Emperyalist ülkelerdeki enflasyon oranı hali hazırda son 40 yılın en yüksek düzeyine çıkmış durumda. Burjuva ekonomistlerin tahminine göre bu tırmanış önümüzdeki dönemde de devam edecek.
AB istatistik kurumunun eylül ayı tahmini, gıda, alkol ve tütün, enerji dışı sanayi malları ve hizmet fiyatlarının, yıllık Euro Bölgesi enflasyonunun sırasıyla yüzde 8,9 ve yüzde 9,1 olarak tahmin edildiği Temmuz ve Ağustos aylarındaki rakamlara göre arttığını ve yüzde 10’a dayandığını gösteriyor.
Eurostat enerji enflasyonunu ise Eylül ayı için, ağustos ayındaki yüzde 38,6’ya kıyasla iki puan artırarak yüzde 40,8 olarak görüyor. Yüksek enflasyon krizinde en ağır darbeyi Baltık ülkeleri almaya devam ediyor. Estonya yüzde 24,2, Letonya yüzde 22,4 ve Litvanya yüzde 22,5’ü gördü.
Hollanda, ağustos ayında yüzde 13,7’den Eylül ayında yüzde 17,1’e yükselerek fiyatlarda en büyük aylık artışı gördü. İngiltere’nin enflasyon oranı, Ulusal İstatistik Kurumu’nun (ONS) bildirdiğine göre temmuz ayında yüzde 10,1 ile 40 yılın en yüksek seviyesine yükseldi.
Euro Bölgesi enflasyonu, Ukrayna’da yaşanan emperyalist kapışmayla birlikte Nisan ayında yüzde 7,4 olarak seyreden enflasyon, enerji ve gıda fiyatlarındaki hızlı artışla birlikte istatistiki kayıtların tutulmaya başlandığı 1997’den günümüze en yükseğe tırmandı. Ve bu tırmanış kıtanın her köşesinde yaşanıyor. Daha korona salgını bitmeden, korona sonrası için beklenen ekonomik yükseliş emperyalist rekabet ve hegemonya sonucu patlak veren savaş nedeniyle gerçekleşmek şöyle dursun, her gün daha fazla insanı yoksulluk pençesine itiyor.
Aslında Avrupa ve dünyanın büyük bir kısmı daha Ukrayna’daki emperyalist savaş başlamadan önce de enflasyon artışına katkıda bulunan enerji fiyatlarıyla boğuşuyordu. Savaş, Rusya’dan petrol veya doğal gaz arzının kesilmesine yol açabileceği yönündeki küresel endişeleri körükleyerek enerji krizini daha da kötüleştirdi. Ve Rusya, Eylül ayında yaptığı açıklamada, Batı yaptırımlarını kaldırana kadar Avrupa’ya gaz tedarikini tamamen sürdürmeyeceğini söyledi.
KOVID-19 salgınıyla başlayan ve derinleşen emperyalist rekabetle ayyuka çıkan fiyat artışı, küresel tedarik zincirlerini zorluyor ve mahsulleri çürümeye terk ediyor. Ukrayna’daki savaş, Rusya ve Ukrayna’nın küresel buğday ve arpanın yaklaşık üçte birini ve dünyanın yemek pişirmek için kullanılan ayçiçek yağı ihracatının üçte ikisini oluşturması nedeniyle durumu çarpıcı bir şekilde kötüleştirdi. Ukrayna aynı zamanda dünyanın dördüncü büyük mısır ihracatçısı durumunda.
Peki yükselen enflasyonun gerçekte mağduru kim dersiniz? Kapitalist tekeller mi? Hayır, onlar yükselen fiyatlarla kârlarına kâr katıyor, kâr yapmadıkları yerde zararları devlet kasasından işçi ve emekçilerin alınteriyle oluşturduğu vergilerden karşılanıyor. Ve tabi ki artan enflasyondan yine işçi ve emekçiler kaybediyor. Ücretlerde yapılan komik artışlar, ertesi gün şu veya bu kaleme gelen zam nedeniyle bir gecede eriyip gidiyor. Kâr getirmediği için kapatılan fabrikaların önüne ilk işçiler konuyor, çalışma saatleri esneklik adı altında yükseltilirken, emeklilik yaşının yükseltilmesi “devletin bekası” için sineye çekilmesi gereken acı reçete olarak sunuluyor.
Geçtiğimiz günlerde Almanya’da ücret zamlarını engellemek için kolları sıvayan SPD/Yeşiller/FDP hükümeti adına Başbakan Scholz, bütçe tartışmalarında “sosyal ortakları uyumlu eyleme” davet etti. Sıra dışı olan bu adımı Sholz, “ülkenin bekası” için attığını söyledi. Kapitalizmde ülkenin bekası demek kapitalist tekellerin çıkarı demektir, işçi ve emekçilerin değil.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 21 Ekim 2022 tarihli Avrupa Gündemi köşesi