26 Mart 2023 Pazar - 05:54
DÖKÜMANLAR
Video Haberler
Haber Gönder
AVEG-KON
  • Languages
    • Deutsch
    • English
    • Français
suruç banner - copy
suruç banner
  •  
  • GÜNCEL
  • EMEK
  • KADIN
  • GENÇLİK
  • EKOLOJİ
  • KÜLTÜR-SANAT
  • DÜNYA
  • AÇIKLAMALAR
  • SEÇTİKLERİMİZ
  • TÜM HABERLER
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  •  
  • GÜNCEL
  • EMEK
  • KADIN
  • GENÇLİK
  • EKOLOJİ
  • KÜLTÜR-SANAT
  • DÜNYA
  • AÇIKLAMALAR
  • SEÇTİKLERİMİZ
  • TÜM HABERLER
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
AVEG-KON
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Haber Gönder

İGİF: İsviçre ve Göçmen Düşmanlığı

19 Ağustos 2022 Cuma- 07:00
İGİF: İsviçre ve Göçmen Düşmanlığı
PaylaşTwitWhatsapp

AVEG-KON’a bağlı İsviçre Göçmen İşçiler Federasyonu (İGİF), “İsviçre ve Göçmen Düşmanlığı” başlıklı açıklama yaptı.

Açıklamayı aynen yayımlıyoruz:

İGİF: İsviçre ve Göçmen Düşmanlığı

 Göçmenler doğup büyüdükleri, kişilik, kimlik ve kültürlerini oluşturdukları ülkelerini bırakıp; dilini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini ve yaşam biçimini bilmedikleri ülkelere göç ederek geliyorlar. Bir belirsizliğe yelken açmak, birçok sorunu başlangıçta içinde taşıdığı gibi denizlerin ve okyanusların azgın dalgalı sularında kendine yaşam alanı ve şansı aramaya çıkıyorlar. Dolayısıyla göçmenlik zor zenaattır.

Kapitalizmin doğuşuyla birlikte, sermaye ucuz işgücü arayışına çıkmıştır. Bu da beraberinden zorunlu olarak göçmenliği doğurmuştur. 1800’lerde başlayan göçmenlik her geçen gün daha karmaşık sorunlar üretmektedir. Buna ülkelerin politik tercihleri ve baskı sistemleri, savaşlar ve doğal afetlerde eklenince göçmenlik uluslararası bir sorun haline gelmiştir.

Göçmenlerin işyerlerinde çokça sıkıntı yaşadıkları hepimizin bildiği bir gerçek. Bunun göçmen oluşlarından kaynaklı durumun yanı sıra, dil bilmemek, kendini ifade edememek, haklarını bilmemek çok önemli rol oynamaktadır. Göçmenlerin eğitim seviyesinin düşüklüğü, bir meslek sahibi olmayışları, sanayi ve teknolojideki gelişmeleri ve yenilikleri takip edememeleri ve bilmeyişleri; sanayi ve teknolojideki yeniliklerin kalifiye olmayan işçilerin işsiz kalmasına yol açmaktadır. Bütün bunlardan dolayı göçmenler daha fazla işsiz kalıyorlar ve düşük ücretli ve zor işlerde çalışmaya zorlanıyorlar.

Göçmenlerin işsizlikten etkilenmemeleri veya çok az etkilenmeleri için meslek kurslarına gitmeleri gerekmektedir. Bu sıkıntıları yaşayan göçmenlerin en azından varını yoğunu döküp çocuklarını okutmaları, bir kalifiye insan, sertifika ve diploma sahibi insan ve meslek sahibi insan olmaları için emek sarf etmelidirler. Böylece göçmen profilimizi önemli ölçüde değiştirebiliriz.

İşsizliğin göçmenler üzerindeki tahrip edici etkileri çokça fazladır. Bunun için göçmenler bir yerliden daha fazla etkileniyorlar. Dil ve meslek eğitimi faktörleri göçmen işçileri her zaman geri plana itiyor. Yerliler daha az etkileniyorlar. Göçmenler işsiz kaldıklarında iş piyasasında göçmenler için tercih edilen işlerle ilgili meslek kurslarına gitmeleri gelecek için bir avantaj yaratabilir. Çünkü kalifiyesizlikten vasıflı işçi haline geliyorlar.

