Geçtiğimiz hafta içerisinde Kırgızistan’ın Çolpon-Ata kentinde Avrupa Birliği (AB) ile Orta Asya ülkeleri arasındaki iş birliğini arttırmak amacıyla “AB-Orta Asya Zirvesi” düzenlendi. İkincisi düzenlenen zirveye Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadir Caparov başkanlık ederken, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan Cumhurbaşkanları düzeyinde, Türkmenistan ise Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı düzeyinde katılım gösterdi. AB adına ise Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel katıldı.
Zirvede Orta Asya ve AB ülkeleri arasında siyasi, ticari, ekonomik, kültür ve insani alanlarda iş birliğinin güncel durumu ve geleceği tartışıldı.
Kırgızistan Cumhurbaskani Caparov, zirvede yaptığı konuşmada, Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu projesinin öneminden bahsederek “Bu mega projenin hayata geçirilmesi bölgemizi ulaşım çıkmazından kurtaracak, 4 milyara yakın kişiyi birleştirecek, Asya’dan Türkiye üzerinden ulaşımı Avrupa, Ortadoğu, İran, Basra Körfezi ve Kuzey Afrika’ya kadar genişletecek” ifadelerini kullandı. Orta Asya ve AB arasındaki iş birliğinin ortak barış, istikrar, kalkınma ve refah hedeflerine ulaşmak için önemli bir potansiyele sahip olduğunu belirten Caparov, “AB’nin Orta Asya Stratejisi ve EU Global Gateway Avrupa Birliği Küresel Geçit Projesi girişimi, bölgeler arası iş birliğinin daha da genişletilmesi için temel olabilecek” dedi.
Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ise Kırgızistan’da gerçekleştirilen zirvede iki bölge arasında refah, barış, sürdürülebilir kalkınma, güven ve dostluğun sağlanmasını amaçladıklarını ifade etti. Michel, Orta Asya ülkelerindeki yatırımların %40’ının Avrupa Birliği tarafından yapıldığını söyleyerek Avrupa Yatırım Bankası’nın Orta Asya bölgesindeki ekonomik kalkınmayı ve bölgeler arasındaki ulaşım bağlantılarını desteklemek için bir dizi altyapı projesini destekleme kararı aldıklarını açıkladı.
Zirveye ilişkin beklendiği gibi batı basını büyük methiyeler dizdi. Oysa bölge özellikle revizyonist SB’nin çöküşü sonrası başta Rusya ve ardından Çin olmak üzere farklı bloklardaki emperyalistlerin hali hazırda belli oranda nüfuz sağladıkları bir bölge. Bu nedenledir ki bölgede gerçekleştirilen bu tipteki zirvelerin haddi hesabı yok. Bugün açısında bölgede askeri ve politik bakımdan Rus emperyalizmi, ekonomik-politik açıdan ve giderek artan oranda Çin’in güçlendiğine tanık oluyoruz.
Bölgedeki Rus etkisinin bilincinde olan Michel, -özellikle Rusya-Ukrayna arasında sürmekte olan ve batı emperyalizminin aktif bir parçası olduğu savaşa dönük bölge ülkelerinin esas itibariyle sözde tarafsız pozisyonlarıyla Rusya yanlısı bir tutum içerisinde oldukları için- zirveye katılan ülkelerin devam etmekte olan savaşa dönük pozisyonlarını anlayışla karşıladıklarını ifade etmek zorunda kaldı. Zira kendi nüfuz alanını genişletmek isteyen AB emperyalistleri tarihin bu aşamasında bölge devletlerinin barındırdığı ekonomik olanaklar, jeostratejik önem vb. nedeniyle ilişkileri sıcak tutmanın manevralarını yapmakta.
Emperyalist ABD’nin tersine Çin’le de belli düzeyde ilişkileri korumak isteyen AB emperyalistleri, özellikle Çin’in tarihi İpek Yolu’na atıfta bulanarak hazırladığı “Kuşak ve Yol Projesi”ne kendilerinden finansal anlamda yararlanmak istemesini karşılıklı “kazan kazan” hamlesine dönüştürme arzusu taşıyor. Ancak AB’nin bu arzusunun kaderi ABD ve Çin arasında gelişmekte olan emperyalist rekabet ve hegemonya mücadelesine çok bağlı. Zira AB’nin bu hamlelerinin sınırı, ABD’nin Çin’e karşı uyguladığı ve uygulayacağı siyasi, ekonomik ve askeri yaptırımların kapsam ve derinliği kadardır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 9 Haziran 2023 tarihli Avrupa Gündemi köşesi