Genç kadın örgütü ZORA olarak 5 ve 6 Kasım tarihlerinde Berlin’de düzenlenen ikinci Uluslararası Kadın Konferansı’na katıldık. Genel olarak, konferansa katılımımız önemli ve değerlendirmeye değerdi.
Konferansın ilk günü iki oturuma ayrılmıştı, birincisi “Üçüncü Dünya Savaşı ve Devlet ve Erkek Dokunulmazlığının Sona Erdirilmesi” üzerineydi, ikinci oturumda ise bazı atölye çalışmaları vardı.
ZORA olarak “Stratejik Bir Mücadele Olarak Kadınların Kurtuluşu” konulu atölye çalışmasına katıldık. İlk oturum yine her biri belirli konuşmacılara sahip üç konuya ayrılmıştı. Ancak bu, kendi aralarındaki bir tartışmadan ziyade, ilgili konuşmacılar tarafından verilen bir ders niteliğindeydi. Konu başlıkları kadına yönelik devlet şiddeti, ekokırım ve görünmez işleri görünür kılmaktı. Hafta sonu boyunca konuşmacıların esasen asıl konuya hiç değinmediklerini söylemek gerekir.
En fazla içeriğe sahip olan konuşmacı Mariam von Rawa’ydı. Kadınlar olarak antiemperyalist mücadelenin gerekliliğini açıkça vurgulayan tek konuşmacılardan biriydi. İlk oturumdan sonraki soru-cevap bölümü ne yazık ki çok kısa sürdü ve tartışma ideolojilerimizde maneviyatı koruma sorusuyla sınırlı kaldı.
Çalıştayda üç konuşmacı kendilerini tanıttı. Önce bir kadın Zapatistalar, ardından Arjantin’den bir kadın Ni Una Menos hareketi ve son olarak da Kuzey Kürdistan’dan bir kadın konuştu. Yine tartışmalarda farklı mücadeleler arasında çok az alışveriş oldu ve ortak perspektifler tartışılmadı. Tunus’a benzer şekilde, her kadın kendi ülkesindeki durum hakkında bilgi verdi. Öte yandan, bu raporlardan bazıları çok ilginçti ve ZORA olarak özellikle Ni Una Menos’un deneyimlerini duymanın değerli olduğunu belirtmek gerekir. Ni Una Menos kadınları, 2015 yılında büyük bir kitle hareketi olarak özel alandan çıkmak, öfkelerini kolektif bir şekilde ifade etmek ve kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin özel değil sistematik olduğunu göstermek için yola çıktılar. Arjantinli kadın ayrıca pandemi döneminde harekete geçirici güçlerinin çoğunu kaybettiklerini, ancak son aylarda birkaç yıl öncesine göre daha az insan olmasına rağmen sokağa çıkmaya devam ettiklerini ve morallerinin bozulmasına izin vermediklerini bildirdi.
İkinci gün Rojhilat’ın selamlamasıyla başladı. PJAK üyesi mücadeleci ve umutlu bir şekilde Rojhilat isyanını tanıttı. Önceki ilk oturumda olduğu gibi akşama kadar çeşitli konuşmacılar tarafından konferanslar verildi. Günün sonunda, ne yazık ki, sorular ve tartışma için sadece yirmi dakika kalmıştı. Günün en etkileyici konuşmacıları İngiltere’den ve Kürt hareketinde aktif olan Dilar Dirik, Arjantin’den Marta Dillon ve Mapuche’den (Şili) Nizol Lonko Juana Calfunao idi. Dilar konuşmasında emperyalist devletlerin sorumluluğundan, hangi feminizme izin verilip verilmediğine her zaman dikkat etmemiz gerektiğinden, liberal feminizmin hareketimizin en büyük bölücüsü olduğundan ve mücadelemizin aynı zamanda küresel bir sınıf mücadelesi olduğundan bahsetti. PYD Eş Başkanı da konuşmasında Ivana Hoffmann’ı Avrupa’nın ilk enternasyonalisti olarak özellikle onurlandırdı.
Bazı aydınlatıcı konuşmalara rağmen, konuşmacılar ve dinleyiciler arasında çok fazla fikir alışverişi olmadı. Toplantının sonunda “21. yüzyılı bir kadın devrimi çağına dönüştürmek için önerimiz” başlıklı bir bildiri dağıtıldı. Özellikle, bir dünya kadın konfederalizminin uygulanması çağrısında bulunulmuştu. Her ne kadar programın sonunda bu makaleye dayanarak tartışacağımız söylense de, bu makaleyi okumak için zaman yoktu ve bu durum eleştirildi.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 18 Kasım 2022 tarihli Sosyalist Kadın köşesi