İşsizlik göçmen ve yerli işçi ve emekçilerde sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Bel ağrıları, migren, psikolojik bunalımlar, aile içi sorunlar, yükümlülüklerini yerine getirememek, iletişim bozuklukları, kültürel ve sosyal çelişkiler, görüntü kirliliği, içine kapanma, şiddet eğilimi ve depresyon yaşamlarının önemli bir parçası haline gelebiliyor.

Avrupa’ya işçi ve iltica olarak gelen Türkiyeli göçmenler önce fabrika işçisi, sonra bakkalcı ve ardından dönerci Türkler olarak anılmaya başlandılar. Halen de döner sektörünün esası Türkiyelilerin elindedir. Avrupa’da ve dünyada döner sektörü kabul gören ve günlük yaşamın vazgeçilmezi haline geldi. Bunun için bir meslek eğitimi ve eğitim görmeleri de gerekmiyor. Türkiyeli göçmenlerin esası döner sektöründe çalışmaktadırlar. Türkiyeliler döner sektörüyle anılır oldular.

Türkiyelilerin birinci kuşağı para kazanmanın dışında ek bir sosyalleşme yaratamadılar. İkinci kuşak birinci kuşağın yaşadığı güçlüklerin aynısını yaşamamak için dil öğrenmek ve en azından ortaokul düzeyinde bir eğitim almaya başladılar. Üçüncü kuşak bir adım daha atarak meslek ve lise eğitimini en azında zorlamaya başladı. Meslek sahibi olanlar ve yüksek okula gidenler de vardır. Artık her meslekten sınırlı sayıda insanımızın adından söz ettirmesi de söz konusudur.

Artık sarı öküz rüyaları bitti. Türkiye’den Avrupa’ya göç ve kaçış vardır. Göçmenler buranın bir parçası oldular. Emekli olanlar ve yaşlılar gitse bile çocukları gitmeyecek. Bu beraberinden bazı şeyleri değiştirdi. Göçmenlerin sosyal yapısı ve sorunlara bakış açısı artık değişti. Bunun için göçmen politikaları da değişmek zorundadır. Aileler çocukların okuması, iyi bir meslek ve kariyer sahibi olmaları için yoğun çaba sarf ediyorlar. En azından kendilerinin yaşadıklarını çocuklarının yaşamasını istemiyorlar. Çocuklarının geleceklerini Avrupa’da örgütlüyorlar.

Ailelerin bu istemi çok temiz ve masumane bir istemdir. Ancak istemek yetmiyor. Çünkü hem kendilerinin hem de çocuklarının dilleri ve eğitim alt yapıları buna yetmiyor. Sistemin özellikle göçmenleri elemeci mantığı da dikkate alındığında bu daha da güçleşiyor. Ancak kazançlarının bir kısmını çocuklarının eğitimi için ayırma bilincine erişmiş olmaları önemli bir gelişmedir. Çocuklarının zayıf olan derslerinde ek öğretmen ve ders almaları bir pozitif yandır. Avrupa’da bunun çokça olanakları vardır.

Anneler ve babalar çocuklarını sevmeli ve önemsemelidirler. Çocuklarının sorunlarına şefkat ve bir arkadaş sıcaklığı içinde yaklaşmalıdırlar. Çözemedikleri sorunların üstüne yatmamalı ve uzmanına danışıp çözüm üretmelidirler. Anne ve babalar gerekli çabayı sarf etmeden sadece iyi dilek ve temennilerle çocuklarının başarılı olmalarını bekliyorlar. Maalesef yok böyle bir şey ve böyle bir şey de mümkün değildir.

Göçmen gençliğimizin en önemli sorunlarından birisi meslek yeri bulmak ve eğitimdir. Düşük seviyeli eğitimin verildiği okullarda okuduklarından düşük notlarla meslek yeri ve okulu arıyorlar. Dolayısıyla düşük, kalifiyesiz meslekler yapıyorlar. Göçmen çocukları hayatın başından düşük başlıyorlar ve bütün yaşamı boyunca bu düşük trend bir çizgi halinde takip ediyor. Göçmen olması bile meslek yerine alınmada bir engeldir. İyi bir eğitim almış, iyi bir meslek yapmış, notları iyi olan bir göçmen genci ucuz işçi olarak hemen kaparlar. Aynı koşullara sahip olan yerli ve göçmenler söz konusu olduğunda tercih yerliden yana yapılmaktadır. Bunun için göçmen aileleri çocuklarının kalitesi, vasfı ve kalifiyesini yükseltmek için çaba harcamalıdırlar. Çocuklarınızı işverenler için tercih edilen ve edilecek insanlar haline getirin. Acıda olsa bu böyledir. Yaşam bize bunu dayatıyor.

