Meksika’da son bir yılda 1004 kadın öldürüldü. Güpegündüz parti binasında katledilen Deniz Poyraz mahkemesinde katil erkek adaletten aldığı güç ile meydan okudu. İranlı bir kadın fotoğrafçı katledildi. Sezen Aksu, 7 yıl önce yazdığı bir şarkı sözünden dolayı dili koparılmakla, tehdit edildi. Sedef Kabaş düşüncesini açıkladığı için tutuklandı.
İzmir’de Trans kadın cinayetini polis izleyerek bir şey yapmak zorunda olmadığını söyledi. Aysel Tuğluk’un tedavisi hapishanede zor ile tutularak engellendi. Garibe Gezer davasına takipsizlik verildi. Afganistan’da kadına yönelik saldırılar her geçen gün daha fazla kurumsallaşıyor.
Yukarıda sadece birkaç günün sıralanan haberlerin hiçbiri münferit değil. Kapitalist sistemin derinleşen krizi koşullarında erkek egemenlikçi, cinsiyetçi, kadın düşmanı karakterinin birkaç günlük yansıması sadece. Ve bu da buzdağının sadece görünen yanı.
Hangi ülkede yaşanırsa yaşansın, düzeyi farklı olsun ya da olmasın gerçek ve ortak olan durum ise aynı. Kadına yönelik artan şiddet. Kadın özgürlük mücadelesi ise; bu düzeyde artan erkek egemen şiddet karşında belli bir dinamizm açığa çıkarsa da henüz olması gereken düzeyin epey gerisinde. Parçalı, savunmada. Tek tek gelişen saldırılara karşı savunma refleksi geliştirse de yaşam hakkı için bile bedel ödemek zorunda kaldığımız bugün dünya çapında giderek boyutlanan saldırılara karşı birleşik hareket örgütlenebilmiş değil. Kadın hareketi 25 Kasım, 8 Mart dünya kadın grevi gibi eylemlerde önemli bir güç ve potansiyel açığa çıkararak toplumsal mücadeleleri de ilerletebilecek önemli bir kuvvet olduğunu gösterse de hareketin birleşik örgütü henüz açığa çıkarılabilmiş değil.
Erkek egemen düzen ise, bu düzeyde artan şiddeti kendi bağlamından kopararak erkek bireyin kadına yönelik saldırısıymış gibi göstermeye çalışmaktadır. Tam da buna karşı kadın örgütleri toplumsal cinsiyet çelişkisini mücadelenin merkezine alarak toplumu kadın cinsi lehine saflaştırma hattını örmelidir. Kadın hareketinin birleşik mücadele örgütlerini, ağlarını kurmalıdır.
Kapitalist erkek egemen sistemin artan şiddetine karşı parçalı göstermelik düzenleme ve uygulamalarla kadına yönelik şiddet önlenemeyeceğine göre kadın özsavunmasını geliştirmek büyük önem taşımaktadır. Özsavunma eylemlerini şiddetin açığa çıktığı her durumda olabildiğince yaygın ve büyük bir meşruiyet duygusu ile örgütlemeliyiz. Yapılan her özsavunma eyleminin haberi de yapılarak bilgisi yaygınlaştırılmalıdır. Bir çeşit örnekleme yöntemi ile kadın özsavunması da süreklileşerek gündelik hayatın bir unsuru haline getirilmelidir. Ancak erkek cinsinin şiddete başvurduğu kadar özsavunma eylemi gerçekleştirildiğinde, kadın özsavunması da günlük olağan bir eylem biçimini alabilir. Ve ancak bu şekilde Kadın kitleleri özgüvenini geliştirir.
Pandemi koşullarında gerçekleştirilecek bu yılki 8 Mart eylemlilikleri ve kadın grevi son derece önemli bir yerde durmaktadır.
Egemenlerin pandemiyi de kadına yönelik şiddetin devasa arttığı bir döneme çevirdikleri süreçte kadın kitlelerinde ileri çıkışı örgütlemek için hız kazanmalıyız.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 28 Ocak 2022 2022 tarihli Sosyalist Kadın köşesi