Fransa’nın neoliberal cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinde çoğunluğu büyük bir farkla kaybetti. Bu, 289 sandalyeye ihtiyacı varken, sadece 245 sandalye kazanan Macron ve partisi için büyük bir darbe oldu.
Beş yıl önce Macron’un partisi ve müttefikleri 356 sandalyeye sahipti. Ortaya çıkan sonuç, Macron yönetiminin tüm diğer burjuva yönetimlerinde olduğu gibi tekellerin ve zenginlerin çıkarlarını önde tutan politikalarının ürünüdür. O’nun pandemi dönemindeki başarısızlıkları, başta Sarı Yelekliler olmak üzere işçi ve emekçi eylemlerine dönük vahşi saldırıları, ekonomik kötü gidişin önüne geçemeyişi temel nedenler olarak sayılabilir.
Seçimlerde Jean-Luc Melenchon önderliğindeki Yeni Halk Ekolojik ve Sosyal Birliği (Nupes) 131 sandalye kazanarak ana muhalefete yükseldi. Genel beklentiden az olmasına rağmen, otel temizlikçisi ve Batignolles’teki Ibis otel grevinin önde gelen kadın işçi önderlerinden Rachel Keke gibi isimler de Fransa parlamentosunda milletvekili olmayı kazananlar arasında oldu.
Nupes seçimlerden öncesi yayımladığı manifestoda, emeklilik yaşının 60’a düşürülmesi ve temel malların fiyatlarının dondurulması çağrısında bulunurken, yenilenebilir enerjiye “büyük ölçüde” yatırım yapma ve Macron’un kaldırdığı servet vergisini yeniden getirme sözü verdi. Onun başarısı, kitlelerdeki sol bir alternatif arayışının göstergesi oldu.
Faşist Marine Le Pen’in Ulusal Ralli Partisi (RN) 88 sandalye kazandı. 2017’de 8 vekile sahip olan Le Pen, tarihinin en yüksek milletvekili sayısına ulaştı. Irkçı ve faşist bir parti olarak Le Pen, Macron’un güttüğü ırkçı ve İslamofobik politikaların “kaymağını yiyen” parti oldu. Dolayısıyla ırkçı partinin yükselişinin de devam ettiği son seçimlerle birlikte bir kez daha görülürken, ırkçı ve faşist harekete karşı mücadelenin ertelenemezliği gerçeğini de kendisini dayatmış oldu.
Seçimlere toplam katılımın yüzde 46’larda seyretmesi esasında kitlelerin var olan burjuva partilerine besledikleri umudun ne kadar az olduğunu göstermesi bakımından da çarpıcıdır. Genel atmosferin yüksek olduğu bir seçimde dahi katılımın bu kadar düşük olması, devrimci özneler için kitlelerin mücadelede özneleşmesi için bir çağrı olarak da yorumlanabilir.
Öyle görünüyor ki parlamentodaki çoğunluğu kaybeden Macron, sağcı müttefikleri ile hükümet kurmayı deneyecek, bununla birlikti kimi faşistleri de destek kuvvet olarak değerlendirecek.
Daha Nisan ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Le Pen’i yenmek için oylarına ihtiyaç duyduğu Nupes’i oluşturan partilere çiçekler yollayan Macron, yeni dönemde Nupes’i “tehlikeli ve antidemokratik” olarak lanse ederek cadı avını başlatmaya ne kadar hevesli olduğunu gösterdi. France24 kanalı bu durumu şöyle tarif etti: “İki ay sonra, iktidar partisi kıdemli solcuyu ve onun yeni kurulan koalisyonunu Cumhuriyet’e yönelik yeni tehdit olarak seçti. Macron’un eski eğitim bakanı Jean-Michel Blanquer’in sözleriyle, Nupes, ‘Le Pen’in aşırı sağı kadar tehlikeli’ bir aşırılıktır.”
Nupes, Melenchon’un Boyun eğmeyen Fransa (LFI), Sosyalist Parti, Komünist Partisi ve Yeşiller dahil olmak üzere beş partiden oluşuyor. Kurulan koalisyonla bu seçimlerde atak yapan Nupes, aslında Melenchon’un tipik burjuva parti olan sosyalist ve yeşiller gibi tekel yanlısı partilere verdiği ödünlerle, ilerici olmaktan çıkarak liberal limana gemi atmış oldu. Koalisyonu kurabilmek için Melenchon, polis şiddeti komisyonunun kurulması, büyük şirketlerde işten çıkarmaların yasaklanması ve bankaların kamulaştırılması gibi daha önceden öne sürdüğü kimi talepleri terk etmiş oldu.
Fransız siyaseti kutuplaşıyor ve kilit mücadelelerin sokaklarda ve işyerlerinde olacağı daha da fırtınalı dönemlere giriyoruz. Şimdi temel mesele, sola oy verenlerin – ve çekimser kalanların – bu mücadelede ne kadar seferber edileceğidir. Macron’un yakın dönemde emekli maaşlarına dönük başlatacağı yeni saldırganlıkta bu seferberlik test edilecektir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 24 Haziran 2022 tarihli Avrupa Gündemi köşesi