Her çocuğun dünyası, yaşadıkları, hissettikleri, özlemleri ve beklentileri farklıdır. Her insanı kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekiyor. Bütün herkes için geçerli olan kural ve reçeteler yoktur. Gençlik konusuna bu perspektifle yaklaşmak çok önemlidir. Çocukların özgüven içinde, kişilik, kimlik ve bağımsız gelişimini elde etmesi için her şeyden önce çocuğa hükmetme ve dayatma değil, saygı duymalı, güven duymalı, sorumluluk verilmeli, sevgi ve şefkat gösterilmelidir. Çocukları ciddiye almalıyız, samimiyetimizi, içtenliğimizi ve güvenimizi her aşamada hissettirmeliyiz. Çocukların eğitim hayatlarında başaracaklarına inanmalı, kesinlikle çocuk yerine karar verilmemelidir. Biz tercihimizi, eğilimimizi, istemimizi konuşalım ama son kararı çocuğun ve gencin kendisine bırakmalıyız. Hatta çocuğun ve gencin kararını oluşturmasında kendisine yardımcı olmalıyız. Çocuklarla ve gençlerle ilgili kararlar çocuklarla birlikte alınmalıdır. Çocuklar ve gençler yanlış yapabilirler. Bu onların yanlışı ve kararıdır. Ama çocuk ve genç en azından bunun kendi yanlışı olduğunu anlar ve suçlu aramaya yeltenmez.

Ötekilerin Enternasyonali Göçmenlik

Günümüzde de göçmenlerin sorunları çözülmek ve güvence altına alınmak yerine daha da ağırlaşarak ve yeni yeni sorunlarda eklenerek devam etmektedir. Göçmenlik özünde sömürünün sürmesi ve ucuz emek sömürüsü çarkının devam etmesi üzerine kurulduğu için çözümü de güç olacaktır. Göçmenlik sorununu yaratanlardan çözümü beklemek bir hayaldir. Çözüm göçmenlerin kendi örgütlü gücü ve mücadelesindedir. Kimse kimseye kendi dünyasında bir cennet vermez.

Bugüne kadar göçmenlik sorununu çıkmaz hale getiren göçmenlerin ve göç kabul eden ülkelerin göçmenleri kalıcı olarak görmemeleriydi. Bunun için hiçbir sorunu çözmek esaslı ele almıyorlardı. Daha doğrusu olanları sorun olarak da görmüyorlardı ve algılamıyorlardı. Göçmenler artık kalıcı hale gelmeye başladılar. Kaldıkları ülkenin bir parçası ve hatta azınlık grupları haline geldiler. Özellikle aile bileşimi, çocukların gelmesi, çocukların eğitim ve öğretimi, ev sorunu gibi birçok sorunun açığa çıkmasına yol açtı. Göçmenlerin yaşadıkları ülkenin yönetimleri ve kendileri göçmenlik sorununun çıplak gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar. Bundan sonra sorunu gündemlerine aldılar. Ancak çözmek için değil, geçiştirmek için hareket ettiler. Politik, ekonomik ve kültürel kaygılardan yaklaşıldığından kendini dayatan göçmenlik sorununu çözmek güçlenmiştir. Sorunu çözmek niyeti de olmayınca sorun karmaşıklaşarak varlığını ağırlaşarak devam etmektedir.

Bizim bir göçmenlik sorunumuz vardır. Biz kendimiz göçmeniz. Vatandaş olsak da bu böyledir. Mücadelemizi ve örgütlenmemizi göçmenlerin üzerine inşa etmiş bir yapıyız. Göçmenlerin varlığı ve yaşadığı sorunlar bizim varlık nedenimizdir. Kendimizi böyle tanımladıktan sonra göçmenler üzerinde bilimsel çalışma ve araştırmalar yapmak zorundayız. Göçmenlik sorununu çözmek istiyorsak göçmenliği bütün detaylarıyla bilmemiz gerekiyor. Bilmediğimiz ve anlamadığımız bir sorunu çözemeyiz.

