Faşist politik İslami rejim ezilenlere karşı amansız bir savaş yürütüyor. Artan oranda pervasızlaşan, uluslararası burjuva savaş kurallarını dahi hiçe sayan sömürgeci faşist rejim, hasmını, yani başta Kürt özgürlük hareketi, devrimci ve sosyalistler olmak üzere, bilumum tüm rejim karşıtlarını alt edebilmek için “insani” tüm değerlerden soyunuyor.
Kürdistan’ın hemen hemen tüm parçalarında sayısız askeri ve çeteci güçle; savaş uçakları, obüsler, İHA ve SİHA’larla, en son tekniği kullanarak sürdüğü kirli savaşta gerilla direnişi karşısında bir türlü zafere ulaşamayan AKP-MHP faşizmi, çareyi kimyasallarda arıyor. Daha önce de defalarca kullandığı kimyasallarla işlediği insanlık suçlarına, geçtiğimiz hafta Medya Savunma Alanları’nda 17 gerillanın katledilmesiyle yenilerini ekledi, eklemeye de devam ediyor.
Evet, vahşetin en koyu hali bugün Kürt’e karşı işleniyor. Soykırım amacı güden bu saldırılara, cenaze ve mezarlara saldırı, hapishanelerin tabutluklara çevrilmesi, tutsak yakınlarının sürekli şiddet altında tutulması, kitle eylemlerinin baskılanması, yoğun dezenformasyon ve savaş kışkırtıcılığı, özgür basının susturulması, demokratik kurumların işlemez hale getirilmesi, faşist mahkemelerin 7/24 mengene dişlisi gibi işliyor oluşu vb. eşlik ediyor.
Şüphesiz ki insanlıktan soyunmuşluk hali sadece Kürt’ün ezilmesini ve sömürgeciliğin ilelebet devamını içermiyor. O, bu amaca ulaşmak ve bir avuç sermayedar kasasının sürekli dolmasını sağlamak için başta Türk halkı olmak üzere bütün halklardan ve toplumsal kesimlerden ekonomik, demokratik tüm haklardan vazgeçmesini ve böylelikle faşizme tam biat istiyor. Madenci katliamının “fıtrat”, “kader” olduğunun kabul edilmesini, kadının yerinin “evi” ve işininse çocuk yapmak olduğunun akıllara kazınmasını, sansür yasasına ses çıkartılmamasını, grevlerin “milli” çıkarlara ters hareketler olarak görülmesini, açlık ve yoksulluğu devletin bekası için verilen “yüce” savaşta sineye çekilmesi gereken bir sonuç olarak kabullenmeyi salık veriyor. Kısacası “bizimle birlikte herkes insanlığından soyunacak, insana dair ne varsa terk edecek, düşünmeyecek bile” diyor.
Yeri göğü sarmış kara bulutlarla yüklü havada gelecek umudu taşıyan can siperane gerilla direnişini kıramayan faşist rejim, çareyi kimyasallarda arıyor. Ve tüm bunları dünyanın gözü önünde yapıyor.
Kızışan emperyalist rekabet ve hegemonya mücadelesi nedeniyle kendi çıkarlarının peşinde gözü dönmüşçesine koşan emperyalistler, kimyasalı kullanan rakip güçler olunca ve hatta kimi dönem kimin kime karşı ne kullandığının net olmadığı durumlarda bile tüm emperyalist kurum ve kuruluşları aktif hale getiriyor. Ancak söz konusu kendi güçleri, işbirlikçileri olunca görüntü ve delillerin çok net olduğu Kürdistan’daki kimyasallı gerilla katliamlarını halı altına süpürmeyi, üç maymun rolünü oynamayı tercih ediyorlar.
Bu durum bize, yani Avrupa’da yaşayan Türkiyeli ve Kürdistanlı demokrat, yurtsever ve sosyalist güçlere, sömürgeci faşist rejimin kimyasallı saldırıları da dahil katliamlarına karşı mücadelede esas muhatap alınması, harekete geçirilmesi gerekenlerin kimler olduğu sorusunu gündeme getiriyor.
Hiç şüphesiz ki emperyalist güçler, devlet ve organları kendi ulusal ve uluslararası yasalarını uygulamaya, bunun için katliamcı faşist rejimle her türlü ilişkinin kesilmesi de dahil olmak üzere bir dizi taleple baskılanmaya çalışılabilir. Yine demokratik değerler, insan hakları, ifade özgürlüğü vb. gibi hakların korunması için kurulduğunu iddia eden kurum ve kuruluşlar da harekete geçmek için çeşitli biçimlerde zorlanabilir.
Ancak burada unutulmaması gereken halka yerli halklar, işçi ve emekçilerdir. Yukarıda bahsettiğimiz hedeflere ulaşmak ancak halklar arasında güçlü bir enternasyonalist dayanışmanın açığa çıkartılmasıyla elde edilecektir. O halde yerli ve göçmen işçi ve emekçilerin örgütlü olduğu tüm örgütlenmeler, yanı başımızdaki komşumuz, birlikte çalıştığımız işçi dostumuz, okuldaki kadın arkadaşımız, beraber eğlendiğimiz genç kardeşimiz bu vahşeti bilmeli, harekete geçmeli ve insanlık değerlerini ayağa kaldırmalı.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 28 Ekim 2022 tarihli Perspektif köşesi