Geçtiğimiz günlerde Kosova polisinin, sınıra yakın Sırpların yollarını kapatmasıyla protestoların gerçekleştirmesi üzerine iki sınır kapısını kapatması, Kosova ve Sırbistan arasında var olan gerilimin daha da fazla görünür olmasına yol açtı. Krize “gerekirse müdahale etmeye hazırız” diye açıklama yaparak karşılık veren NATO güçleri, her iki ülke arasındaki gerilimi arttırmada ne kadar iştahlı olduğunu göstermiş oldu.
Balkanlarda kısmen tanınan bir devlet olan Kosova, şimdilik geri adım atarak sınırlarını tekrar açtı. Ancak Kosova sınırları içerisinde yaşayan etnik Sırpların, Sırpça verilenlerin aksine Kosova plakalarını kullanmaları için yoğun baskı uygulanmaya devam ediyor. Sırplar ise, bunun çoğunluğu Arnavut olan Kosova devletini meşru tanımaları anlamına geleceğini iddia ederek, Kosova plakası kullanmayı reddediyor.
Şüphesiz ki yaşanan huzursuzluk, Balkanlar ve Kosova’nın çalkantılı tarihinin bir sonucudur. İkinci Dünya Savaşı döneminde çoğunlukla Arnavutluk’un bir parçası olan Kosova, daha sonra Sırbistan’ın özerk bir bölgesi olarak Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nin bir parçasıydı. 1980’lerin başında Arnavut öğrenciler tarafından düzenlenen özerklik protestoları devlet tarafından ezildi.
Yine 80’lerin sonuna doğru tekrar yükselişe geçen Kosova’nın bağımsızlığı talebi, emperyalistlerin savaş kışkırtıcılığı arasında 1989’da Slobodan Miloseviç’in Kosova’nın özel özerk statüsünü kaldırması ve direnenleri bastırmasıyla sonuçlandı. Bu fırsatı değerlendiren NATO, eski Yugoslavya’ya karşı 78 gün süren acımasız bir savaş başlattı.
Öteden beri Yugoslavya’nın parçalanması için uğraş içinde olan batı emperyalistlerine, Miloseviç’in Sırp milliyetçiliğine dayalı yönetim şekli eklenince Yugoslavya parçalanmaya yüz tuttu. İlk olarak, Almanya tarafından teşvik edilen Hırvatistan, Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etti.
Daha sonra emperyalistlerin de kışkırttığı milliyetçi dinamik, Sırplar, Hırvatlar ve Müslümanlar arasında bölünmüş olan Yugoslav Bosna Cumhuriyeti’nde korkunç bir iç savaşa yol açtı. 1992’den 1995’e kadar on binlerce insan öldürüldü ve en az 2 milyon kişi yerinden edildi. Sonunda Sırbistan yenildi ve Kosova Birleşmiş Milletler’in himayesine girdi.
Rusya, Çin, Avrupa Birliği ve ABD gibi emperyalist güçler, Sırp-Kosova çatışmasını sürekli olarak kullanmaya çalıştılar. Eski Yugoslav ülkeleri arasındaki nüfuzlarını genişletmek için kendi çıkarları doğrultusunda manipülasyona dayalı bir şekilde kullanmaya devam ediyorlar. Mayıs ayında Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un, Kosova’ya, “tüm Batı Balkanlar”ın Avrupa Birliği’ne katılabilmesi için Sırbistan ile yaşadığı gerginliği çözmesi çağrısında bulunması bunun tezahürüydü.
Bugün Kosova ve Sırbistan arasında yaşananlar, Ukrayna’daki savaş etrafında atılan manevraların da bir parçasıdır. Kosova’da, şu anda küçük çaplı çatışmayı topyekûn bir savaşa dönüştürme gücüne sahip yaklaşık 4 bin NATO askeri bulunuyor. Ve Ukrayna örneğinde görüldüğü gibi, NATO’nun Kosova’daki askeri varlığını daha da yükseltmesi, yeni savaşlara kapı aralayacak ve daha ölümcül sonuçlar doğuracaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 7 Ekim 2022 tarihli Avrupa Gündemi köşesi