Dünya’yı yeni bir savaşa sürükleyen, on milyonlarca insanın yaşamına mal olan, yüz milyonlarca insanın yaralanmasına ve sakat kalmasına yol açan Hitler faşizminin yenilgisinin üzerinden 78 yıl geçti. 9 Mayıs 1945’de kazanılan bu büyük zafer, bugün de faşizme karşı mücadelede ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
1933’te iktidara getirilen Alman faşizmi hızla silahlanarak dünyayı felakete sürükleyecek olan 2. Dünya savaşını 1939’da başlatmış, Avrupa ülkelerini işgal ettikten sonra Sovyetler Birliği’ne saldırmış ve büyük kesimini işgal etmişti. Alman faşist orduları Stalin’in komutasındaki Kızıl Ordu ve Sovyet insanının büyük fedakarlığı sayesinde durdurulmuş ve önce Sovyetler Birliği toprağından, ardından Doğu Avrupa ülkelerinden kovularak, 9 Mayıs 1945’te Berlin’de yenilgiye uğratılmıştı.
Savaşta yaşamını yitirenlerin yarısından fazlasının Sovyet halkı olması, dünya halklarının bu beladan kurtuluşunu kime borçlu olduğunun açık ispatıdır. Avrupa halklarını emperyalist kapitalist sistemin bu barbar saldırısından kurtaran sosyalist Sovyetler Birliği ve onun önderi Stalin’e karşı emperyalist devletlerin yürüttüğü çarpıtma ve karalamalar, gerçek anlamda tarihin çarpıtılmasıdır. Ne kendilerine çıkarmaya çalıştıkları zafer payesi ne de büyük önder Stalin şahsında yürüttükleri kara propaganda onlarda içselleşmiş olan sosyalizm düşmanlığını ve Sovyet halkının büyük zaferini gizleyebilir.
Her ne kadar Hitler faşizmi yenilgiye uğratılmış olsa da, faşizm ve devletlerle içi içe geçmiş faşist hareketler başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa’da bir tehlike olarak günümüzde de varlığını sürdürüyor. Irkçı ve faşist hareketin göçmen katliamları, çeşitli devletlerin bu hareketleri besleyip büyütmesi, Almanya’da AfD, Fransa’da Le Pen vb. ırkçı-faşist hareketlerin siyasette, medyada vb. yer bulması; her türlü ırkçı-faşist örgütlenmenin seçimlere özgürce katılabilmeleri, Nazi artığı faşistlerin, faşist simgelerin Rusya-Ukrayna savaşında, Ukrayna üzerinden yeniden “değer” görmeye başlaması, emperyalist devletlerin demokratik haklar üzerinde estirdikleri saldırganlık bunun somut örnekleridir. En gerici-faşist diktatörlerle geliştirdikleri askeri, siyasi ve ekonomik ilişkiler, kendi ülkelerinde siyasi gericileşmeyle at başı gitmektedir.
Nitekim, Hitler faşizminin işlediği insanlık suçlarını, bugün faşist şef Erdoğan ve avanesi de işlemektedir. Tüm yetkileri eline almış olan faşist diktatör Erdoğan, her türlü demokratik hakkın kullanılmasını yasaklamakta, Kürdistan’a dönük saldırılarda sınır tanımamakta, çocuk-yaşlı Kürt halkının katledilmesini, Alevinin asimile edilmesini vacip görerek tekçilik dayatmasını sürdürmektedir. 14 Mayıs seçimlerine giderken tepeden tırnağa silahlanmış bir şekilde tersi yönde çıkacak seçim sonuçlarını tanımayacağını alenen ilan ederek, işçi ve emekçileri katliam tehditleriyle sindirmeye çalışmaktadır. Ve bütün bunlar aynı ikiyüzlü emperyalist devletlerin siyasi, ekonomik ve askeri destekleriyle olmaktadır.
Hiç şüphe yok ki faşist saldırganlığa karşı Kızıl Ordu‘nun gösterdiği fedakarlık, sosyalizme duyduğu inanç ve kararlılık dünya halklarına faşizme karşı anayurt savunmasında, ırkçı-faşist harekete karşı işçi ve emekçilerin mücadelesinde, faşist diktatörlüklere karşı kararlı halk mücadelesinde, kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesinde yol göstermeye devam edecek.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 12 Mayıs 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi