NATO Dışişleri Bakanları toplantısından iki hafta sonra 16 Aralık’ta yapılan AB Liderler Zirvesi başlıca gündemlerinin Rusya’nın Ukrayna sınırındaki haraketliliği, Belarus ve göçmen meselesi, yeni KOVID-19 ve aşılamaların artırılması, artan enerji fiyatları ve enflasyon gibi konular olduğu açıklanmıştı. Ancak zirvenin öne çıkan ortak mesajı, tıpkı NATO Dışişleri Bakanları toplantısında olduğu gibi Rusya’ya karşı Ukrayna üzerinden sürdürülen siyasi, askeri ve ekonomik tehditler oldu.
AB’nin Euro kullanılan ülkelerinde %5’i aşmış olan enflasyon (kimi ülkelerinde %7’yi aşmış bulunuyor), giderek artan hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksulluk, yüksek kiralar onların ne umurunda ne de gündemlerinde.
Yeni dalga olarak tanımlanan Kovid 19 virüsünün hızla yayılmasına karşı AB olarak 200 milyon aşı alma dışında ciddi bir şey yok. Aşıya fakir ülke halklarının da ulaşabilmesi, aşı üzerindeki patentlerin kaldırılması talepleri de umurlarında değil. Aşı üreten tekellerin milyarlarca Euro kâr etmeye devam etmesi önemli onlar için.
AB Liderler Zirvesi’nde enerji konusunda bir uzlaşı sağlanamadığını AB Konseyi Başkanı Charles Michel bizzat kendisi açıkladı. Temel görüş ayrılıklarının emisyon ticaret sisteminde ve enerji yatırımlarının sınıflandırılmasında olduğu belirtildi.
Belarus-Polonya sınırında ölüme terk edilen göçmenlere dair politikada bir değişiklik yok. Göçmenleri ölüme terk eden, öldüren barbarlık sürdürülmekte. Geçen hafta Belarus’a sığınan bir Polonya askerinin yaptığı açıklamalar insanlığın bittiği noktayı bir kez daha tescil ediyor. Polonyalı asker, sınıra kimsenin yaklaştırılmadığını, göçmenlere yardıma gelen sivillerin bile kurşuna dizildiğini belirtmekte. Polonyalı askerin yaşananlara dayanamadığı için Belarus’a sığındığı kamuoyuna açıklanmıştı. Zirve, Polonya-Belarus sınırının, diğer AB sınırları gibi, mülteciler için ölüm tarlası olmaya devam edeceğini onaylamış oldu sadece.
AB Liderler Zirvesinde üzerinde anlaşılan tek konunun yukarıda belirttiğimiz gibi, AB ve ABD emperyalist blokuyla Rusya emperyalizmi arasında yaşanan stratejik çıkarlara dayalı Ukrayna sorunu oldu. Daha önce NATO Dışişleri Bakanları toplantısında ve G7 Zirvesinde de ortaya konan bu tehditlerin nedeni, NATO ve AB’nin genişleme stratejisi temelinde Ukrayna’yı kendisine bağlamak ve Rusya sınırlarına dayanmak. Böylece Rusya’yı askeri olarak çevreleme stratejini bir adım daha ilerletmek.
AB ülkelerinin Ukrayna’yı hızla silahlandırması, NATO’ya ve AB’ye alma çabalarına karşılık Rusya’nın da Ukrayna sınırına askeri yığınak yapması ile yükselen gerilim karşılıklı askeri tehditlerle sürdürülmekte. Rusya, Ukrayna’nın AB sınırları ile Rusya arasında tarafsız kalmasını isterken, AB ve NATO kendi emperyalist paktına katmaya çalışmakta. Rusya Ukrayna sınırına askeri yığınak yaparak AB ve NATO emperyalist blokunu Ukrayna’yı kendilerine katmayacaklarına dair teminat vermeye zorlarken, AB ve NATO Ukrayna’yı askeri ve teknik olarak donatmakta ve siyasi olarak da desteklemektedir.
Tüm bu tehditlerin arkasında elbette ki stratejik askeri ve ekonomik çıkarlar yatmaktadır. 1990’da iki Almanya’nın birleşmesi ve NATO’ya katılması karşılığında o dönem Sovyetler Birliği’ne ‘’NATO’nun doğuya doğru genişleme stratejisi gütmeyeceği teminatı verilmiş olsa da, bu süre zarfında NATO, Polonya, Çekya, Macaristan, Bulgaristan, Estland, Lettland, Litauen, Romanya, Slovakya, Arnavutluk ve Hırvatistan’ı kapsayacak şekilde genişletildi.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, AB Liderler Zirvesi Rusya ile savaş tamtamlarıyla başladı ve savaş tamtamlarıyla bitirildi.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 24 Aralık 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi