Piroğlu özgürlüğüne kavuşamadı. Şimdi ise iade riski yeniden önemli bir tehdit haline geldi. 18 Ocak’a az bir zaman kaldı. “Ecevit Piroğlu’na özgürlük” sloganını daha geniş bir kitle ile buluşturarak, faşist şefin yeni bir “zafer” planını bozabiliriz.
Halk Savunma Merkezi, 2022 yılına ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türk devletinin saldırıları için “Bakurê Kurdistan gerillasına dönük planladığı imha saldırılarında amacına ulaşamamıştır” dedi. Geçtiğimiz günlerde de Türk devleti Zap’taki kimi alanlardan çekildiğini açıklamıştı. Türk askerlerinin çekildiği yerler arasında, kendi askerlerinin cenazelerini yaktığı mevziler de var.
Seçim sürecine girerken bir “zafere” ihtiyaç duyan Erdoğan iktidarının, Paris’in merkezinde 23 Aralık’ta bir Fransız tetikçi eliyle gerçekleştirdiği katliam saldırısını, bu zafer arayışının bir parçası olarak görmek gerekiyor.
Güncel siyasal hedeflerin dışında katliamın Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmesinin yıl dönümüne denk getirilmesinin de ideolojik anlamı var.
Geçen haftaki yazıda da belirtmiştim. Bu hafta da hatırlatmak da yarar görüyorum. Kod adı SS olan İç Savaş Bakanı Süleyman Soylu, 2. Paris Katliamı’nın ertesi günü Erzurum’da faşist şefin de katıldığı bir törende yaptığı “Erdoğan dünyadaki tüm teröristleri temizleyecek” açıklamasıyla faşist şeflik rejimi adına katliamı üstlenmişti.
Dünyayı DAİŞ belasından kurtaran komutanlardan biri olan KCK Yürütme Komitesi Üyesi Evîn Goyî’nin özellikle hedef alınmasının ideolojik bir anlamı var. Erdoğan, stratejik ortağı DAİŞ’in yenilgisini hazmedemedi. Bunu defalarca gösterdi. Kobanê’nin yüzde 80’nin işgal altında olduğu 7 Ekim günü sınır kenti Antep’te, ağzı kulaklarında “Kobanê şu sıralar düştü, düşüyor” demişti. Faşist şefin sevincini kursağında bırakan DAİŞ’e karşı zaferin mimarıdır Evîn yoldaş.
Sırbistan’da tutulan devrimci Ecevit Piroğlu’nun Türkiye’ye iade edilmek istenmesi de Türk devletinin “zafer” arayışlarından biridir. Türkiye’de Gezi ayaklanmasının içinde yer alan Ecevit Piroğlu da DAİŞ’e karşı savaşmış bir devrimcidir. Kobanê’yi düşürmeyenlerdendir. Bu yönüyle de, SS’in deyimiyle “Erdoğan’ın temizlemek istediği teröristler”den biridir.
Ecevit Piroğlu 561 gündür Sırbistan’da tutsak. Maruz kaldığı hukuksuzluklara karşı 136 gün açlık grevi yapmıştı.
Alt mahkemenin verdiği iade kararı “Türkiye’nin ilettiği dosyanın yeterince anlaşılır ve açıklayıcı olmadığı, isnat edilen suçlamaların iade koşullarını karşılamadığı” gerekçesiyle 10 Ekim’de Sırbistan Yüksek Mahkemesi tarafından bozuldu. Açlık grevi nedeniyle 48 kiloya düşen Ecevit Piroğlu, hem üst mahkemenin iade kararını bozması hem de demokratik kamuoyundan gelen çağrılar üzerine açlık grevi eylemine son vermişti.
12 Aralık’ta alt mahkeme duruşmasız olarak yeniden karar verdi ve Ecevit Piroğlu’nun Türkiye’ye iade edilmesine hükmetti.
Sırbistan hukukuna göre, “sonuca varılamayan dava dosyalarında bir kişi 12 aydan fazla cezaevinde tutulamaz.” Ancak bu yasa Piroğlu için işletilmedi. Ayrıca “bir kişi 6 aydan fazla geri gönderme merkezinde tutulamaz.” Piroğlu’na karşı özel bir düşman hukuku uygulandığı için bu yasaların hepsini Sırbistan devleti ihlal etti.
Yüksek Mahkeme 18 Ocak’ta, yerel mahkemenin verdiği “iade” kararına yapılan itirazı değerlendirecek.
Bugüne kadar Avrupa’da Ecevit Piroğlu’na Özgürlük İnisiyatifi’nin yürüttüğü kampanya ile bir kamuoyu oluşturuldu. Bu eylemlere ek olarak Ecevit Piroğlu’nun yaptığı direniş, Sırbistan makamlarının kararlarını hızlı almalarına engel olmuştu. Böylece Piroğlu’nun iadesinin önüne geçildi. Ancak Piroğlu özgürlüğüne kavuşamadı. Şimdi ise iade riski yeniden önemli bir tehdit haline geldi.
18 Ocak’a az bir zaman kaldı. “Ecevit Piroğlu’na özgürlük” sloganını daha geniş bir kitle ile buluşturarak, faşist şefin yeni bir “zafer” planını bozabiliriz.
(ETHA)