
KCDK-E’nin açıklaması şöyle:
İnsanlık ve uluslararası sözleşmeler tarafından kimyasal silah kullanımı insanlık suçu ve vahşet olarak tanımlanan, adeta tövbe edilen kimyasal saldırılar, 17 Haziran 1925 yapılan Cenevre Protokolü’ne göre şöyle ifade edilmektedir: “Boğucu, zehirleyici gazların ve bakteriyolojik araçların savaşta kullanılması yasaktır.” Türk devleti de bu sözleşmeyi kabul etmiş ve imzalamıştır.
Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde kurulan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) görevi ve oluşum gerekçesi, kimyasal silahların kullanılmasını engellemek ve kullanan devletlere karşı müdahalelerde bulunmaktır.
Türk devleti, 23 Nisan’da Güney Kürdistan’da başlattığı işgal ve katliam saldırılarıyla sonuç alamadı. 23 Nisan ve Ekim 2021 arasındaki altı aylık süre içinde en az 323 kez kimyasal silah kullanıldığı tespit edilmiştir. Kimyasal silahların kullanıldığı basına yansıyan 3 Eylül 2021 tarihli Girê Sor olarak bilinen bölgede gerçekleşen saldırıda 6 gerilla yaşamını yitirmiş ve çatışma alanı haline getirilen Behdinan bölgesindeki halk da kullanılan kimyasal silahlardan etkilendikleri için farklı hastanelere kaldırılmışlardır.
Ancak çarpıcı olan, onca kanıta rağmen başta OPCW olmak üzere uluslararası güçlerin, kurumların, kendini bağımsız olarak tanımlayan kesimlerin, bu hukuk ve insanlık dışı saldırılar karşısında sessiz kalmaya devam etmesidir. Erdoğan rejimini cesaretlendiren bu tutumdur. Avrupa devletleri ve uluslararası kurumların sessizliği, katliamı onaylayan bir tutum haline gelmiştir.
Kürdistan’da katliam ve soykırımlarla Kürt özgürlük mücadelesi karşısında sonuç alamayan Türk devleti, özgürlük gerillasına karşı insanlık suçu olan kimyasal silahlar kullanarak sonuç olmak istemektedir. Büyük bir kriz ve çıkmazı yaşayan AKP-MHP hükümeti Kürdistan’da kimyasal silah kullanarak ömrünü uzatmak ve sonuç almak istemektedir. Bugün bu saldırılara karşı çıkmak, direnişi yükseltmek her Kürdistanlının ahlaki, vicdani ve ulusal görevi olmaktadır.
Özgürlük gerillası bu saldırılar karşısında Kürdistan ve bölge halklarının kazanımlarını ve geleceğini korumak, işgali engellemek için ortaya koyduğu destansı direnişle insanlık değerlerini, özgürlük ve eşitliği korumak için direnmektedir. Hem katliam ve işgali engellemek, hem de uluslararası ilgili kurumları ve kamuoyunu harekete geçirmek için başta Kürdistan halkı olmak üzere her vicdan, ahlak sahibi insan direnişle sonuç alınacağını bilerek harekete geçmelidir. Bugün sessiz kalmak ve izlemek, bu insanlık suçuna onay vermek, ortak olmaktır.
KCDK-E olarak, başta OPCW ve ilgili kurumların oluşum gerekçeleri olan görevlerini yerine getirmek için harekete geçmelerini sağlamak ve Türk devletinin insanlık dışı saldırılarına karşı sesini yükseltmek için aşağıdaki ülke ve şehirlerde yapılacak yürüyüşlere başta Kürt halkı olmak üzere, özgürlük eşitlik isteyen vicdan sahibi herkesi katılmaya çağırıyoruz.
(ANF / Atılım)