Yıl boyunca yoğun tempo ile çalışan, stresli bir yaşam ve koşuşturma içinde olan insanların elbette ki belli dönemlerde yaşadığı stres ve yorgunluğu atmak için vücudunu dinlendirmeye ihtiyacı var. Ancak önemli olan dinlenceye nasıl yaklaştığımız. Kapitalist sistemin insanlara verdiği tatil anlayışıyla mı hareket edeceğiz, yoksa dinlenceyi siyasal mücadelenin görevleriyle bağı içinde mi ele alacağız?
Komünistler dinlenceyi siyasal gelişmelerden, devrimci görevlerden uzak durarak değil, devrimci görevleriyle birleştirerek yapabilmelidir. Dinlenebilmek adına dünyada olup bitenlerden uzak durmak, siyasal gelişmeleri takip etmemek, devrimci görevleri tamamen askıya almak komünistlerin tavrı olamaz/olmamalı.
Yaz döneminin birçok insan üzerinde bir rehavet yarattığını ve bunun devrimci mücadeleye yaklaşımı da etkilediğini söyleyebiliriz. Bunu değişik alanlarda okurlarımız dahil, birçok insandan duymaktayız.
“Yaz döneminde bu çalışma yapılmaz, şu çalışma yapılmaz” veya “tatil dönemi olduğundan kimse kalmıyor, herkes tatile gidiyor” söylemleri çokça duyulur.
Bu söylemlerden “tatil dönemi olduğundan kimse kalmıyor, herkes tatile gidiyor” söyleminde doğruluk payı olsa da söylemdeki “kimse kalmıyor, herkes tatile gidiyor” sözü oldukça abartılı. Çünkü çalışanların büyük kesimi yaz döneminde özellikle okul tatillerinde izin alamamakta ve çalışmakta. Metal, otomobil üretimi, kimya, enerji, sağlık, gıda ve hizmet gibi sektörlerde üretim/hizmet durmamakta. Küçük esnafların bir kısmı ve istisna sayılabilecek bazı işletmeler belki birkaç hafta kapatmakta.
“Kimse kalmıyor, herkes tatile gidiyor” söyleminin arkasında yatan, yaz döneminde devrimci faaliyetlerin yürütülemeyeceği yaklaşımının olması. Bu yaklaşım, alışılagelmiş, kendini tekrarlayan çalışma alışkanlığından kaynaklanmaktadır.
Oysa olayları, olguları ve faaliyetleri zaman-mekân ilişkisi içinde ele aldığımızda ve „yaz döneminde bu çalışma yapılmaz, şu çalışma yapılmaz” yerine yaz dönemi koşullarında „şu çalışmayı nasıl yapabiliriz?” sorusuna cevap aradığımızda, alışılagelen dışında yöntemler bulup çalışma yürütmek pekâlâ olanaklıdır.
İçinden geçtiğimiz günlerde Suruç’ta ölümsüzleşenlerimizi anma etkinlikleri yapılmakta, piknikler örgütlenmekte, bazı yerlerde panel türü etkinlikler yapılmakta. Bu örnekler gösteriyor ki, iradi davranınca pekâlâ etkinlikler yapılabiliyor. Bu hattan neden devam edilmesin?
Dinlence için alanından uzaklaşanların bir yandan vücudunu dinlendirirken, diğer yandan bu süreci okuma ve eğitim çalışmasıyla birleştirmesi neden olmasın?
Alanlarında kalan yoldaşların ziyaret edebileceği bir kitle mutlaka vardır. Başka zamanlarda gidilemeyen çevre çeper ilişkilerinin taranması, ziyaret edilmesi, kurumlarda bir araya getirilmesi, siyasal sohbetler yapılması, az sayıda insanla da olanaklıdır.
Ağustos sonundan itibaren girilecek temponun hazırlıkları şimdiden neden başlamasın. 10 Eylül kutlamalarından gecelere, kongrelerden panellere ve başkaca buluşmalara planlar ve hazırlıklar şimdiden yapıldığında, hedeflerin yakalanması, çalışmaların başarısı garantiye alınmış olacaktır.
Birleşik mücadeleyi ileriye taşıma, onun öznelerinden olan komünistlerin önemsediği, ötelenemez devrimci bir görevdir. Birleşik mücadele güçlerinin, mücadeleyi daha ileriye taşıma çağrısı olan “Faşizmi yıkalım, özgürlüğü kazanalım. İleri, daha ileri!” şiarı, faşizmi yıkmaya kilitlenmiş birleşik bir mücadele hattının her alanda örülmesini/güçlendirilmesini ve işlevselleştirmesini gerektirmektedir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 15 Temmuz 2022 tarihli Perspektif köşesi