Sömürgeci faşist rejimin Kürdistan’da işgal saldırıları devam ederken “uluslararası toplum” olarak adlandırılan batılı emperyalist güçlerin çifte standartçı yaklaşımları devam ediyor. Koyabildiği en ileri tavrın “kaygıyla izlemek” olan AB emperyalistlerinin de pozisyonu; siyasi, ekonomik ve askeri çıkarlarının ötesine geçmiyor. AB emperyalistlerinin, zaman zaman seyirci durumunda kalmalarının bir diğer boyutu ise Kürt halkının güçlü tepkilerinin önüne geçmek içindir.
Sadece ABD emperyalizmi bakımından değil, aynı zamanda AB için de faşist şef Erdoğan ve Türk devleti stratejik ortak olarak görülmekte.
Genel olarak Ortadoğu’nun yer altı ve yer üstü kaynakları açısından zengin oluşu, buralardan gelecek petrol ve doğal gaza gittikçe daha fazla ihtiyaç duyar hale gelmeleri, emperyalizmin kışkırttığı yerel savaşların ortaya çıkardığı kitlesel göç olgusu, göçmenlerin Erdoğan eliyle Avrupa’dan uzak tutulması, Türkiye’nin bir NATO üyesi olması ve Avrupa’nın asker sayısı bakımından NATO’nun ikinci büyük ordusunu yanında görmek istemesi, Türkiye’nin silah ihracatı olarak da AB için önemli bir pazar alanı olması, AB’nin Kürdistan’a dönük tarihsel ve güncel sömürgeci işgal saldırıları karşısındaki tutumunu belirleyen temel etmenlerdir.
ABnin dilinden düşürmediği “demokrasi, insan hakları, halkların kendi kaderini tayin hakkı”, “hukuk” vb. terimler, söz konusu Kürdistan olunca bir anda unutulup gidiyor.
Rusya’nın Ukrayna’daki işgal saldırılarına, Ukrayna’ya her türlü destek vererek karşı duranlar, söz konusu Kürdistan olunca bir kınama dahi yapmamaktalar.
Kendi emperyalist çıkarlarına yedekleyemediği halkları ve onun öncülerini düşman belleme, düşman hukukunu uygulama tutumu, emperyalizmin karakteristik özelliklerindendir.
AB’nin ortaya koyduğu tavır aslında emperyalist kapitalist sisteme uygun ve içkin olan bir tavırdır. Kapitalizm altında dile pelesenk olan tüm insani değerler, çıkar ilişkileri karşısında bir anda hiç olurlar. Gerisi, düzmece ifadelerle, yalan açıklamalarla halkları kandırmaya devam etmek olur.
Şimdi esas muhataplara, yani yerli işçi ve emekçilere ulaşma ve onları işgal karşıtı hareketin Enternasyonal parçası yapma sorunuyla karşı karşıyayız. AB emperyalistlerinde bir tutum bekleyeceksek, bunun yolu da Avrupa halklarının kendi burjuva hükümetleri üzerinde yapacağı baskı ve mücadeleden geçmektedir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 13 Mayıs 2022 tarihli Avrupa Gündemi köşesi