14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçimlere ramak kala faşist şeflik rejiminin saldırıları boyutlanıyor. Emekçi sol harekete karşı hızından hiçbir şey kaybetmeyen saldırılar, seçimlerin son düzlüğüne girilmişken restorasyoncu burjuva muhalefete karşı da sözlü saldırı boyutundan fiziki saldırı boyutuna sıçradı. Millet İttifakı’nın Erzurum’da gerçekleştirmek istediği mitinge bindirilmiş faşist güruhların taşlı-sopalı saldırıları gerçekleşti. Faşist şef Erdoğan başta gelmek üzere, bilumum rejim temsilcilerinin konuya dair yaptıkları açıklamalar, bu tür saldırıların önümüzdeki günler içerisinde de artarak devam edeceğini gösterir nitelikte.
Saldırı sonrası “demokrasilerde böyle bir şey olmaz” diyerek bağırmaya başlayan restorasyoncu burjuva muhalefet cephesi, Yeşil Sol Parti seçim çalışmalarına dönük en ağır saldırıları görmezlikte gelmek bir yana, miting meydanlarında “Kandil’i yok edeceğiz” naralarıyla, söz konusu Kürt halkı ve ezilenler, onların mücadeleleri olunca faşist şeflik rejiminden pek de farklı olmadığını ortaya koydu.
Ama burada öyle görünüyor ki unuttukları bir şey var; besledikleri, beslendikleri faşizm sadece işçi ve emekçileri, onların politik temsilcilerini değil, yeri ve zamanı geldiğinde kendi evlatlarının kanını içmekten de asla imtina etmez. Ezilenleri silahsız bırakmak için “aman ha, provokasyonlara gelmeyin, sokağa çıkmayın” çağrıları yapanlar, ucunun nereye varacağını kestiremedikleri olası bir halk ayaklanmasından da duydukları korkuyu resmediyorlar.
Evet, faşist şeflik rejimi emekçi sol harekete karşı kesintisiz saldırı içerisinde. Sadece son on gün içerisinde gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklama saldırılarının; Yeşil Sol Parti seçim çalışmalarına dönük gerçekleştirilen linç girişimlerinin sayısı bile belirsiz. Örneğin daha Mayıs başında aralarında gazetecilerin de olduğu onlarca kişi Ankara merkezli siyasi soykırım operasyonuyla tutuklandı. 3 Mayıs’ta Kürt bir müzisyen ırkçı “ölürüm Türkiyem” şarkısını söylemediği için sokak ortasında katledildi. Edirne’de Yeşil Sol Parti standına faşist güruhlarca linç saldırısı gerçekleştirildi. 4 Mayıs’ta değişik illerde devrimci sosyalistlere dönük gerçekleştirilen siyasi soykırımda onlarca ESP’li işkenceyle gözaltına alındı, tutuklandı.
Yeşil Sol Parti Çanakkale il örgütü üyelerinin seçim çalışmaları kapsamında gerçekleştirdiği esnaf ve kahvehane ziyaretlerinde önce AKP-MHP faşistlerinin fiziki saldırısı gerçekleşirken, ilerleyen günlerde de güvenlik güçlerinin tutuklama saldırısı geldi. AYM kararlarına rağmen Cumartesi annelerine dönük gözaltı saldırıları devam etti. İstanbul, Hatay ve Dersim’de gerçekleştirilen operasyonlarda çok sayıda Partizan dergisi okuru devrimci gözaltına alındı. HDP’li Temel Temel Sırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde evinin önünde katledildi. Yeşil Sol Parti mitinglerinde kitleye dönük gerçekleştirilen polis saldırılarının, camları kırılan, kullanılmaz hale getirilen büro ve seçim araçlarının ise haddi hesabı yok.
Faşist şeflik rejimi daha sayamadığımız onlarca saldırıyı gerçekleştirirken sözde demokrat Millet İttifakı ses çıkarmak, itiraz etmek bir yana, miting meydanlarında “vatan, millet, Sakarya” naralarıyla faşist şef Erdoğan ve avanelerinin ekmeğine yağ sürüyorlardı, sürmeye devam ediyorlar.
Bu tablo bize çok net bir biçimde göstermektedir ki başta faşist şeflik rejimi olmak üzere, restorasyoncu burjuva muhalefet de söz konusu ezilenlerin mücadeleleri olunca aynı saldırganlığı maruz görüyor. Dolayısıyla faşist şeflik rejiminin boyutlandıracağı olası saldırılar karşısında o cepheden bir şey beklemek ahmaklık olur. Dolayısıyla 14 Mayıs’ı da içine alacak şekilde bir halk güvenliği şeklini almış faşist saldırganlığa karşı antifaşist mücadeleyi bugünden bayraklaştıracak, örgütleyecek birleşik bir duruşu tüm ilerici, antifaşist, tutarlı demokrat, devrimci ve sosyalist güçlerin gözetmesi ve örgütlemesi elzemdir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 12 Mayıs 2023 tarihli Perspektif köşesi