9 Kasım 1938 gecesi, Almanya çapında o güne dek Yahudilere yönelik gerçekleştirilen saldırıların doruğa çıktığı bir gece olur.
Yaklaşık 300 sinagog yakılır, binlerce Yahudi işletmesine saldırılır, okullar ve evler yağmalanır, mezarlıklar tarumar edilir ve en az 30 bin kişi Yahudi olduğu gerekçesiyle tutuklanarak toplama kamplarına gönderilir. Kısacası, büyük bir soykırımın basamakları örülür. Bu saldırılar sadece Almanya’yla sınırlı kalmaz, Avusturya’ya dek sıçrar. Ve o dönemde bu gece, aydınlanılan bir zafer gecesiymişçesine “Kristal Gece” olarak adlandırılır.
Kasım Pogromu’ndan 1945’e dek geçen yedi yıl içerisinde, 10 milyonu aşkın Yahudi katledilir. Ve İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın ardından, yani Kızıl Ordu’nun Hitler Faşizmi’ne ve bu faşist katliamlara yanıtı ertesinde, bu gece “Kasım Pogromu” olarak anılmaya başlar.
Geride bırakılan 83 yılın ardından, bu yıl ki anmalar Almanya çapında farklı biçimlerde gerçekleştirildi. Önceki yıllarda Nazi Rejimi Tarafından Takibe Uğrayanlar-Antifaşistler Birliği (VVN-BdA) ve diğer antifaşist, antikaptalist örgütlülüklerin düzenlediği yürüyüşlere katılım sağlayan Sinagoglar, son iki yıldır sadece Meclis’te yer alan parti temsilcilerinin de eşlik ettiği dini merasimler biçiminde anmalar gerçekleştirmekteler.
Bu yıl gerçekleştirilen anma yürüyüşleri, tüm antifaşist-antikapitalist örgütlülüklerin, sendikaların ve ağırlıklı olarak da gençlik örgütlülüklerinin dünya gerçekliği karşısında yürekten ve samimi bir ortak duruş sergileyişi biçimindeydi. Her yıl yediden yetmişe, her kuşağın katılım sağladığı bu yürüyüşler bu yıl da yoğun katılımla gerçekleştirildi. Eylemlerde yapılan konuşmalarda; 1945 sonrasında tarihi olarak anılan savaşların hiçbirinin bu yoğunlukta seyretmediği, aralıksız bir savaş dünyası gerçekliğinde bulunulduğu, milyonlarca insanın göç etmek zorunda bırakıldığı, kapitalizm var oldukça faşizmin de var olmaya devam edeceği, günümüzde Almanya’da da ırkçı saldırıların arttığı, bu saldırıların özünde çekirdekteki faşist ideolojinin korunması anlamına geldiği, faşizmin hiçbir dönem tam olarak bertaraf edilemediği ve Almanya’da bizzat parlamentoda koltuk sahibi olan savaş partilerine karşı ciddi bir ortak duruş sergilenmesi gerektiğine vurgular yapıldı. Katledilenleri anmanın mücadele etmekle aynı anlama geldiği, Almanya’da da faşizmin yoğun olarak ırkçılık-ırkçı saldırılar biçiminde seyrettiği, buna karşı aralıksız direnilmesi gereken bir dönemden geçildiğinin altı çizildi.
Bazı şehirler yürüyüşler, yıllardır gelenekselleştirildiği biçimde, direniş parçaları eşliğinde gerçekleştirildi. Yürüyüş esnasında, İspanya İç Savaşı dönemini anlatan parçalardan tutalım da Kobanê Günü ilan edilişiyle birlikte bestelenen parçaya dek, dünyanın dört bir yanında faşizme karşı mücadeleleri sembolize eden ve çok çeşitli dillerde söylenen müzikler dinletildi.
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndaki yenilgisinin faturasını Yahudilere çıkaran Hitler Faşizmi, 1915 sonrası bu halka karşı çok yoğun saldırılar-katliamlar gerçekleştirmişti. Bu halka, “Yahudi Giremez” yasaklarının konulduğu zamanlar dahi yaşatılmıştı.
Bu katliamların ardından basılan-yakılan sendika binalarında, evlerde, iş yerlerinde vb. katledilen insanların, cesetlerinin bulunamaması sebebiyle bir mezarları dahi olamadı. Almanya’nın Hitler Faşizmi’nden kurtuluşunun ardından, katledilen insanların katledildikleri noktalara künyelerinin işlendiği küçük plaketler-taşlar yerleştirildi.
Kasım Pogromu anmalarında da -her şehirde olmasa da genellikle-, yürüyüşler bu katliam noktalarına uğranılarak, her noktada belirlenebilen isimler anılarak gerçekleştirilir. Müzik eşliğinde yapılan yürüyüşlerde, bu noktalarda beşer dakikalık anma konuşmaları yapıldı.
Ardından neredeyse her şehirde, bu günün sembolü olarak dikilen anıtlara çelenkler bırakıldı.
Sendika.Org/Almanya (Ganime Gülmez)