Faşizme, kapitalist sisteme, korona virüsü işçi sınıfı ve emekçiler için cendereye çeviren uygulamalara, ırkçılığa, kadına yönelik şiddete, doğanın talanına duyduğumuz öfkeyle yeni yıla merhaba diyoruz. Öfkemiz, bu düzene karşı mücadele azmini, kararlılığını bilemekte, insanlığın kurtuluşu için umudumuzu, direncimizi büyütmektedir.
Yeni yıla umutla girmek, safları sıklaştırmayı, örgütlülüğü ve kavgayı büyütmektir aynı zamanda. Kapitalist sistemim kölece çalışma dayatmasına karşı insanca ve onurlu bir yaşam için dişe diş mücadele etmektir.
Geride bıraktığımız yılda, faşist şeflik rejimin tüm baskılarına, katliamlarına, devrimcileri kaçırma ve tutsak etmelerine rağmen, işçilerin ve ezilenlerin saflarındaki mücadele isteği ve yönelimi engellenemedi. İşçi ve emekçiler pahalılığa, işsizliğe ve yoksulluğa karşı tepkilerini artan sokak eylemleriyle, grev ve direnişleriyle ortaya koydu.
Fiili meşru mücadele hattından ilerleyen sosyalistler sokaklarda, atölyelerde, pazarlarda, istasyonlarda, kahvehanelerde dağıtılan bildirilerle, duvarları kaplayan afişlerle, üst geçitlerde dalgalanan pankartlarla, kitlelere yönelik konuşmalarla, toplantılarla ve panellerle, işçi havzalarında açılan imza stantlarıyla, kampüslere yayılan mücadele çağrıları ve özgüce dayalı düzenlenen politik gösterilerle öncülük rollerini oynama çabasını yükselttiler.
Faşist diktatörlüğün kapsamlı operasyonları ve tutuklamaları, Gökhan Güneş örneğinde olduğu gibi gözaltında kaybetme girişimleri, kaçırma ve ajanlaştırma çabalarını boşa çıkardılar. Her saldırıyı faşizme meydan okuyan bir araca dönüştürdüler.
Avrupa’da ise sosyalistler tüm eksiklik ve yetersizliklerine rağmen, bir taraftan kendi gündemleri etrafında faaliyetlerini yürütürken, diğer taraftan faşist şeflik rejimini teşhir etmeye devam ettiler. Bundandır ki faşist diktatörlüğün Avrupa’da yaşayan antifaşist, antikapitalist kurum ve kişilere yönelik baskı ve sindirme saldırılarının bir parçası olarak belirgin bir tarzda faşist Saray rejiminin hedefinde oldular.
Şüphesiz bu saldırılar yeni değil. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’a giden sosyalistler, devrimciler, diktatörlüğe karşı duranlar ve Avrupa halklarından antifaşistler Türk devletinin takibatına, gözaltı ve tutuklamalarına, pasaportlarına el konularak Avrupa’ya geri dönmelerine engel olunması gibi baskılarla karşılaştılar ve karşılaşmaktalar. Bu saldırılarla faşizme karşı olan herkese gözdağı verilmek, dahası susturulmak istendiği açıktır.
Geçen hafta AvEG-Kon’un yaptığı “Baskılar bizi yıldıramaz, mücadelemizi büyüteceğiz!” başlıklı ve son dönemlerde konfederasyonun ve ona bağlı kurumların kimi yöneticilerine Türk devletinin açtığı davalar ve Türkiye’ye giden çalışanlarına yönelik takibatların, gözaltıların ve ajanlaştırma çabalarının arttığı ve hiçbir baskıya boyun eğmeyerek faaliyetlerine aynı kararlılıkla devam edeceğini belirten açıklaması, bu baskılar ve saldırılar karşısında yürünecek yolu göstermektedir.
Sosyalistler, bu baskılar karşısında asla geri adım atmazlar. Faşizmin baskıları ve zulmü varsa devrimcilerin de ölümüne bağlı oldukları ve uğruna savaştıkları idealleri, devrim hedefleri var. İnsanca ve onurlu bir yaşam için mücadele etmek, geri durmayı, susmayı, boyun eğmeyi, düzenin kölesi olmayı değil, faşizmin ve bu sistemin üstüne daha fazla yürümeyi gerektirir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 7 Ocak 2022 tarihli Perspektif köşesi