-Ekonomik, politik, doğal afet ve beyin göçünün göçmenler üzerinde doğurduğu sorunlar, zorluklar ve göçmenliğin ortaya çıması;

-Göçmenlik olgusu ve göçmenliğin siyasi nedenleri ve tarihsel analizi;

-Avrupa’da bulunan göçmen işçi ve emekçilerin, politik sığınmacı ve sürgünlerin genel sorunları;

-Göçmenlerin sosyal yapıları, eğitim düzeyleri, kadınların ve gençlerin sosyal yapıdaki yerlerine açıklık getirilmesi;

-Göçmenlerin yaşadığı ülkelerdeki ekonomik ve siyasi krizler, işsizlik durumu, göçmenlerin işgücüne duyulan ihtiyaç;

-Yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın artması, ırkçı şiddet olayları, ırkçı-faşist partilerin varlığı ve giderek güçlenmeleri;

-Göçmenlere karşı işyerlerinde, okulda, sokakta ve yaşamın her alanında yapılan ayrımcılık;

-Irkçılığa ve ayrımcılığa, yabancı düşmanlığına karşı verilecek bilinçli örgütlü mücadele biçimleri;

-Göçmen çocuklarının eğitim, öğretim, anadil ve kültürde öğrenimi, çocuk hakları, dil öğrenimi, çok dilde ve kültürde eğitim;

-Göçmen çocukların günlük yaşamda okulda ve evde karşılaştıkları sorunlar, şiddet, uyuşturucu bağımlılığı, okulda ve evde kaçmalar, eğitim ve öğretimde başarısızlık;

-Aile içi çatışmalar, boşanmalar, ailenin ve devletin çocuklara ilgisizlik, sevgisizlik, hoşgörüsüzlük, kültürel yozlaşma, askerlik ve vatandaşlık sorunları;

-Din hizmetleri üzerinden göçmenlerin gerici ve ırkçı bir malzeme olarak kullanılmaları;

-Göçmen kabul eden ülkelerin eğitim politikaları, göçmenlerin örgütlenme sorunları, örgütlenmenin önündeki engeller;

-Herkese eşit sosyal ve siyasal haklar, bütün alanlarda seçme ve seçilme hakkı gibi konularda analiz ve çözüm yöntemleri bulmak gibi akademik, bilimsel çalışmalar yapmak zorundayız. Göçmenler yaşadıkları ülkenin vazgeçilmez ana dinamikleri ve güçleri oldukları için bu sorunlara eğilmek zorundayız.

Göçmenlik sorunu yakın zamana kadar ciddi olarak ilgi alanımızda değildi. Genel söylemler ve teorik yaklaşımlar vardı. Göçmenlik ve göçmenlikten kaynaklı sorunlar somuttur ve burada yaşanıyor. Bunun için somut olarak eğilmek bir zorunluluktur. Böyle yaklaşmazsak sorunları temelden çözemeyiz. O zaman soruları şöyle sormak lazımdır.

-Göçmenlerin sorunlarını çözmek için neler yapılmalıdır?

-Göçü önlemek için neler yapılmalıdır?

-Çocukların eğitim ve öğretimini nasıl çözmeliyiz?

-Göçmenlerin seçme ve seçilme hakkı nasıl çözülmeli?

-Göçmenlerin örgütsüzlüğü nasıl aşılmalıdır?

-Yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa karşı neler yapılabilinir?

-Irkçılık konusunda göçmen ve yerlilere ne görevler düşüyor?

Biz bu ve buna benzer sorulara bilimsel cevaplar bulduğumuzda göçmenlik sorunları çözülür ve çözülmese bile en azından hafifler.

Bütün dünyada iç ve dış göç yani göçmenlik sorunu güncelliğini korumaktadır. İç göçün ekonomik ve sosyal bazı önemli sorunları vardır. Dış göç olayı iç göç kadar basit değildir. Dilleri, dinleri, renkleri, ırkları, gelenek ve görenekleri, yaşayış biçimleri farklı olan insanlar ve topluluklar birbirlerine karışıyorlar. Ötekilerin enternasyonalidir göçmenlik. Göçün sınıfsal ve toplumsal sosyolojisini açığa çıkarmak gerekir.

BFS (İsviçre Federal İstatistik Dairesi), “Beraber Yaşamak” başlıklı geniş çaplı bir istatiki araştırma yaptı. Bu araştırmanın ortaya çıkardığı sonuç İsviçrelilerde ciddi boyutta bir ırkçılığın ve göçmen düşmanlığının geliştiği görülmektedir. Bu çalışmaya göre İsviçrelilerin %36’sı yabancıları ve göçmenleri “başka tarzlı” olmakla nitelendiriyor. Yani “öteki” olarak değerlendiriyor. Bu İsviçrelilerin üçte birinden fazlasının yabancılardan rahatsız olduğunu gösteriyor. Rahatsızlığın nedenleri olarak da cilt rengi, dil, din, ırk farkı ve yaşam tarzı farklılığı olarak gösteriliyor. Bu yabancı ve farklılıklara karşı düşmanlığın yüksek ve korkutucu bir ırkçılığın geliştiğini gösteriyor.

İstatiğin ortaya koyduğu yabancı düşmanlığı ve ırkçılıktır. Bu ırkçılığın ve düşmanlığın oranları da ilgi çekicidir. Müslümanlar %14, siyahlar %10, Yahudiler %8 gibi sıralanıyor. İsviçreliler Müslümanlara ve İslâm dinine karşı %33 oranında güven duymuyor. Bu çok ciddi bir durumdur. Farklılıklara, farklı kimlik, kültürlere ve dinlere düşmanlığı içeriyor.

İsviçreliler yabancıların tehdit unsuru oluşturduğunu düşünüyor ve bu oran %4 olarak seyrediyor. Ayrıca %65 gibi büyük bir çoğunluğu yabancılardan dolayı sokakta kendisini güvende hissetmiyor. Buna karşılık İsviçrelilerin %56’sı göçmenlerin İsviçre’de iyi entegre olduklarına inanıyor.

Ekonomik kriz koşullarında yabancıların sınırdışı edilmeleri düşüncesine %64 karşı çıkıyor. Ayrıca %68 işsizlikten göçmenlerin sorumlu tutulamayacağına inanıyor. Hatta %56’lık gibi önemli bir oran göçmenlerden ikinci jenerasyonun otomatikman otomatikman İsviçre vatandaşlığına alınmasını savunuyor.

Bir göçmen örgütü İGİF olarak bu sonucun doğmasına sebep olanın İsviçre devletinin göçmenlere dönük ayrımcı politikalarının ve korku üzerine oluşturdukları propagandalar olduğunu biliyoruz. Bu tutumun hiçbir sorunu çözemeyeceğini söylüyoruz. Ayrıca bütün göçmen işçi ve emekçiler bu ırkçı ve yabancı düşmanlığı politikalara karşı örgütlenmeleri ve sınıf kardeşleriyle birlikte mücadele etmesi çağrısı yapıyoruz.

İsviçre Göçmen İşçiler Federasyonu (İGİF)

Etiketler: İGİF: İsviçre ve Göçmen Düşmanlığı

ilgiliiçerikler

No Cavontent Available
Sonraki yazı
Politik özgürlük mücadelesini büyütelim – Atılım / Başyazı*

Politik özgürlük mücadelesini büyütelim - Atılım / Başyazı*

ÖZGÜR HABER

ÇOK OKUNANLAR

  • Frankfurt Newrozu on binlerin katılımıyla  coşkuyla kutlandı – VİDEO

    Frankfurt Newrozu on binlerin katılımıyla coşkuyla kutlandı – VİDEO

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Stuttgart’ta seçim çalışmalarına start verildi

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Komünarların çocukları direniyor!.. Haydi dayanışmaya!..

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Seçimler ve manzara – Ziya Ulusoy

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • İşçi sınıfının hakları gasp ediliyor – Bedia Ergün

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0

Okumak için tıklayınız

  • ANASAYFA
  • İLETİŞİM
  • DÖKÜMANLAR
avegkon.com

by©2020D

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  •  
  • GÜNCEL
  • EMEK
  • KADIN
  • GENÇLİK
  • EKOLOJİ
  • KÜLTÜR-SANAT
  • DÜNYA
  • AÇIKLAMALAR
  • SEÇTİKLERİMİZ
  • TÜM HABERLER

by©2020D