Sömürgeci faşist rejim 18 Nisan itibariyle Medya Savunma Alanları’na dönük yeni bir işgal harekatı başlattı. Karadan ve havadan her türlü teknolojik silahla yürütülen bu kapsamlı operasyonda faşist rejim temsilcileri amaçlarını, daha önceki operasyonlarda olduğu gibi “son teröriste kadar sürdüreceğiz” biçiminde açıkladı. Rusya ve Ukrayna arasında süren, gerçekte ise emperyalist hegemonya savaşının bir yansıması olan konjonktürel havayı da arkalamak isteyen faşist rejim, kendi yayılmacı emellerini gerçekleştirmenin arzusuyla bölgede “baş kesen” olmak istiyor.
Kuşkusuz Kürdistan’a dönük faşist rejimin saldırıları hiç duraksamadan devam etti. Hatta denilebilir ki Rojava Devrimi’yle birlikte günlük yaşanan bir olgu oldu. Rojava ve Güney Kürdistan’a sınır bölgelere yüzbinlerce asker yığınağı yapıldı, Kürdistan’ın dağı taşı İHA, SİHA, Obüs ve uçaklarla sürekli olarak bombalandı. Faşizm beslemesi çeteci gruplar veya askeri indirme harekatlarıyla Kürdistan köyleri sürekli olarak tehdit altında tutuldu. Askeri hedeflerle birlikte sivil halkın katledilmesi de, bir bütün olarak sömürgeciliğe karşı direnen Kürt halkına biat ettirmeyi amaçladı.
Ancak tüm bu saldırılar karşısında Kürt halkı ve özsavunma güçleri bir an bile tereddüte kapılmadan kazanımlarını savunmaya, ulusal kolektif haklarını daha güçlü haykırmaya devam etti. Suriye, İran, Irak gibi bölge gerici devletleriyle birlikte ABD ve Rusya gibi emperyalistlerin de aktif desteğini almasına rağmen politik İslamcı faşist Saray rejimi, amaçlarına ulaşamadı. Tam tersine savaşı ilk elden yürüten siyasi partiler olarak Erdoğan’ın AKP’si ve MHP geniş kitleler nezdinde gözden düştü, koltuklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya geldiler.
Bu gerçekler karşısında faşist Saray rejimi bir kez daha Kürdistan’a “sefer” ilan etmiş bulunuyor. Uzun süredir devşirdiği Barzani KDP’sinin de aktif işbirliğiyle yürüttüğü bu operasyon, kardeşi kardeşe kırdırmayı hedefliyor. Kuzeyden sömürgeci Türk ordusu, güneyden ise işbirlikçi Peşmerge güçlerince çevrelenmiş olan Medya Savunma Alanları 18 Nisan’dan beri şiddetli saldırılara ve aynı zamanda, gerillanın kahramanca direnişine tanıklık ediyor.
Şüphesiz ki topyekün saldırı ancak ve ancak topyekün bir direnişle püskürtülebilir. Bunun için Kürdistan’ın dört parçası ve Türkiye coğrafyasında olduğu gibi, göçmen işçi ve emekçilerin yaşadığı Avrupa’da, sömürgeci saldırılara karşı aktif bir mücadele elzemdir. Avrupa’da yürütülecek mücadelenin içeriği ve talepleri tabi ki alanın özgünlüklerini taşımalıdır.
Olabilecek yaygınlıkta örgütlenmesi gereken eylem ve etkinlikler bir yandan en geniş Türkiyeli ve Kürdistanlı işçi ve emekçileri sokağa dökmeyi amaçlarken, öte yandan yerli halklara ulaşma, enternasyonal dayanışma çağrıları yaparak onları da harekete geçmeye çağıran nitelikte olmalıdır. Zira sömürgeci faşist rejime en yoğun siyasi, askeri ve ekonomik destek Almanya, İngiltere ve Fransa gibi emperyalist devletlerden gelmektedir.
Yine her anın ve alanın sömürgeci işgal saldırılarını teşhir etmeye kilitlenmesi, başkaca gündemlerle yürütülen kitle çalışmasının mutlaka parçası haline getirilmesi; bildiri dağıtımı, afişleme ve pankart asımı gibi formlarla güçlendirilmesi hedeflenmelidir. Sosyal medyanın değişik dillerde aktif kullanımından, iletişimde olduğumuz yerli enternasyonalist güçlerden açıklamalar, yazılar ve görsellerle direnişin parçası olmaları sağlanmalıdır.
Sömürgeci işgal saldırılarına karşı Avrupa’da çıkacak güçlü bir mücadelenin sesi, mutlaka ama mutlaka Türkiye ve Kürdistan’ın tüm parçalarında duyulacak ve hissedilecektir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 22 Nisan 2022 tarihli Perspektif köşesi