Atılım – İsviçre
İsviçre’de yaklaşık 80 bin inşaat işçisi çalışma koşullarının düzeltilmesi ve daha iyi ücret artışı için bir süreden beri hareket halinde.
İş yerlerinde yoğun tartışmaların ardından, 25 Haziran’da Zürich kantonunda merkezi bir yürüyüş ve miting düzenlendi. Yaklaşık 20 bin kişinin katıldığı eylem, işçilerin taleplerini haykırdıkları, birlik ve dayanışmalarını yükselttikleri bir kararlılık ve sendikalara da geri adım atmama çağrısı oldu.
Toplam 80 bin inşaat işçisinin yaklaşık dörtte birinin eyleme katılması, işçilerin taleplerini sokakta haykırmaları anlamına gelmesi de bunu gösteriyor. Görülüyor ki, inşaat sektöründe işçiler son derece yoğun ve ağır çalışma koşullarında yaşamaları, bu süreci hazırlayan bir zemin olmuştur. Bu durum sendikalar üzerinde işçilerin artan baskısının da bir ifadesidir.
İsviçre’de, yaklaşık 80 bin işçiyi kapsayan İnşaat Sektörü Toplu İş Sözleşmesi patronların dayatmalarıyla tıkanma noktasına gelmiştir. Görüşmelerde patron örgütleri, ücretleri düşürüp çalışma süresini arttırmayı dayatırken, inşaat işçileri ve bağlı oldukları sendikalar bu dayatmayı kabullenmeyerek, tepkilerini eylemleriyle sokağa yansıtma yolunu tuttular. Sendikalar tarafından yapılan ortak açıklamada; sektörde, koşulların ağırlaştığı, artan patron baskısına bağlı olarak her iki inşaat ustasından birinin branşı terk etmek zorunda kaldığı, meydana gelen iş kazalarının sayısında ise ciddi bir artış olduğu vurgulandı. İnşaat işçilerinin alım gücü düşerken, inşaat patronlarının geçmiş yıllara göre daha fazla kâr ettiği de bunlara eklendi.
İş ve işçi sağlığının daha fazla korunması, çalışma süresinin düşürülmesi, yol harcırahının ödenmesi, kötü hava koşullarında iş süresinin çalınmasına son verilmesi, patronların haftalık 50 saatlik çalışma süresinin kabul edilmemesi, ücret ve ikramiyelerde kesintiye gidilmemesi, ücretli mola süresinin uzatılması vb. inşaat işçilerinin yükselttikleri taleplerin başlıcaları. İşçiler, iş yerlerinde ve sendikalarda bu talepleri toplu bir şekilde tartışarak, iradelerini açıkça gösterdi. Sendikalar, işçilerin bu kararlılığını daha fazla dikkate almak zorunda kaldılar. Bunun karşısında inşaat patronları, 50 saat haftalık çalışma süresini, ikramiye ve ücret kesintilerinin normalleştirmesini, çalışma saatlerinin kuralsızlaştırılmasını dayatırken, bunun kabul edilmemesi durumunda sözleşmeyi tek taraflı feshedecekleri tehdidinde bulundular. İşverenin bu tehditlerinin etkili olmayacağı, işçilerin barikatına çarpacağı bir gerçek. İnşaat işçileri yeni ve kendi lehlerinde bir sözleşme için sokağa çıkmaya, eylemli tepkilerini yükseltmeye başladı. Ve önümüzdeki süreçte bu tepkilerin artacağı da bir gerçek.
İnşaat işçileri taleplerini sokakta haykırmalarıyla, yeni sürecin ateşleyicisi rolünü oynadılar, oynuyorlar. İsviçre işçi sınıfını, hak gasplarını ve ekonomik krizin yükünü kabullenmemeye çağırıyor. İşçiler ve öteki çalışanlar, Koronadan sonra şimdi de Ukrayna savaşı bahanesiyle yeni bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya olduğunu yaşayarak görüyorlar. Bu koşullarda diğer batı Avrupa ülkelerindeki işçi grev ve direnişlerinin gelişme eğilimi göstermesi bir tesadüf değil. Hollanda’nın birçok kentinde otobüs şoförleri, ücretlerin artırılması, iş yüklerinin hafifletilmesi ve daha iyi toplu iş sözleşmesi için greve gitmesi; Yunanistan’da sağlık çalışanlarının sağlık sistemine ayrılan bütçenin ve personel sayısının artırılması talebiyle greve gitmesi; İngiltere’de 41 bin demir yolu işçisinin 3 günlük grevi; Belçika’da hükümetin kemer sıkma politikasına karşı tüm uçak, tren, otobüs ve metro seferlerini etkileyecek ülke çapında uyarı grevleri bunu doğruluyor.