14 Mayıs seçimleri yaklaşırken, tüm siyasi partilerin seçim kampanyaları da giderek ivme kazanıyor. Seçim mitinglerine, anketlere yansıyan tabloya göre iktidardaki AKP-MHP faşist bloğu seçimin kaybedeni olarak görünüyor. Bu gerçek karşısında olacak ki, seçim kampanyalarına paralel provokasyon, tehdit, sindirme girişimleri de hız kazanmış durumda.
Tüm bunlar 14 Mayıs’ı bugünden görmenin olanaklarını sunuyor. Zira 22 yıllık iktidarı döneminde faşist rejim adına eli halklarımızın kanına bulaşmış, yolsuzluklar, rant ve ağır sömürüyle bazı destekçilerini palazlandırmış, Suruç’tan Ankara Gar katliamına, onlarca sınır ötesi operasyonlardan özyönetim direnişlerine hunharca saldırarak katliamlar örgütlemiş AKP-Erdoğan rejiminin, seçim sonuçlarına itibar etmeyip iktidarı her ne pahasına olursa olsun bırakmayacağını gösteriyor.
Bu gerçeği gerek daha önceki seçim deneyimlerinden gerekse bugünkü eylem ve söylemlerinden çıkarsamak da pekala mümkün. Özellikle 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarının tanınmaması ve tüm coğrafyamızda kitlesel katliamlar gerçekleştirerek 1 Kasım’a gidilmesi, 2018’de gerçekleştirilen seçimlerde oy çalmalar geçmiş seçim deneyimleri olarak buna örnek verilebilir.
Saldırı eylem ve söylemlerine dair ise şunlar sıralanabilir: Kayseri’de aday tanıtım çalışması sırasında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganına, “Bekleyin onun da zamanı gelecek” cevabını verdi. Bu cevap faşist şeflik rejiminin saldırı konseptine hazırlandığına işaret ediyor. Yine hem Bahçeli’nin hem de Fatih Erbakan’ın Hüda-Par’la ilgili “HDP ve PKK’ya karşı sandık güvenliği için denge unsuru olarak ittifakta yer alması gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada bir faydası olabilir” açıklaması, Hüda-Par’ın bir saldırı konsepti içerisinde değerlendirilerek ittifaka katıldığını ele veriyor. Üçüncü veri olarak, Süleyman Soylu’nun Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderdiği talimattta yeni bir uygulama devreye koyarak, Jandarma güçlerinin seçim günü birliklerinde hazır kıta bekletilmesini buyurdu. Son olarak 25 Nisan’da Diyarbakır merkezli 21 ilde gerçekleştirilen operasyonda aralarında gazeteci, avukat, sanatçı, HDP üye ve yöneticilerinin de buluduğu 150’yi aşkın insan gözaltına alındı. Açık ki bu saldırı seçimlerde halkın iradesini çalma operasyonudur. Ve bu türden saldırılar artarak devam edecektir.
Bu gerçekler ışığında Avrupa’da da yürütülecek seçim çalışmaları, bu aşamadan itibaren aynı zamanda bir güvenlik ve saldırılara karşı kendini savunma hazırlığıyla iç içe ele alınmalıdır. Şüphesiz ki burada kastedilen tek başına sandık güvenliği değildir. Siyasal varlığı koruyacak bir iradenin ortaya konması, halk güvenliğini sağlamak, her türlü saldırıya karşı kitlesel karşı koyuşu ortaya koyabilmek biçiminde algılanmalıdır. Tek tek tüm kolektifler, birleşik platformlar bu gerçeği hesaba katarak pratik, politik hazırlığını yapmalıdır. Avrupa’nın değişik kentlerinde kurulacak olan seçim sandıklarında olası provokasyonlara karşı uyanık olmak, özellikle 14 Mayıs’ta Türkiye ve Kürdistan’da gelişebilecek katliamcı saldırılara karşı kitle bilincinin şimdiden hazırlanması, seçim hileleri ve provokasyonlar karşısında sokağı tutacak bir kitle gücü hazırlığı bugünden mutlaka yapılmalıdır.
Halklarımızın seçim iradesinin zor ve hileyle gasp edilme girişimlerine karşı direniş haklı ve meşrudur. Faşist saldırılara karşı halklarımızın özsavunma sorunu, güçlü kitle kalkanının örülmesi sorunu Avrupa için de geçerli bir durumdur. Bugünden, bir yandan 27 Nisan’da başlamış olan seçimlerde oy ve sandık güvenliğine dair dikkatli olmak, çıkabilecek provokasyonlara karşı uyanık olmak ve 14 Mayıs’ı halklarımızla birlikte, belli merkezlerde karşılayacak planlara sahip olmak, antifaşist komitelerin örgütlenmesine gitmek gerekiyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 28 Nisan 2023 tarihli Perspektif köşesi