1 Mayıs’ta emekçiler ve öncüleri sokaklardaydı.
Marksist leninist komünistler, 1 Mayıs’ta da parlamentarizm ve 14 Mayıs ile sınırlı bir ufuğa hapsolmadıklarını sokaktaki varoluşlarıyla, eylem ve sloganlarıyla, pankart ve duruşlarıyla yeniden ortaya koymuş oldular. Türkiye ve Kürdistan’da devrimci sosyalistlere ve özgür basına dönük operasyonu da sokakta teşhir eden komünistler, genç komünistlerin öncülüğünde militanlıklarıyla öne çıktılar.
1 Mayıs bu yıl 14 Mayıs seçimlerinin gölgesinde gerçekleşti. Zira bir tarafta 1 Mayıs hazırlıkları sürerken diğer tarafta Avrupa’da oy verme süreci devam ediyor ve Türkiye ve Kürdistanlı emekçi sol yapıların ezici gövdesi gibi marksist leninist komünistler de seçim sürecinin etkin bir bileşeni olarak çeşitli görevleri omuzluyorlar ve kitle çalışmasını yürütüyorlar.
Fakat süreç, Türkiye ve Kürdistan’daki her gelişme, yaklaşan 14 Mayıs tarihini aşan bir hazırlığı dayatıyor.
Devrimci hazırlığın esası 14 Mayıs’ta yeni bir evreye girecek antifaşist mücadelenin gerekliliklerine göre konumlanmada bağlanıyor.
Bilindiği üzere faşist şeflik rejiminin bütün seçim hazırlığı, sonuçların gasp edilmesi, faşist zor ve çatışmaya dayanıyor. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki geniş çaplı gözaltı-tutuklama saldırıları, Hizbulkontra ittifakının yapılanması ve Kuzey Kürdistan’da sahaya salınmaları, AKP’nin silahlanması ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde paralel bir yapının kuruluşu ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde oy kullanma merkezlerindeki provokasyonlar bu hazırlığın son görünümleri oldu.
Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki Mİ (Millet İttifakı) ise kendi kaderini 14 Mayıs’a bağladığı gibi etkisi altına girmiş geniş emekçi yığınları da 14 Mayıs’a bağlanmış – yazık ki içi boş – umuda mahkum ederek faşist şeflik rejiminin yeni saldırılarına hazırlıksız bırakıyor. Halkları, faşist şeflik rejimine teslim ediyor.
Kalan süreçte 14 Mayıs’ın hazırlığı, salt seçim koordinasyonları bünyesinde teknik görevlerden öte 14 Mayıs ile yeni bir evreye girecek sürecin bütününü gözeten bir şekilde ele alınmalıdır.
Faşist şeflik rejimiyle mücadeleye tutuşmaya hazır öfkeli geniş halk kitlelerini 14 Mayıs gecesi ve sonrasında oluşacak yeni koşullarda “iradelerine sahip çıkmak” üzere – Mİ’nin muhtemel pasifist sınırlandırıcılığı ve parlamentarizm tuzağına karşı – mücadeleye hazırlamak temel görevdir. Bu süreçte etkinleşen, seçim çalışmalarına aktif katılan güçler başta gelmek üzere Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tabanına dayanarak, başta 14 Mayıs seçim gecesinde toplu izlemeler gelmek üzere etkinlik ve organizasyonlar aracılığıyla kitlesel antifaşist mücadelelerin gelişimine odaklanılmalıdır.
Her halükarda oluşacak yeni koşullarda belirleyici olan sokak olacaktır. Bu görüş açısının devrimci öncülerden başlayarak üçüncü cephenin kitlesinde kazanılması, 14 Mayıs sonrası oluşacak risklerin göğüslenmesi ve olanakların realize edilmesi bakımından önemli bir yerde duruyor.
Göçmen işçi ve emekçiler içerisinde de faşist şeflik rejimine karşı büyüyen öfkenin, Kemal Kılıçdaroğlu şahsında yaşanılacak bir hayal kırıklığı veya hazırlıksızlığa mahkum edilen geniş emekçilerin “kaba gerçek” ile karşı karşıya kaldığında tasfiyeci bir kitlesel umutsuzluğa dönüşmemesi, üçüncü cephenin çizgisini tutarlı biçimde savunan ve temsil eden komünistlerin siyasi etkinlikleriyle, o çizgiyi örgütlemeleri ile sıkı sıkıya bağlıdır.
Bu süreci kazanmanın temel koşulu 1 Mayıs’ta bir kez daha beliren sokağın gücüne dayanmaktır. Görev, uyanmakta olan kitle hareketini yeni dönemin antifaşist görevlerine hazırlamaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 5 Mayıs 2023 tarihli Perspektif köşesi